Sevgili dostuma (eski öğrencime) merhaba! (Aslında tanışıklığımız çok daha öncelere dayandığı için, "eski dostum" demek de doğru olacak.)

Yanıtımın sadece bizim sistem kapsamında olduğunu anımsatarak başlayayım: İnancımıza göre çatışmalar, beyindeki NE oranına paralel yaşanan olaylardır. Yüzleşilen terslik sonucu kişinin küfür ya da beddua etmesi, tersliği celp edecek enerjinin var olduğunun göstergesidir. Yani beyninizde NE olduğu için küfür ve beddua edersiniz, beyninizdeki -size küfür ve beddua ettiren- NE; çatışma, şanssızlık, tıkanıklık ve tersliklerin de nedenidir.

Biraz küfürden söz edelim: Küfür, ne yazık ki Amerikan emperyalist kültürü ile ülkemiz kültürüne dadanmış bir tutumdur. Osmanlı döneminde ya da Atatürk sonrası periyotta bu denli küfür edildiği görülmüş şey değildir. Oysa şimdiki Amerikan filmlerinde güçlü kadın modelleri kural olarak küfür etmekte ve davranış, film anlatımı içinde onaylanmaktadır. Ünlü bir Amerikan talk show’unda konuklara sorulan standart sorulardan birinin “en çok hangi küfrü edersin?” olması da anlamlıdır.

Küfür; darp etme arzusunun olduğu, ancak buna imkan veya cesaretin bulunmadığının göstergesidir. Cesaret ve imkan olsa yapılacak eylem küfür etmek değil, cebir uygulayacak olmaktır. Bu yaklaşımın ise ne ölçüde NE celp edeceği açıktır. Değil darp etmek, öfkelenmek bile ÇARESİZLİK tepkisidir. Ruhunda (karakterinde, kişiliğinde, bilincinde) gerçek anlamında güven olan kişiler çok zor öfkeye kapılırlar. Soğukkanlılık ve sakinlik, sadece güç değil, PEnin de varlığına kanıttır.

Bazı öğrencilerim küfür etmenin onları rahatlattığından, bizim rahatlığı savunmamız yüzünden sorunun nerede olduğunu anlamadıklarından söz ederler. Oysa sistemimizde "rahatlık" şeklinde ifade edilen beyin süredurumu bir yayılmadır; fazla yemek yendiğinde -özür dilerim- geğirme benzeri bir rahatlıkla ilgisi yoktur.

Beddua ise üzerinde konuşmak bile istemediğim kadar tehlikelidir. Beni izlediğiniz için bildiğinizi varsayıyorum: Yaşadığım kayıpların en önemli nedeni lanetleme çalışmalarıdır. “Beddua eden iki mezar kazsın” sözü ise basit ama son derece anlamlıdır.

Şimdi sözcüklerinizi mercek altına alalım.

“delirme, sinir krizine girdap gibi çekilme aninda”
Söz ettiğinizi ruh halini sıklıkla yaşıyorsanız, beyin elektriğinizde ciddi oranda NE bulunduğu düşünülebilir. Ancak anımsatmama izin verin: NE, kötü bir insan olduğunuzu göstermez; önceden defalarca anlattığım gibi, üşütme benzeri bir sorundur. O sadece kalıcı olursa tehlike arz etmeye başlayabilir. Genç olduğunuz için (evet, ezoterizm kriterlerine göre otuzlu yaşlardakiler genç, yirmili yaşlardakiler çocukturlar) NE eğer varsa henüz kalıcı değil demektir; yine de gecikmeden önlem almak gerekir.

Estağfirullah zikri, sizin tarafınızdan hayrına inanç varsa, olumlu etki sağlayacaktır. Etkisinin gücü, sizin sözcüğe inancınıza koşuttur.

Oysa bu sözcük sizde olumsuz duygular uyandırıyorsa, örneğin dinsel eğilimli bir ebeveyn tarafından size önerilmişse, ancak siz aynı eğilime sahip değilseniz ve bu sözcük ya da ne yapmanız gerektiğinin size deklare edilmesi sizde stres yaratmışsa, sözcüğü saatlerce yineleseniz bir yarar sağlayamayacağınız gibi, NE celp edebilirsiniz.

“Bol bol su” sözleri ile neyi kastettiğinizi tam anlayamadım ama su içmek, duş almak, denize girmek gibi eylemlerden söz ediyorsanız kesinlikle yararlıdırlar. Danko Georgiev ve benzeri bilim adamlarının yayınladıkları raporlara göre “sitoskeleton” (cytoskeleton, buna hücre iskeleti diyelim) çevresinde viskozite su vardır, kabaca “beyin elektriği” dediğimiz elektrik alanların salınımlarında büyük ölçüde söz sahibidir. Yani mikrotübüller civarındakı bu su (mikrotübüllerin -Orch OR yorumuna göre- evrenin kişi tarafından beyinde var edildiği yer olduğunu anımsatayım), solitanlar (buna da dalgalar şeklinde ilerleyen bir kuanta diyelim) meydana getirir. Raporu “'Beyin suyu' ile evreni meydana getirme arasında bağlantı vardır" şeklinde basitleştirmek mümkündür.

Ve asıl soruya “PE nasıl celp edilmeye başlanır?”a gelelim.

İki türlü: İstenen şeyleri ya da istenmeyen şeyleri yaparak... Çok basittir evrenin şifresi.

Öfke benzeri bir NE atağı varsa istenen şeyler; aşırı can sıkıntısı benzeri NE atağı varsa (buna pop kültürde depresyon deniyor) istenmeyen şeyleri yaparak NE ile savaşmak olasıdır. Bu iki seçenek kişinin karakterine göre yer değiştirerek de kullanılabilir. Anılan metodu uygulayabilmek için önceden, istenen ve istenmeyen şeylerin yer aldığı iki liste hazırlanmalıdır.¹ Bu listelerdeki seçenekler -özellikle istenen şeyler listesindekiler- olağan süreçlerde fazlaca kullanılmamalıdır. (İstenmeyen şeyler listesindeki aktiviteler zaten genelde fazlaca ifa edilmemektedir.)

Görüşlerimi öğrenmek istediğiniz ve Sorular linkini kullandığınız için ben teşekkür ederim.