Sorum su: Duydugum özellikle tek bir yerden gelen bilgiler, yorumlar, içerikler obsede olmanin isareti. Yani bunu size özel söylemiyorum tabiki(ben söylemiyorum zaten duydugum)- Örnek verirsek tek bir uzayli kaynaktan bilgi alanlar, tek bir baska varliktan bilgi alanlar gibi... Birçok insan türedi sundan, bundan bilgi aldigini söyleyen mesela. Bunlarin bazilari sizinki gibi mantikli bir sistem degil çokda uçuk seyler söyleyebiliyorlar...
Diger yandan bakarsakta obsede olmayacak kadar bu isin, sistemlerin/bilgilerin içindesiniz uzun yillardir. Sisteminiz tek bir kaynaktan gelmise hiç benzemiyor ve yine o tarz varlik, uzayli vs. ile bir alakasi varmis gibi görünmüyor hiç. 722 Sistemi '' tek bir kaynaktan'' mi geliyor ve yukaridaki tarzda görüslerle ilgili yorumunuz nedir? Sisteminiz zaten negatiflikten bahsetmedigi için ve özünde pozitif oldugu için zaten pozitif bir sistem oldugunuzu söylemeye bile gerek yok.
YANIT
722nin meydana gelme macerasını Sorular sayfasındaki linkte yer alan sorularda anlattım.
Editörün notu:
Bu konuda bilgi edinmek için 722 EKOLÜ ve EĞİTİMLERİ
linkini ziyaret edebilirsiniz.
İlgi gösterip kapsamlı bir soru yöneltmişsiniz; ben de biraz daha detaya gireyim.
Bir gün, umulmadık bir ortamda, garip bir kişi ile tanıştım. Garip deme nedenim şu: Bu kişinin kendine ait bir evi yoktu, ne iş yaptığı belli değildi, farklı ülkelere gidip geliyordu, ama nereye gider, ne yapar... biraz "müphemdi".
Zamanla dost olduk.
Kendisi direkt olarak söylemedi, konuşmalar arasında ortaya çıktı: Mecusiydi, yani basbayağı ateşe tapıyordu; aynı zamanda bir Kung Fu üstadıydı. Bunun anlamı şuydu: Kung Fu'yu sadece dövüş sporu olarak yapmıyordu. Üst düzey dövüşçü olsa da; Kung Fu felsefesi ve yaşam tarzı ile de ilgiliydi. Örneğin rahat ve samimi ortamlarda koltuğa-iskemleye değil, daima yere, lotüs pozisyonunda otururdu.
Arkadaşlığımız sırasında ne bana, ne de başka birine hiçbir zaman yaşam felsefesinden, ya da inançlarından söz etmedi. Zaten çok az konuşurdu. Genelde dinlemeyi yeğlerdi.
Ancak ben meraklı bir adamım, sözlerinin aralarında gizli manalar bulunduğunu fark ettim ve ona sorular sorumaya başladım; sahip olduğu farklı bilgileri, ilginç gerçekleri, alışılmadık bakış açısını öğrenmeye başladım. Hala da anlatmaya (ya da benim gibi uzun konuşmaya, açıklamaya) büyük bir düşkünlüğü yoktu. Derinliğinin farkında değil gibiydi. Her soruya yanıt verirdi; ama sözleri daima kısa, vurucu, sonuca odaklıydı. Belki "Sorularıma çarpıcı özlü sözlerle yanıt verirdi" dersem, konuşmamızı biraz abartarak yansıtmış olabilirim.
Kısa sürede dostluğumuz sıradanlıktan, olağan arkadaşlıktan, sadece felsefi konular temelindeki soru-cevaplar temelindeki sohbetlere atladı. İkimiz de fark etmeden, belki de ikimiz de bunu fazla istemezsek de, ben öğrenci, o hoca konumuna geçti. Yanıtlarımda size yansıtmaya çalıştığım "hoca" konumunun bize uygun olmaması düşüncesinin temelleri onun tarafından atıldı. 10+ senelik dostluğumuzda, aslında basbayağı hocam olsa da (yani bana bilgi veren odak konumunda dursa da), hiçbir zaman bu konumu standart hocalığa çekmedi. O sürekli bilgi veren ama hep eşitim olan, değerli dosttu.
