722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Pozitif Enerji Eğitimi Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

POZİTİF ve NEGATİF ENERJİ

SORULAR ANA SAYFA
Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Çeşitli İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

TÜM POZİTİF ve NEGATİF ENERJİ SORULARI
15. Nisan 2020
Sevgi/deger görme açligi

Selam sevgili Janus ve ekibi! Sorum kisa ve öz. Herkes beni sevsin istiyorum ve herkesle iyi geçinmeye, onlari mutlu etmeye çalisiyorum. Insanlar beni sevmeyecek, bana deger vermeyecek diye endiseleniyorum. Bu yüzden baskalarinin hakkimda ne düsündügüne fazla kafayi takiyorum (her gün saatlerce düsünüyorum desem abarti olmaz), bu da beni çok yoruyor. Önerilerini merak ediyorum, çok tesekkür ederim simdiden.

YANIT

Arzunuzun var oluş nedeni önemli bence…

Bu isteğin gerisinde;

  • Peri kızı/erkeği ruhu taşıyıp, insanlara pırıltılar saçma özlemi mi var?
  • İnsanlardan gelecek darbeleri azaltma arzusu mu?
  • Yoksa sevgi adlı ısıtıcı duyguya gömülüp mutlu olma düşü mü?
Gerçek/öz hedef bu seçeneklerden hangisi olursa olsun, hepsi de ütopiktir; gerçekdışı (gerçeğe uymayan) istekler oldukları için elde edilseler bile bekleneni vermeyecek olabilirler.

Yukarıdaki üç şıkkı biraz açalım:

1- Siz bir insansınız. İnsan adlı canlının bilincinin yarattığı şartlarda yaşamaya mecbursunuz. Bu yüzden peri benzeri bir kimliğe bürünürseniz bazı şeyleri yitirirsiniz. Makrokozmos canlıları için sınırsız iyilik (diğer yanağını çevirme) hatalı bir düş olabilir. Yeri gelince zararlı olana karşı koymak zorundayız. Ancak altını çizeyim: Söz ettiğim "karşı koymanın gerektiği süreçler" sanılandan çok daha azdır. Karşı konulması gerektiğine inanılan nice durumda -küçük özverilerle- uzlaşmak mümkündür.

2- İnsanlar sizi çok sevseler de zarar verebilirler. Sevme ve zarar verme adlı iki olgu arasında ters bir bağlantı yoktur. Bilakis, bir özlü söz “İnsan sevdiğini öldürür” der; ama biz "öldürebilir" diye düzeltelim.

3- Sevgi adlı duygu gerçekten mutlu edicidir; ama herşey gibi insan bilinci buna da alışır, kanıksar ve giderek ilk baştaki kadar mutluluk hissedemez olur. Bu mekanizmanın gerisinde makrokozmozun değişim üzerine kurulu olması vardır. Değişmeyecek tek şey, her şeyin değişeceği (sona erip yenisinin başlayacağı) kanunudur.

Özetle; "herkes tarafından sevilme" arzusunun gerisinde -gizliden gizliye- genelde çeşitli şartları var ederek (örneğin insanların düşmanlığını yok etmek) mutlu olma arayışı yer aldığı için, bu konuda konuşalım...

Kötü haber odur ki; belli kurallarla işleyen makrokozmosun ana kurallarından biri mutluluğu (ya da mutluluk olarak adlandırılabilecek bir duyguyu), başarının verecek olmasıdır. "Hedefi elde etmek" adlı başarı, hangi alanda ulaşılmış olursa olsun, "mutluluk" şeklinde yorumlanacak olsa da, aslından bundan çok daha zengin, çok daha dünyasal, bu yüzden çok daha doyum ve coşku verici bir duygudur. Coşku ve doyum, hatta belki de keyif, dünya adlı ortamda yaşayan insan adlı yaşam modellerinin mutluluktan daha fazla gerek duydukları bir duygular kombosudur. Mutluluk -sanıldığı gibi kalıcı olmamasının ötesinde- kimi zaman insanları atalete de sürükleyecek olabilir. Mutluluğu elden kaçırma korkusu birçok kişinin durağanlaşmasına ve -en kötüsü- değişimden korkmasına neden olur. Oysa başarı ve doyuma odaklı kişi ilerlemeye kanalizedir; çünkü başarının, sadece ilerleyerek, değişerek, değişik şartlarla yüzleşerek, onlara adapte olarak, farklılıklara uyum sağlayarak elde edildiğini anlamıştır. İnsanların neredeyse hepsinin mutlu olamama nedeni, bu gerçeklerin onlardan gizlenmiş, yerine evrenin yapısına uymayan -süreğen mutluluk arayışı benzeri- gerçekdışı düşlerin hedef gösterilmiş olmasıdır.

Farklı bir konuya atlayalım: Ortada somut bir tehlike yokken var olan endişenin kaynağı -sizi tenzih ederim- güçsüz karakterdir. Karakteri güçlü olmayan kişilerin kural olarak kötü insanlar olacaklarını düşünmek hatadır. Duygusal insanların karakterinde kimi zaman belli ölçüde defektler, yani zayıflıklar, bulunabilir. Aslında bunlar köklü hatalar da değil, sadece "ortama uyamama, oyunu kuralına göre oynayamama" yanlışıdırlar.

