"Büyük ve digerlerinin gözünde saygi kazanmama neden olacak bir hiz ve saglamlikta ilerlesem de, çok gerilerden basladigim için hala birçok ögrencimden gerideyim."
Ve bu söylediginize katilmiyorum çünkü niyet o kadar önemli ki, (Ögrencilerimin çogu, iyilikleri ile benim ögretmenlerimdirler.) bu sözünüz her seyi açikliyor zaten, ona duydugunuz özlem ve sevgiyi sanki ben de hissedebiliyorum, ne kadar geriden baslarsaniz baslayin, O'na ait olma ihtiyacini ve ait oldugunu bilmenin verdigi huzur ve sükür duygusunu hissedebiliyorum, kalbinizin iyi oldugunu hissedebiliyorum ve bu PE saf iyi niyet bence, iyi niyette olmak istemek ve bunu sizde hissediyorum, tabii bunu söylemek baba düsmez ama sadece hissettigimi söylüyorum.
Son olarak Satanizm vs. herhangi bir ilgim ya da katilimim yok ama O'nu kaybetmemle özellikle obsesif düsünceler, farkinda oldugum ama engelleyemedigim süpheler, ihtimali çok düsük seylerin gereksiz kaygisi, insanlardan soguma ve yapayliklarini, bencilliklerini görme, bunun gözüme batmasi, yikanmak istememek(titiz bir insan oldugum halde) yük gibi gelmesi, ertelemek. Satanik vibrasyonlar beyne(sizin tabirinizle) istemdisi akabilir mi ve bunun için ne yapmaliyim?
Bilmiyorum çok uzun oldu, sizi sikmak istemem ama okur okumaz beynime hücum eden seyleri keske hissettirebilseydim. Paylastiginiz her sey, bilginiz, açtiginiz pencereler ve nezaketiniz için çok çok tesekkürler, beni çok duygulandirdiniz, iyi ki varsiniz, sevgiler.
YANIT
Önce şuradan başlayalım:
“Sonra onu kaybettim bu nasil oldu neden oldu bilmiyorum.”
Pozitif davrandığınız sürece ASLA kontak kopmaz. Bu işin gerisinde sevgi, iman gibi soyut kavramlar değil, fizik yasalar vardır. Ayrıca Tanrı, sorunlardan korunmak adına sığınılacak bir yer değildir. Tanrı, sorunları aşarak ulaşılacak bir yerdir. Dahası; iyilik, sürekli vermek demek hiç değildir.
Yaratıcıya (ya da birçok parçacık fizikçisinin bile artık varlığından kuşkulandığı) derinlerdeki niteliği çözülemeyen1 pozitif kuantum ortamına ulaşmak adına ilerlerken bir anlamda yalnızısınız. Ancak atılan her adımda, adımın (dalga boyunun) genliği kadar senkronizasyon olacağı için sürekli destek alacağınız da bir gerçektir.
“insandim onu kaybettigimde, bunu objektif olarak söylüyorum. Öyle dogal, öyle kendiliginden bir mutluluk halinde, neseli, sefkat dolu, hosgörülü, huzur veren, insani hafiflestiren, hayat dolu bir insandim ki, moda oldugu için degil, beseri ask tan sonra bir sekilde onu buldugum için sevgiyle bakabiliyordum her seye”
“yasadim en ufak bir kötülük yapmadigim, her seferinde iyilikle yaklastigim insanlar bana zarar verdi, en sevdigim en güvendigim insan bile.”
Pozitif davranmak (PE celbi) kimi zaman hatalı şekilde yorumlanabilmektedir: İyiliğin PE celp ettiği teorinin temelidir; ancak iyilik (hatta iman) da aşırıya kaçabilir. Aşırı olan nerdeyse her şey dengenin yitirilmiş olması manasına geldiği için zarar verir; çünkü öncel evren (yaratıcının ortamı/kendi olan cennet) frekansı değildir. Öncel evren, ayrılmış ZITLIKLARIN bütünlüğü ortamı olduğu için, orada her şey dengededir. Bu yüzden tanrı sevgisinde de denge PE celp eder, tanrı ile kontak sağlar.