Hiç, ama hiç tartışmazdı. Hocalar gibi baştan anlatmazdı, detaylı açıklamalara girmezdi. İkna etmek ve inandırmakla en küçük bir ilgisi yoktu. Söyler ve susardı. Onu konuşturmak, daha doğrusu tartışmaya çekip, felsefe maharetimle yere çalmak için tahrik etmeye çalışırdım. Oyuna gelmezdi. :) Ama genelde onu zorlardım. Sağlamlığında bir gedik bulmak, beynine sızmak ve beni rahatsız eden sözlerini sözlerimle değersiz kılmak süreğen çabamdı. Hiç beceremedim. Onun sözlerini kıyasıya eleştirmeme en küçük bir öfke tepkisi göstermezdi. Seyrek de olsa işi terbiyesizliğe ve alay etmeye vardırdığımda bir şey söylemeden ortamı terk ederdi. Kimi zaman terbiyesiz bile olabilme nedenim sözlerinin yaralarıma dokunması ve/veya içinde yaşadığım kültüre 180 dereceye yakın zıt olmasıydı. Bir erkek olarak bu kültürde rahattım, güvendeydim, güçlüydüm. Onun anlattıkları, ya da verdiği bilgiler ise bu konumumu, değim yerinde ise tahtımı, elimden alıyordu.
Bir daha soru sormamak, yürüyüp gitmek, arkadaşlığımıza son vermek kolaydı… Ama burada "çağdaş ve aydın" diye DOSTÇA eleştirdiğim pek çok kişinin beni -belki de biraz öfke ile- okumayı sürdürmesi gibi, sözlerinin işime yarayacağını fısıldayan biri vardı içimde.
Ve öyle de oluyordu. Karşı çıktığım, öfkelendiğim, hiç başaramasam da tartışmaya çalıştığım sözlerini hırsımı yenip uyguladığımda güzel geri dönüşler yaşamaktaydım.
Ben iyi bir araştırmacıyım. Belki de sahip olduğum en iyi yetenek budur. Alçak gönüllü olmayacağım, imkan bulsaydım çok iyi bir dedektif olabilirdim. Bu yetim kısa sürede devreye girdi ve sözlerini (yani bana verdiği yanıtları, hatta olaylar karşısındaki tutumlarını) not etmeye başladım.
Böylece onun sözel öğretisi artık kaleme alınıyordu.
O kimdi? Hala tam emin olamıyorum. Çok ütopik ama bazen insan olmadığını bile düşünmeden edemiyorum; çünkü artık her şeyi öğrendiğimde, bu siteyi açtığımda bağlantımızı giderek zayıflattı… ve sonunda bitirdi. Gitti.
Önceki yanıtlarımda onun kişiliği hakkında bilgi verdim. Bir kez daha kısaca özetleyeyim; çünkü böylelikle bedensiz varlıklar tarafından "anaerki" adı vermemiz istenen, ama bir erkekten alınan yaşam felsefesinin kaynak kişisini tanıtmış olacağım.
Garip şekilde HERKES tarafından sevilirdi. Oysa alışılmadık bir görüntüsü ve bu görüntüyü perçinleyen şekilde ("asice" demek geldi içimden) giyinirdi. Bu -belki de- acayip tipi ile bile tepki almazdı.
Klasik anlamda yakışıklı olmasa da, neredeyse HERKES üzerinde seks duygusu çağrıştırırdı. Kadınlar üzerinde kelimelerle tarif edilmeyecek bir etkisi vardı. Biseksüel eğilim ile uzaktan-yakından ilgisi olmayan iki ayrı erkeğin bile ona -beni gülmekten yerlere yatıracak ortam ve koşullarda- ilişki teklif ettiklerine tanık oldum. Çok sert bir fiziksel görüntü sahibi olsa da yüzünde genelde (hani "yüzünden silemediği" desem yanlış olmayacak) bir tebessüm bulunurdu ve kolay gülümserdi.
Hiç hasta olmazdı. İlaç almazdı. Fiziksel olarak çok güçlüydü. Bir gün bir deneme yapmasını istemiş, bir arkadaşın özellikle getirdiği bir motor kilidini (kalın tel şeklinde olan ve kilidi bulunanlardan) elleri ile koparttığını izlemiştik. Ona saldıran bir kişiye karşılık vereceği yerde, tek bir tekme ile adamın aracının aynasını kırmıştı. Hiç kavga etmezdi. Bana acayip gelen bir sakinlik ve öfkesizlik içindeydi.
Kendine yetmekle kalmazdı, azla yetinirdi; kendini zorlamadan doğru beslenirdi; doğaya ve hayvanlara yönelik inanılmaz sevgisi vardı. İnsanlarla çok iyi geçindiği halde yalnızlığına düşkündü.
Çok becerikliydi. Elinden her iş gelirdi. İcat etmekte benzersizdi. Yardım etmekten ve vermekten -başka kimsede örneğini görmediğim şekilde- zevk alırdı… basbayağı mutlu olurdu!
Tam emin değilim ama sanırım dostluğumuzun onuncu yılında ondan öğrendiğim bilgileri bir ekol haline getirmeye başladım. Onun bana vermediği bir öze, "ana fikre" ulaşmıştım artık. Sözlerini birkaç formüle indirgeyebildim diyeyim… öyle ki, bu formüller hayatın farklı, hatta bambaşka alanlarına bile uygulanabilecek yapıdaydı.
Sonunda bu hayat felsefesini ya da bu "doğru biçimi"ni majiye de uygulayabileceğimi fark ettim, araştırmaya giriştim. Kuantum fiziği ile karşılaşmam, söz ettiğim arayış sürecinde başladı.
Ancak bilime kelimelerle ifade edilemeyecek kadar uzaktım. Bilimle aram olmadığı için günümüzde bile çok seçkin olan bir üniversiteye ailemin baskısı ile gitmiş, ilk fırsatta eğitim aldığım büyük paralar kazandıran alanda çalışmamış, serserice yaşamaya başlamıştım. Oysa artık önünde durduğum ve beni istediğim yerlere götüreceğini hissettiğim kapının gerisinde bilim vardı.
Saklamayacağım: Çok bunaldım. Hiçbir şey anlamıyordum okuduklarımdan. Dahası, bu Türkçe olsa bile anlamakta zorluk çekeceğim fizik bilgileri yabancı dilde idi; üstelik basit bir lisan ile değil, bilimsel jargonla yazılmıştı. Yani hem fizik bilgileri anlamıyordum, hem bilgilerin verildiği lisan ana dilim değildi. Dahası; bilgiler bir ders gibi (basic/intermediate düzeyden başlayarak) değil, doğal olarak, işi bir ölçüde bilenler için yazılmıştı. Ben ise İlk Okul düzeyinde bilgiye sahiptim.
İnsan ihtirasını ne durdurabilmiş ki? Bize göre HER insanın bir konuya ihtirası vardır. Ama pek çok konu, ataerki tarafından küçümsendiği, hatta lanetlendiği için nice insanın bu duygusu köhner gider. Ben buna izin vermedim. Israr ettim… Anlamak için gerçekten "yırtındım". Quora, Research Gate, Elsevier benzeri sitelerle bu süreçte tanıştım. (Benzer sitelerde sorduğum soruların ilkelliği yüzünden benimle dalga geçenler, hatta art niyetli olduğumu, alay etmek için soru sorduğumu düşünenler de oldu. ) Elde etmek için bıkmadan ısrar eden insanın elinden pek bir şey kurtulamaz. Sonunda bir şeyler anlamaya başlamıştım.
Artık elimde dostumdan öğrendiğim felsefi bilgiler, zaten yıllar boyu elde ettiğim okült bilgiler ve yeni edindiğim fizik bilgiler vardı. Bunların -inanılması zor ama- BİRBİRLERİNİ TAMAMLAYICI olduğunu fark etmem fazla zaman almadı. Ama hala da kendime güvenemiyordum.
Giderek vardığım sonuçları varlığıma danışmaya koyuldum. Onun sözleri elimdeki bilgilere -değim yerinde ise- cila çekiyor, ya da ışıldatıyor gibiydi. Ancak altını çizeyim: Hiçbir zaman tebliğ şeklinde, "kendi kendine gelen" diyebileceğim bir bilgi alışım olmadı. Gelen bilgiler sadece sorularıma yanıttı.
Artık elimde meta-fizik, fizik, felsefe ve okült bilgilerin birbirine karılmış hali vardı. Bilgiler bir ölçüde "ele gelir" hale dönüşünce (biraz mesnetsiz olsalar da bir sistem var olmaya başlayınca) cesaretimi toplayıp onları çok güvendiğim iki majisyen arkadaşıma götürdüm. Her ikisi de bilgilerin doğru ve işlevsel olduğuna ikna oldular (bu "bilgi kümesine" benim kadar direnmediler :) ). Ve birlikte çalışmaya, bu biraz karma-karışık bilgileri sistematize etmeye başladık.