O zaman madem ki ana hedef -sanıldığının aksine- sevgi ve mutluluk değil (bu iki kavram daha çok cennetin vibrasyonlarıdır ve dünyaya çok da uygun sayılmazlar), ama başarıdır; o zaman yapmanız gereken başarı sağlamanız gerekli alanı bulmak ve bu konuda atılımlar yapmayı hedeflemektir. Bu alana girince ilerlemenin zevkine kapılarak gereksiz kaygılardan arınacaksınız. Bu süreçte bonus olarak gerçek (cennetten yollanan) mutluluklardan esintilerle de (ilahi ya da evrensel ödüllerle de) buluşulabileceğini ekleyeyim.

Bana, “Başarı sağlamam gereken alanı nasıl saptayacağım?” diye bir soru yöneltebilirsiniz; çok da yerinde bir sorudur bu, dilerim yöneltmişsinizdir: Bence başarı sağlamanız gerekli alan sizi herkesin sevmesi, ya da sevmemesi ile ilgilenMEMEYİ öğrenmeniz, bunu düşünmeye son vermeniz, bu hedefi önemsememeyi başarmanızdır.

Sizin ilerleme sağlayacak başarınız bence budur.

İyi ve kötü yanları ile kendiniz olmaktan korkmayın. “Kendisi olan her şey mükemmeldir” der R. Şanal. Kendisi olan rahattır. Rahat olan eksiklerini daha iyi müşahede eder. Rahat olan sorunlarla daha iyi başa çıkar. Rahat olan hedeflerini doğru belirler. Rahat olan daha enerjik şekilde ilerler.

Ayrıca eğer insanları gereğinden fazla ÖNEMSEMEMEYİ başarırsanız, elde edeceğiniz rahatlığın ve doyumun, böylece artacak coşkunun miktarını görünce yaşamanın ne zevkli bir yer olduğunu anlayacak ve yeni maceralara, yani yeni başarı arayışlarına girmek adına sabırsızlanacaksınız.

Mutlu olmayı (örneğin insanların tümü tarafından onaylanarak mutlu olmayı) hedef almaktan vazgeçin. İlerlemeyi ana ilke edinin. Sorunlarla yüzleşip bunları aşma ortamını biraz zorlu, ama hem heyecan verici, hem eğlenceli ve de sonunda şahane ödüllerin kapılacağı bir serüven, bir macera filmi, hatta bir oyun olarak görün. Yani "yaşama başarısı"na odaklanın. Bu değişimi yaşayabilirseniz, belki de mutlu olmaktan korkmaya başlayacaksınız. :) Başarı çok da tehlikeli bir duygudur: Alışkanlık yapar! :) (Tehlikeli derken tabi ki şaka ediyorum.)

Evet; herkes tarafında demeyelim de, insanların büyük çoğunluğu tarafından sempatik bulunan (sevilen anlamında) insanlar vardır, ancak söz ettiğim kişiler yarattıkları ortamın ne farkına varırlar, ne de bundan ek bir mutluluk duyarlar. Yürümek gibi doğal bir oluşumdur bu yapı onlar için. İnsanlar genelde sahip oldukları yeteneklerin farkına varmazlar. Yani böyle bir kişi olduğunuzda, soruyu sormanız neden olan düşünüzü gerçekten özde realize ettiğinizde, bu durumu artık fark etmeyeceğiniz için, mutlu da olmayacaksınız.

Özlem varsa büyük çoğunlukla özlem duyulan hedefe kişi uzaktır.

Önerilerime değer verdiğiniz, teşekkür etme nezaketiniz ve çalışma arkadaşlarımı1 da hatırlayarak selamlamanız için bizden de teşekkürler ve SELAMlar “sevgili” sorucu… :)





DİP NOTLAR

Bu siteyi ayakta tutan, fazla ortada olmayan -tıpkı salgın ortamındaki sağlık çalışanları gibi- gölgede durmayı seçen arkadaşlarım bence...

İşte onlar:

- Net ortamının görüp göreceği an gayretkeş firewalllardan (beni sürekli tehlikede sanma hastalığı yüzünden bir sürü önemli mesaja set çeken :D) Mehmet Ali (Mali);
- Site filmleri ve dizaynında emeği olan, milim milim, tekrar tekrar film editlediği ve sürekli hiçbir yaptığını beğenmediği için bilgisayarları el sürülmeyecek kadar ısıtan, fanları delirten, sistemin anasını ağlatan Ogün,
- Her gün ha-babam ”şunu yapın, bunu yapın” diye başımızda boza pişiren baş tacir Süleyman bey,
- “Çalakalem” yazdığım metinleri düzelten (bir sürü yeri de atlayan:) ) Mahmut (Mahmut hoca), :D
- Birlikte (her sabah saat 5 ya da 6da uyanmacasına) araştırma yaptığımız (lafımı dinleyeceklerine kafamın etini yiyip duran ve böylece beni kel bırakan) üç değerli kadim dostum, Cenk, Selim ve Sefa,
- On-line yönlendirmeleri ile bakış açımı zenginleştiren (durup durup yeni teoriler geliştiren, bu yoğunlukta bana yeni araştırma klasörleri açtıran, ama hala oturup araştırmaları hakkında bir makale yazmayacak kadar inatçı olan) Mithrandir Ümit (umarım bu kez yanlış yazmamışımdır :) )

İnsana yasaklanan güzelliklere ulaşmak adına karşılık beklemeden uğraşan, o kayıp halkayı arayan ve yukardakine “nanik” yapacağımız günü benim kadar bekleyen sizler, Riders of the Lost Paradise.

Hepinize çok teşekkür ediyorum.


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -