Hadsizlik ettimse görmezden geliniz lütfen, size sölen tadinda bir cennet diliyorum o halde:) iyi günler.
YANIT
İlk başta iki önemli noktayı vurgulayarak başlayayım:
1- Bu sayfanın “Önemli Açıklamalar” linkinde yer aldığı gibi
“Sistemin veya yanıtların mutlak doğruları yansıttıkları iddia edilmemektedir. Bilgiler, doğru olduğuna mutlak olarak inanılanlar kapsamındadır.”
2- Sitenin temeli anaerkil ezoterizme dayalıdır ve herkese uygun olmayabilir.
“Haksizlik (ki o arkadaslarimiz durduk yere atildilar) karsisinda susmayi ben bir erdem olarak göremiyorum? Neden susmaliyiz?”
Gerçekliğin nasıl meydana geldiği hakkında farklı kuantum yorumları olsa da hepsinin ortak buluştuğu nokta (ki, kanıtlanmıştır) evrenin ölçüm öncesi var olmadığı, olasılıkların bulaşık şekilde yer aldığı bir ortam biçiminde tezahür ettiğidir. Olağan kişilerce kabullenilmesi çok zor olan bir gerçektir bu. Siz, kendi evreninizde karşılaştığınız olumsuz olaylar sonrası “susmamak” zorunda kalacak, böylece -kendi yaşamınızda dürüstlük ve objektif bakış açısı ile örneklediğinizi gibi- başarı/acı gidiş gelişleri ile yüzleşecek olabilirsiniz. Maharet ise beyin elektriğini farklılaştırıp sorunlu bir gerçeklikte var olmamaktır.
“Atatürk devrim yapmasa miydi?”
Devrim ile değişim arasında geniş bir yarık vardır. Atatürk ise devrim değil, değişim yapmıştır. Kaldırdığım yaşam öykümde Atatürk’ün kimseyi incitmek istemediğini, sanıldığı gibi sert bir lider olmadığını ailemden örneklerle anlattım. Devirmeye odaklı kişiler “Yurtta ve cihanda sulh” sözleri ile önceki saldırgan düşmanlarla dost olmaya çalışmazlar. Sonradan atanan/yakıştırılan sözcüklere takılmak doğru olmayabilir.
“Ya da kurani Kerim'de haksizliklara susmayin diyen ve tepeden tirnaga bir devrimci lider olan peygamberini bu yönde tesvik eden Allah ne demek istedi öyleyse?”
Bizlere göre hz. Muhammet ılımlı bir gönül adamıdır. “Haksızlıklar” adlı kavram bir sözcük ile ifade edilemeyecek kadar kapsamlıdır. Bu kavramlar yaşanır, tartışılmaz.
“Sorulara verdiginiz cevaplardan üzülerek görüyorum ki hayati sirf eglenceden ibaret sayiyor gibisiniz.”
Evet, haklısınız… Tam da öyle. :) Ama bu oluşumu ben yaratmadım, yapı böyle. Yaşam içinde doğru davranışlarla ne kadar PE celp ederseniz, hayat o kadar (gerçekten doyumsuz) eğlenceye dönüşüyor. Bunu yaşayarak anlamak kolay, zor olan PE celp etmek. Benim pek başardığım söylenemez. Yine de arada güzel ortalarım oluyor… ama topu ağlara yollamam biraz seyrek… Öğreniyorum (evrimselleşiyorum) zaman içinde ben de.
“Güzeller güzeli yaradanimla tanismak için yanip tutusmak var iken aklimiza seks mi gelecek Allah askina!?!”
Önceki yanıtlarımda değindiğim gibi seksi pek çoğumuz ya tanımıyoruz, ya da yanlış biliyoruz. Cennetteki seksin coitus değil, GENELDE (neredeyse her zaman) “anaerkil seks” sırasında yayılan bir dalga boyu olduğunu da defalarca söyledim. (Önceki yanıtları izlemek zorunda değilsiniz, yanlış anlaşılmak istemem.)
“Dünyada cinsellüjten bin kat daha güzel güzellikler var (örnegin husu, gerçek sevgi gibi) cenneti düsünemiyorum bile ben...”
Bunlar bizim görüşümüze (bizim beyin yapımızdaki kişilerin bilincine) uygun değildir. Ancak siz yukarıda söz ettiğim dalga boyunu sevgi ve huşu ile elde ediyorsanız, sizin cennetinizde onlar olacaktır. Aslında bu cümle doğru değildir; çünkü değişik cennetler yoktur, tek bir “cennetlik” dalga boyu vardır. Makrokozmosta beyin yapınıza (karakterinize) göre farklı ortamlarda hissedecek olabilirsiniz. Ancak insanların geneli o dalgaboyuna anaerkil seksi tanıyınca ulaşırlar, yaymaya başlarlar, o yüzden paganizmde seks ön plandadır. Ayrıca seksin PE için şart olmadığına da önceki yanıtlarımda yer verdim.
“Örnegin ben cennete gitsem ve her tarafin içki zevk eglence seks adli yapi altinda oldugunu görsem o cenneti terk ederdim orasi kesin.”