PE, imanlı kişilerden çok, yaşamın içinde aktif şekilde var olarak başarılı işler yapmış, ama bunları ZEVK ALARAK YAPMIŞ kişilerde görülmektedir; çünkü bu yaşamdaki ana amaç tapınmak değil, ilerlemektir. Makroda bedenlenmemize neden olan defektlerden ancak ilerlenerek kurtulmak mümkündür; aşılması gerekli sorunlar hep ilerdedir. Yaşam, olduğunuz yerde tanrıya sığınarak durulacak bir yer olarak algılanmamalı; tek tek aşılması gereken manialı bir pist olarak görülmelidir. Tanrı ile mutlak kontak sadece pistin sonuna varanların (engelleri geçenlerin, engelleri geçerek arınanların, tanrı ile senkronize olunacak frekansa gelenlerin) ayrıcalığıdır. Bu insanlar, yaşarken de artık sorunlarla minimum düzeyinde karşılaşırlar. Sorunlar, cezalandırarak öğreten, katı öğretmen olan bir tanrı tarafından gönderilen dersler değil, hatalı beyin elektriği ile çektiğimiz enerjilerin BİZİ TANRIDAN (ya da pozitif alanlardan) KOPARMASI yüzünden yüzleşilen alanlar, ortamlardır. Çağdaş eğitim sisteminde cezalandırma yönteminin başarıyı azalttığı bilinir. Bu -insanoğlu tarafından bile kavranmış- gerçek, onu yaratan tarafından bilinmemekte midir?
Sizin anlattıklarınıza bu bilgiler bazında bakınca belki de pozitif olmayı yanlış değerlendirdiğiniz düşünülebilir. PE, kimi zaman, sanılandan çok daha nadiren olsa da, KARŞI KOYMAYI da gerektirebilir. Bir tokat yenince ne hemen “diğer yanağı çevirmek”, ne de “kaçmak” diye kural koymak hatalıdır. PE sahibi kişi tokat yiyince sinirlenmemeyi başararak, soğukkanlılıkla ortamı ve ortamın gelişme nedenlerini inceler, en doğru kararı verir. Doğru karar diğer yanağı çevirmek de, kaçmak da olabilir… ama doğru karar kimi zaman bir tokat atmaktır. Sizin ruh durumunuzdaki kişiler genelde bu üçüncü seçeneği göz ardı etme eğilimdedirler. Bu yüzden yaşadığınız olaylar size tanrı ile kontağın kurulabilmesi için bu defektinizi aşmanız gerektiğini anlatmakta olabilirler.
Çok uzun yıllar önce yaşanan bir olayı kısaca aktarayım. Bu olay, ünlü bir korku romanı yazarının romanına konu olmuştur. Amerika, New Age’de büyük NE saldırısı altında kalır. (Bunu celp eden hazretlerin kendileridir bize göre.) Beyaz büyücüler toplanırlar ve saldırıyı gidermek adına bir ritüel düzenlerler, ancak bu ritüelde en pozitif enerjili kimseye gerek vardır. Doğal olarak aday kimseler beyaz büyü coven ve sectlerinin liderlerdir. Pozitif kişinin seçimi adına deneyler yapılır, saldıran varlıkların (bize göre alanların) aday kişilerde yarattığı tahribat ölçülür, aranan adamın onlardan biri olmadığı anlaşılır… çünkü liderler darbe almaktadırlar (yani kötülüğün gücünü yenememektedirler). Ardından “PE-yoğun kişi” din adamları arasında aranır… yine bulunamaz. Sonunda -kısa kesiyorum- rastlantı sonucu söz konusu varlıkların bir kişiye etki edemediği ortaya çıkar. Bu kişi New Jersey polis teşkilatında bir müfettiştir. Negatif etkiler bu adama hasar vermemektedir. Adamla kontak kurulur, durum anlatılır, polis anlatılanlara doğal olarak inanmaz ve ona söylenenlerin yanlış olduğunu kanıtlamak için şöyle der: “Ben sürekli içerim, bir sürü kızla olurum, karım beni terk etti… ben nasıl iyi olurum?” Oysa aynı adam çocuklarını vesayetine almış, yaşadığı zorlukları onlara hissettirmeden çok iyi bir baba olmayı başarmış biridir. Kendisi, zor durumdaki arkadaşları adına nöbete kalması ve (bazı suçlular dahil) bir sürü kişinin yardımına koşması ile tanınmaktadır. Sonunda adam inandırılır ve saldırı engellenir.