Uzun süre HER SORUYA yanıt verecek bir sistem geliştiremedik. Sürekli bir yerde pot oluyordu. İşimiz pek kolay değildi; çünkü sistemimiz hem felsefe (kültür ve yaşam tarzı), hem bilim, hem okült, hem de parapsikolji/din/mistisizm mihverindeydi. Yani ne sadece din, ne sadece bir maji, ne de sadece bir felsefeydi. Bizim sistemimiz bilimsel verileri kaynak gösteren bir mistisizm + felsefe + okülttü.
Gerçekten uğraştık arkadaşlar… Kimi zaman olayı terk etmeyi düşündük. Ancak sonunda bir "doğrular cetveli" ortaya çıkartmayı başardık. Bu cetvel ile ölçülen sorular yanıtsız kalmıyordu.
Bu demektir ki 722nin temelinde,
- bir Mecusi inanışlı (ateşe tapan) Kung Fu üstadı,
- bir bedensiz varlık (varlığım),
- bazı metafizik kontaklar,
- bir "her şeyi kurcalamayı seven" bir adam ve
- bu adamın iki okültist dostu
vardır.
Sistem oturunca bunu Ekşi Sözlük'te (şimdi kullandığım hesaptan başka bir hesapta) tanıtmaya başladım. Çok ilgi oldu. Sorular gelmeye başladı. Cesaretlendik ve ücretsiz bir alanda bir site açarak soruları orada yanıtlamaya başladım. Ziyaretçi artınca bu günkü kendi alanımıza geçip janus722 sitesini açtık.
Ekşi sözlük hesabını kapatmam ise biraz üzücü oldu. Orada beni okuyan kişiler gitmemi istemediler. Sözlükteki önceki hesap profilimde bu yazışmalar hala durmaktadır. Birkaç kez caydım, ama sonunda ayrıldım. On yıl kadar sonra, Janus722 olarak yeniden hesap açtım. Modertörler sağ olsunlar beni hemen yazar yaptılar.
[Altını çizmek isterim: Bu gün lanetlenen Sözlük, hem bu sitenin açılmasına, hem de benim bu site ile para kazanmama neden olmuş bir mecradır.
Sözlüğü "şer yuvası" olarak görenlere demek isterim: Kendi sitemde pek ilgi görmeyen makalelerim, Sözlükte "debe"ye girmiş, Ekşi Şeyler'de yayınlanmıştır. Demektir ki o şer yuvasındaki kişiler (en azından bazı kişiler), bilime ve farklı bilgiler, pozitivite temelli bir siteyi izleyen kişilerden daha fazla önem vermektedirler. Yani sözlük yazar profilini tek bir alana "tıkmak" yanlıştır.
]
722nin var olma öyküsünün detaylı anlatımı budur arkadaşım. Şimdi cümlelerinize geçelim.
" Duydugum özellikle tek bir yerden gelen bilgiler, yorumlar, içerikler obsede olmanin isareti."
Açıkçası yanılıyorsunuz diyemeyeceğim. Taş yerinde ağırdır, herkes kendini bilir, her yerde bir hayr, bir yarar vardır. Ama sadece "varlıktan alınan" bilgiler bize de pek tatmin edici gelmez. Zaten genelde bu bilgilerin hiçbir nedenselliği yoktur, sadece sözdür. 722de ise her söze -elden geldiğince- sadece nedensellik değil, bilimsel dayanak sunulabilmektedir.
" Örnek verirsek tek bir uzayli kaynaktan bilgi alanlar, tek bir baska varliktan bilgi alanlar gibi..."
Size yine hak vermeden edemeyeceğim. Bu "tek bir kaynak" biraz riskli iş… Çok reklam gibi konuştum ama, inanın ki reklam yapmak amacında değilim; inancımı söylüyorum: 722, çok farklı kesimlerden bilinçlerin ortak çalışması olması açısından da farklıdır.
" Birçok insan türedi sundan, bundan bilgi aldigini söyleyen mesela."
Bunun nedeni Kova burcu çağı bence… Kova burcu en alışılmadık ve sıradışı şeylerin ortamıdır. Kova'nın yöneticisi Uranüs, Güneş sisteminde ters dönen tek planettir. Üzerinde durulması gereken ise şudur: Kova burcuna 2000 yılında girdik… yani daha işin başındayız. Daha neler, neler çıkacak. :)
" Bunlarin bazilari sizinki gibi mantikli bir sistem değil"
Sağ olun arkadaşım. Gönlünüze sağlık… afiyet…
" Diger yandan bakarsakta obsede olmayacak kadar bu isin, sistemlerin/bilgilerin içindesiniz uzun yillardir."