Sizi birisi alıp zorla bir şölene itekleyecek değil. Eğer cennete giderseniz, (ki hepimiz için bu henüz pek kolay değil, çünkü makro varlıklarıyız; makroda bedenlenecek beyin elektriğindeyiz) kendi bilincinizin makroda idealize ettiği ortamda (sizin için “huşu ve sevgi”) hissettiğiniz dalga boyunda olacaksınız. İnsanların genelinin beyninin “şölen” olarak ifade ettiğimiz ortamda yaydığı dalga boyunu siz huşu dediğiniz duygu ile yayıyorsanız bunda terslik yok. Ancak şurası önemli: Bu “cennetlik dalgaboyu” makrokozmos yaşamında seyrek olarak elde edilir. Bu dalgaboyunu ne kadar sıklıkla yaşıyorsanız, cennet adlı ortamla (bize göre Yaratıcı ile) senkronize olmaya o kadar hazırsınız demektir.
“bazen kendi hayal ettiginiz cenneti yaziyorsunuz gibime geliyor bana:)”
Hayal ettiğim değil, bana öğretilenleri yazdığıma emin olun. En başta, satanizm gibi “önce ben”ci bir inançtan gelen sıkı bir entelektüel olarak bu site aracılığı ile aktarmaya çalıştığım düşünceleri kabullenmem zor, çok zor olmuştu.
“Demek istedigim her birimizin cennet algisi bambaska olabilir,”
Doğru. Ana Tanrıça’nın sevgili oğlu -silahşör- Akhilleus’un götürüldüğü cennet betimlenirken “gündüzleri kılıç sakırtıları duyulmakta” şeklinde tanımlanmıştır. (Geceleri ise “bitmeyen bir şölen” sesleri gelmektedir.)
Önceki bir yanıtımdan alıntı yapatım:
“Kişi kendini hem sakin, hem heyecan verici bir limanda bulur.
Bu limanda kim “Lir tımbırtısı ve uçuşan tombul melekler arasında meyve ye dur” (pinekle) diyor ki? :)
Bu liman kimileri için suçun olmadığı bir Barataria Koyu ya da bir Tortuga’dır; kimilerine göre gelenleri yarı çıplak kızların, ya da süper yakışıklı, iyi huylu, aşık erkeklerin çiçeklerle karşıladığı pasifik sahillerinde bir tatil beldesidir.
O liman her ziyaretçisine bir enerji paketi sunar… Pakette ise egzotik bir meyva değil, saf ve özgün insan enerjisi vardır! Bu pakete sahip olduktan sonra onunla ister kalorifer yak, ister sürat teknene yakıt olarak kullan; kısıtlama yoktur. Dileyen ise ne köpüklü dalgalarda sörf yapar, ne bungalova dalar ;-), ne de alt kattaki disco partiye akar; isteyen sadece o limandaki güzel manzarayı izlemeyi de seçer… Sınır yoktur.”
Sizin enerji paketiniz, tarafınızdan “huşu” olarak adlandırılan, benim ise “bungalove dalmayıp güzel manzara izlemek” şeklinde tanımladığım beyin süredurumu olabilir.
Toparlayayım: “Cennetlik” adı verilebilecek olan dalgaboyu, makrokozmosta çöktüğü için kısıtlı verime sahip beyin adlı organ tarafından ödül devreleri adlı sistemin aktive olması ile meydana gelen (bize göre kontak kurulan) frekanstır. Bu devreler genelde yemek, seks, sevinç, eğlence, rahatlık, güzellik gibi olgularla tetiklendiği için Kuran’da cennet bu betimlemelerle anlatılır.
“Hadsizlik ettimse görmezden geliniz lütfen, size sölen tadinda bir cennet diliyorum o halde:)”
Düzeyli şekilde düşüncelerinizi ve sorularınızı paylaşmışsınız. Yaşadıklarınızı -yukarıda söz ettiğim gibi- objektif şekilde değerlendirebilmişsiniz. Her şey olması gerektiği gibi yani… Ayrıca hadsizlik etmediğiniz ve edecek biri olmadığınız, benim zamanımdan ve kültürümden kalmış “Hadsizlik ettimse görmezden geliniz lütfen” cümlenizden apaçık anlaşılıyor. Gençlerde (bana göre 30+ yaşlar da genç) bu nezahati görmek beni çok mutlu ediyor.
Değişmeyin olur mu? Kibarlık ve hatırşinaslık; otoriter, güçlü, belirleyici, hatta devrimci ;-) gibi nitelikleri taşımak için engel değil. Hatta belki de bu niteliklere çok yakışan kavramlar. Ayrıca kibarlık ve hatırşinaslık, derinlerinde gönül alma arzusu olduğu için ciddi ölçüde PE celp edicidir. PE ise -onu her nasıl, hangi şart ve konumda hissediyor olursanız olun- cennetin kapılarını açan yegane dalga boyudur.
Bana yönelik "şölen" dileğiniz için çok teşekkürler ediyorum ve diyorum ki, “Gelin, arada sırada da olsa -benim de seyrek yer alabildiğim- o şölene yaşarken sanal da olsa kol-kola girerek katılalım. Sizin “sevgi sever” gönlünüz belki benim için de “sahibi kart yakinimdir” yerine geçer. :) Hem bakarsınız, siz de yaşayacaklarınızı doyumsuz bulur, bir daha eskiye dönmek istemezsiniz… Kim bilir?