Olay gerçek midir? Artık emin değilim; ama söz konusu olay, hızlı okültist olduğum zamanlarda beni çok etkilemişti. Şimdi bazı noktalara kuşku ile baksam da, o komiserin gerçekten PE celp eden bir model olduğuna inanmaktayım.
“Belki de dengeyi bulabilmem için böyle oldu,”
Olabilir. :)
“kalbimde o duyguyu yeniden hissetmek istiyorum, bunlarin sonrasinda isyan ettim ilk defa,”
Bu cümleniz, “size zevk veren bir durumu yitirdiğinizde tepki vermek” anlamına geldiği için PE ile ilgisi fazla yoktur. Sabır adlı “sonuçların var olması adına bekleme becerisi” büyük bir PE celp edicidir.
“ben kötü hiçbir sey yapmadim eger sen olsaydin, sevgi olsaydi böyle olmazdi dedim.”
Biz sistemimizde sevgiye -salt sevgiye yönelerek bu hatalara düşülebileceği için- fazla sıcak bakmıyoruz. Sevgi, aşk gibi bir ödüldür. Fazla aramak, ona fazla dayanmak, yolu kaybetmeye neden olabilir. Gerçek iman, ya da sevgi sahibi kimse (yanlış anlamayın sizde gerçek iman/sevgi yok demek istemiyorum), yani beyninde PE olan kimse, olumsuz olaylarla karşılaşınca istediğini inatla elde etme eğilimini terk eder, diğerlerini suçlamayı aşar ve öncelikle “Ben bir yerde hata mı yaptım?” (daha doğrusu: “Hangi davranışımla kontağı koparttım?”) diye sorar. Diğerlerini suçlamak, soruna neden olan kişisel hataları ıskalamak anlamına gelir.
PE celbinin ana kuralı her şeye sevgi duymak DEĞİL, olabildiğince rahat olmaktır. Rahatlık adlı beyin frekansı, kime sevgi duyulacağını, kimden sakınılması gerektiğini fısıldar. İkinci kural ise yaşamaktan (kirlenmekten, hata yapmaktan) çekinmemektir. Dikkatlice denemek, PEye (yani hatalardan arınmaya, tanrı ile kontağa) götüren en iyi öğretmendir. Mutlak sevgi dolu ortamda yaşamak şeklinde nitelenen model kimi zaman atıllık taşıyabilir.
Yaşamaya başlamanın (NEden arınmanın) önemli adımlarından biri İSTENMEYEN işleri yapmaktır genelde. Bu işler kişiye özeldir ve birinin yapması gereken istenmeyen işi, diğerinkinin 180 derece zıttı olduğu için arkadaşa dert anlatmak, akıl vermek/almak, kendine iyi geleni çözüm olarak aktarmak, ya da arkadaşın “kendine iyi gelen” olduğu için önerdiklerini üstlenmek hatalı eylemlerdir. Bilgi, sezgidedir. PE ise o sezgi aracılığı ile çözümü fısıldar.
“iyi olmak dogru olan degil miydi diyorum, sadece onu bulmak istiyorum yeniden.”
Size “Elinden şekeri alınmış çocuk tepkisi veriyorsunuz” desem kırar mıyım?