Yine haklısınız. Obsesyonu çok iyi tanırım.
" Sisteminiz tek bir kaynaktan gelmise hiç benzemiyor ve yine o tarz varlik, uzayli vs. ile bir alakasi varmis gibi görünmüyor hiç."
Hayır; kesinlikle alakalı değil.
" 722 Sistemi '' tek bir kaynaktan'' mi geliyor ve yukaridaki tarzda görüslerle ilgili yorumunuz nedir?"
722, bizlerin "varlık" olarak adlandırdığı odaklardan alınan bir sistem DEĞİLDİR. Varlıklar, yolumuzu yitirmeyelim, negativiteye kaymayalım, yanlış bir laf etmeyelim diye sorduğumuz sorularımıza yanıt vermişlerdir ve hala da vermektedirler. Durduk yerde, yani vahiy benzeri bir yolla bilgi alınmamıştır. Alınan bilgiler, sorularımıza verilen kısa yanıtlar ile sınırlıdırlar. Ama hala da devrede oldukları için sistemimiz -bize göre- ilahi yönlendirmeden yoksun da değildir.
" Sisteminiz zaten negatiflikten bahsetmedigi için ve özünde pozitif oldugu için zaten pozitif bir sistem oldugunuzu söylemeye bile gerek yok."
İhya ettiniz arkadaşım. Gerçekten çok mutlu olduk. Hepimiz…
Bu soru yanıtlamakta her birimiz idealist arzu ile çalışıyoruz. Sayfa en fazla hit alan link olduğu halde reklam almıyoruz. Sadece kendi eğitimlerimizin ve kitaplarımın tanıtımına yer veriyoruz. Eğer yanıtları siteye ziyaretçi çekmek için veriyor olsak, kısa tutarız. Ben uzun yazsam, arkadaşlarımdan "kısa kes, bize acı" uyarısı gelir. Oysa bizler YANITLARIN UZUN olmasından yanayız; çünkü okurlar atlayarak okusalar bile, çeşitli paragraflarda farklı noktalar bulabilirler. Ancak her bir yanıtın okunma süresi 9 dakika altına düşmüyor. Bu sürat devrinde, bizim laflara insanların en az 9 dakika ayırması biz mutlu ediyor.
Bazı soruları kitaplaştırdık; ancak bu sayfa ziyaretçilerine haksızlık yapmış olmamak için soruların yarısını bu sayfada yayınlanmamış olanlardan seçtik ve kitap fiyatını sadece üyelere değil, aynı zamanda üye olmasalar da, soru sormuş olan dostlara yarıya indirdik.
"722 Sistemini çok iyi tanimadigimiz için bu soruyuda soruyor olabilirim yanlis birsey söylemek istemem."
Ne şık bir kaygı bu… Sorunuz kadar, ağırbaşlı nezaketinize de teşekkür ederiz. Bize göre dünyayı yaşanır yer kılacak bilim, teknoloji, sanat, edebiyat değil; nezaket adlı kişi içinden gelen geri adım atma, kendi alanından istekle pay verme gayretidir.
[Bu tavrı -arkadaş canlısı bebeğimin -yani köpeğimin- yıllardır her sabah birlikte dolaştığımız ve üyeleri yıllar içinde değişen- köpek gruplarında çok izledim. En sıcak havada bile bir su yanına gelince suyu sıra ile içerler. Bunca yıl boyunca TEK BİR KERE bile kavga çıkmamıştır bu konuda.
]
Doğrudur; nezaket ile kendi alanınızda açtığınız bu yeri ele geçirmek isteyen de bulunur. Burası Dünya… Ama nezaket -ardında farklı hesaplar yoksa, doğal olarak yaşanıyorsa, bundan keyif alınıyorsa- güçlü kimliklerin niteliğidir. Kişilik gücü ise istilacılara dur diyecek kuvvete de sahiptir.
Çapaçul tipleri durdurduktan sonra onlara yüreklilikle BİR KEZ DAHA yer açmak ise nice çapaçulu nezaket atlı güzelliğe adıma attıracak benzersiz bir derstir.