“Onu bulmak için bir yol varsa bana gösterebileceginiz bilmek istiyorum.
Tanrısal esin, yani yaratıcının (ya da kuantum ortamının derinlerdeki olduğu varsayılan pozitif kuantum ortamlarının) alanları ile senkronizasyon, en mükemmel şekilde “AŞIRI iyi” değil, dengeli ve sakin kişilerin elde edebileceği bir durumdur diyeyim. Denge, kimi kişilere frene basmak, kimilerine ise -aracı biraz gazlayarak kullanmakla- kıvraklık/agilite elde etme çabası ile gelir. Size önerebileceğim şey değişmenizdir.
“ne kadar geriden baslarsaniz baslayin, O'na ait olma ihtiyacini ve ait oldugunu bilmenin verdigi huzur ve sükür duygusunu hissedebiliyorum,”
Bu yaklaşım doğru olmayabilir. “Tanrıya ait olmak” cümlesinin gerisindeki duygu yoğunluğu pozitif bir yapı içermeyebilir. Mutlak şekilde huzur aramak, şükretmeyi abartmak gibi yaklaşımlar DA kontağı kopartabilir. Huzur, PEnin TEK BİR nüansıdır ve mutluluk gibi gelip geçici OLMALIDIR. Bu gibi kavramalara aşırı bağlayan teoriler, kişinin ilerleme arzusunu köreltmekten başka, ilerlemenin gerekliliğini hasıraltı ettiği için tehlikelidirler. Ayrıca aranılanın (kalıcı mutluluk ve huzurun) bulunamaması ile tanrısal esinin var olmadığı sonucuna yönlendirebilirler.
“insanlardan soguma ve yapayliklarini, bencilliklerini görme, bunun gözüme batmasi,”
İnsanlar kesinlikle ne yapay, ne de bencildir. Öncelikle “insanlar” diye sizden ayrı bir ırk, bir yapı yoktur. Siz, ben ve insanlar tek bir oluşumuz ve ORTAK (en azından benzer) bir kaderi paylaşıyoruz. Yapaylık ve bencillik olarak izlenen hatalar, sadece hepimizin zaman zaman düştüğü yanılgılar, hatalı öğretilerin yönlendirmesi ile uygulanan hayatta kalma metotlarının sonuçlarıdır.
Size insanları (diğerlerini) sevin demiyorum, size insanları anlayın diyorum. DAVRANIŞLARIN GERÇEK NEDENİNİ GÖRMEK, hataların ortak nedenlerinin DE korku olduğunu anlamanızı ve hoşgörü duymanızı sağlayacak olabilir.
Ayrıca insanlar iyi mi kötü mü, neden böyle davranıyorlar diye kafa yormak da pek verimli bir iş değildir. Küçük sorunları, yenilen küçük kazıkları, duyulan yalanları KAFAYA TAKMAMAK ataerkinin yok ettiği muhteşem bir kurtarıcıdır.
“yikanmak istememek(titiz bir insan oldugum halde) yük gibi gelmesi”
İşte bu gerçek bir tehlike… Somut bir belirti... “Depresyon”, ya da “hijyen” gibi içeriği de, adı da, alafortanfoni olan bir şey değil. ;-) Size söyleyebileceğim şey şu: Yıkanın!
Yıkanmaya yönelik büyük ölçüde isteksizliğiniz varsa su ile sıkça temas etmeye çalışın. Suyun sadece yaşam kaynağı değil, gerçekliği var eden önemli argümanlardan biri olduğu tartışılmakta.2 Bu raporları biz şöyle değerlendiriyoruz: PEnin beyindeki solitonları beyin suyu ile var olmaktadır.
Duşa giremiyorsanız sık sık ellerinizi musluk altına sokun. Giderek yüzünüzü yıkayın (güzel bir makyajınız varsa, sadece akşamları yıkayın; güzel bir makyajla gezmek, yüzü suya sokmak kadar PE celp eder;) ). Zamanla dirseğe kadar sokun. Giderek boynunuzu ıslatmaya atlayın. Her akşam bu ritüeli yaparak yatın; uyku diğer aleme kısa turdur. Hazırlık çıkın yolculuğa.
“Satanik vibrasyonlar beyne(sizin tabirinizle) istemdisi akabilir mi ve bunun için ne yapmaliyim?”
KESİNLİKLE, KESİNLİKLE, KESİNLİKLE, KESİNLİKLE akmaz, sadece davet ile gelir. PE gibi, rahat edince kendi kendine ("şıp diye") celp olmak gibi bir erki yoktur. (Bir diğer deyişle PE ile senkronizasyonun kolaylığı gibi bir ortam NEde bulunmaz. NE ile kontak zordur; çünkü doğal değildir. Bu durum kolayca gerçekleşmediği için, zorla var etmek adına, bir kültür yaratılmıştır. Şöyle bir örnek vereyim: PE ile kontak, neşe içinde zıplaya zıplaya yürümeye başlayınca; NE ile kontak, tek ayak üzerinde zıplayarak yürüyünce var olur. Tek ayak ile zıplansın diye kültür aracılığı ile en doğrusunun bu olduğuna insanlar inandırılmaktadır.) Masum insanlara saldıran cinler, bir ataerkil yalandır. (Bu düşünceyi canlı tutan romanların yazarları, filmlerin yapımcıları, senaristleri, hatta aktör ve aktristleri de NE celbi tehlikesi altındadırlar.)
“kalbinizin iyi oldugunu hissedebiliyorum ve bu PE saf iyi niyet bence, iyi niyette olmak istemek ve bunu sizde hissediyorum,”
Doğrusu; çok iyi bir insan olduğumu düşünmüyorum. Daha çok yukarıda söz ettiğim komiser gibi biriyim belki de. Yaşama cinsellik aspektinden bakarım. Sosyal biri olmadığım gibi, kendine dönük bir yanım var. Ancak bir yandan da ciddi özverilerle bebeğime (kocaman köpeğime) bakarım.3
Zaten bizim sistemde diğerlerinden iyi olmak gibi bir şey pek yoktur. Önemli olan ideali yakalamak değil, kişilik sınırları içinde ilerlemektir. Bu yüzden birinin bir adımı, diğerinin beş adımından daha fazla PE celp edecek olabilir. Üç aşağı-beş yukarı hepimiz, her bir insan, BENZER ve ortak bir yaşamı sürmekteyiz inanın. Üstünlüklerimiz, SADECE ehil olduğumuz konularla sınırlı. Her birimiz bir konuda diğerlerinden daha iyi olsak da, uzaktan tümümüze bakılabilse, hepimizin tek bir hamurun bubbleları olduğumuz görülebilir.
Ancak haklısınız, yoğun bir iyi niyetim, karşı koyamadığım bir anlatma isteğim, tepki şeklinde yardım etmek arzum var. Bu iyi niyet parasal kazancımıza hayli darbe atmakta… :D Ama somut kazancımız düşse de, keyfimiz yerinde… Zaten hep böyle olur ve buna Müslümanlıkta “bereket” adı verilir. Yani meta az olsa da BİTMEZ! Paganizmde seks ile yapılan bahar ritüellerinin de amacı sadece berekettir. Yakın Doğu'da Yahudiler tarafından toprak bulmak adına saldırılan, ama yıllarca ele geçirilemeyen uygar ülkelerin şeytan olarak ilan edilen tanrıları bereket tanrılarıdır. Festivallerde, ritlerde seks, paganistler azgın kişiler oldukları için değil, seksin bereket getireceğine inanıldığı için yapılır. Yeni bir can, sadece seks ile var olmaktadır ne de olsa... ;-)
“Uzun oldu biliyorum, isterseniz kesebilirsiniz,”
İlke olarak sorucu istemedikçe (ve tek bir konu dışında) metin kesmiyoruz.
Beni bu yoğunlukla okuduğunuz için de kalbi teşekkürler ediyorum. Size çok güzel bir hamur verilmiş, ama hamuru biraz fazla süre ve aşırı ısıda beklettiğiniz için aşırı kabarmış olabilir… Bence gecikmeden yoğurmaya ve lezzetli pizzalar böreklere pişirmeye başlayın. Mutfakta biraz yorulun.
Sizinki gibi yoğun güzelliklerle dolu kalpler zaman zaman makroyu aşırı zorlu bulup ürkekçe kenarda durmaya da başlayabilirler. Oysa sorunları halledici olan ve ihtiyaç duydukları gerçek güç, onların kalplerindedir.
Bilgi ise mabetlerden çok, eğlence ortamlarında elde edilebilir; çünkü eğlence ortamı adı verilen yerler yaşamın nabız atışının bulunduğu yerlerdir ve makrokozmos varlığı iseniz YAŞAMAKTAN başka da okul yoktur.
Kendi içinizdeki değeri bulmak adına, haydi, doğru geceye… aman pardon, hayata akmaya…;-)
DİP NOTLAR
[1]
Bkz. Sir Roger Penrose’un Planck düzeyine embed olan Platonik ve non-computable kuantum prosesleri.
[2]
Beyindeki su (su molekülleri) ve bilinç üzerindeki rolü (aralarındaki pozitif ilişki) adına Kunio Yasue ve Hiroomo Umezawa’nın teorilerini okuyabilirsiniz. (Bkz. Quantum Brain Dynamics)
[3]
Özverileri bir anlatayım mı? Tasmasız gezer. (Yani boynundan ya da bedeninden çekerek hareket özgürlüğüne asla engel olmamışımdır.) Bu yoğunluğumda her gün bir saat uzun yürüyüşler yapar. (O önde gider, ben onu izlerim. :) ) Diğer sahipsiz köpeklerle arkadaşlığına, istediği kadar kirlenmesine (çamurlu su birikintilerine kendini atmasına) izni vardır. (Hava yağmurlu ise dönüşümüzde ofis batar.) Dar gelirli olsam da en pahalı mamaları yer, ama doğal (kasaplardan alınan şeyler) gıdaları da eksik olmaz. "İkindide" (bizim zamanın öğleden sonrası) bir sigara molası için ofis dışına çıktığımda kemik yeme seansı vardır (bina çevresi buna uygun). Yatakta laptopla çalışırken uyanırsa (yalnızsam daima yanımda yatar) ve bir şey okumuyor, ama yazıyorsam yanarım; çünkü tek patisini -tıpkı bir partnerin uyanıp elini uzatması gibi- elimin üzerine koyar... Artık patisini tutup klavyeyi tek elle tuşlamaktan başka yapabileceğim yoktur.
Aslında bunlar özveri değil, yapılması gerekli davranışlardır; çünkü sevgi adlı kavramı kullanarak kimsenin (ister kuş olsun, ister kedi, ister sevgili olsun, ister evlat) bir diğer canlıyı tutsak etmeye, onun yaşam gerçeklerini kendininkine 1/1 uydurmaya kalkmaya hakkı yoktur. Bunu yapanın duyduğu sevgi değil, en hasından bencilliktir. "Ben yaparım, sana ne?", ya da "Ben yaptım oldu!" diyenler (hatta yaptıklarının hatasını fark etmeyenler), NEnin alasını envoke etmektedirler. Bu hazretlerin bambaşka konularda yüzleştikleri ve aşamadıkları sorunlar için Allah’a, Ana Tanrıça’ya, kadere, feleğe, kahpeye, hayata, anaya/babaya düz gittiklerini de biliyorum. :D
EKLEME (25 Şubat 2020)
Köpeğim ile ilgili dipnotuma istinaden "çocuğum olup olmadığı" hakkındaki sorulara ortak yanıt vereyim: Çocuğum yok, çocuk sahibi olamıyorum. Ailemden genç yaşta ayrıldığım için çocuklarla yakınlığım da olmadı.