YANIT
Sevgili öğrencime merhaba!
Hayır; bilinci kontrol eden odaklar (örneğin “Bilmem kaç tane aile, kara deliğin olay ufku gerisindeki evrendekiler, üstün bir bilgisayar kullanıcısı olan bilinçler… say-babam-say, bunlardan var-oğlu-var) yoktur… Eğer var olsalar bile güçlü bir beyin elektriğini –kişide inanç ve korku yoksa- etkileyemezler.
Hemen sözlerimi iki veri ile kanıtlayayım.
-
Eğer etkileyebiliyor olsalardı hepimizi çoktan esir alırlardı ve makrokozmos diye –iyilik ve kötülüğün bizim tarafımızdan seçilmeyi beklediği- bir “orta dünya” olmazdı.
-
Eğer herhangi bir şey bilinci etkileyebilir olsaydı hepimiz Cennet’te olurduk; çünkü hepsinden önce Yaratıcı hepimizi etkiler ve yanına alı-alıverirdir. Yani düşün ki o bile bizi kukla gibi yönetemiyor; bu yüzden özellikle Kuran’da “Aman kötülüğe uymayın” (yani dikkatli olun, uyabilirsiniz, onu seçerseniz sizi koruyamam) demektedir.
İnsan bilinci o kadar güçlü bir karar alıcıdır.
Diğer yandan bilincin kontrol edileceği kaygısını taşıyanlar bilinçlerini kayık tabağında, en iştah açıcı biçimde –eğer varsa- kontrolculara sunmaktadırlar.
“diyelim ki kontrol edilebilir hale geldik, özgür degiliz artik sizce ruh yine de anda kontrolü yeniden alabilir mi ya da yaraticiya /O bize ulasabilir mi?”
Hayır ulaşamaz! Yukarıda söz ettiğim gibi, eğer biz ne yapıyor olsak bile bize ulaşabilse, çoktan ulaşırdı ve makro diye bir orta dünya (yani kötülük, ya da yanlış seçim) kalmazdı; makro, bizim saçma bilinçler tarafından sürekli çöktürülerek sürdürülmezdi.
Biraz da farklı (pozitif) noktalardan söz edeyim:
-
Negatif frekansın etkin olması için –tıpkı sigara kullanımının kanser yapması gibi- kişinin şansını olumsuz yönde hayli zorlaması (günde iki paket sigara içmesi) gereklidir. Yani makroda kötü olmak iyi olmaktan zordur. Bu yüzden Yaratıcı (Müslümanlıkta Allah, paganizmde Ana Tanrıça/Baba Tanrı eşliği, ya da bilinçsiz ama ful pozitif fizik mikrokozmos alanı) ile kontak ilk bir adım atıldığında sonrası –değim yerinde ise- çorap söküğü gibi gelmektedir. Bunun başarılama nedeni o ilk adımın zorluğudur. İlk adım bir korkuyu bütünü ile kırıntı (kuantum dilinde Planck seviyesindeki dust speckler) kalmayacak şekilde yok etmektir. Yapmaya “çabalamanın” pek de fazla anlamı yoktur. Negatif duygu dibinden kazınmalıdır. Bu sözlerim benim laf-ı gezaftan çok daha şık ve iç ısıtıcı şekilde bir hadis-i kutsi olarak (yani peygamberin kişisel görüşü değil, Allah’ın sözlerini yinelemesi) hz. Muhammet tarafından “"Kulum bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir zira yaklaşırım, o bana bir zira' yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak giderim" şeklinde dile getirilmiştir.
-
İkinci iyi haber ise Yaratıcının, ya da derin fizik planın dalgalarının makroya “sızıp” işleri düzelttikleri hakkında bir dolu teorinin var olmasıdır. (Örnek Takyonlar... Bu konuda Tutsak Evren ve Sınırın Ötesi adlı kitabımda hayli bilgi bulunmaktadır.)
Dün bir öğrencimle konuştuğumu sana aktarayım: Bohr, “Evren diye bir şey yok, her şey birbirine bulaşık, ölçümle var oluyor” deyince Einstein’ın adama neredeyse bir temiz dayak atmadığı kaldı. : ) Sonra Bohr'un haklılığı kanıtlandı; ama Einstein moraramadı, çünkü diğer aleme geçmişti. Günümüzde gerçekler öyle inanılmaz hızda deşifre oluyor ki, artık Bohr’un Ortodoks “Kopenhag Yorumu” adlı bu gerçek hayli demode sayılıyor. Bilim dünyasındaki tartışma şimdilerde “ölçümle veya şununla/bununla dalga fonksiyonu çöker mi?”yi fersah-fersah geçti; artık bilginler “İnsan bilinci yokken evren yok muydu?” ve “insan bilincinin hiç kontağa geçmediği evren bölgeleri yok mu?”yu tartışmaktalar.
“teknolojinin gittigi yeri düsündügümüzde insanligimizi ve özgürlügümüzü kaybetmemek için sizce kendimize hangi nitelikleri kazandirmaliyiz kisilik ve ruhsal kontrol için pratik konusunda?”
Teknolojinin ilerlemesini neden “bilinci kontrol edecek adamlar” şeklinde algılıyorsun? Teknolojik gelişimleri sanal gerçeklik oyunları ile (halen çok pahalı olsa da) gelecekte bir dolu insanın yeni salgınlarda evde otururken –mouse oynatarak adam öldürmek gibi değil- basbayağı koşturarak (bedenen aksiyon halinde olarak) Agasi ile tenis maçı yapabilecekleri olarak gör… ya da yalnız insanların birkaç bin dolara şahane kadınlar (ya da erkekler) satın alıp, onlara istediklerini söyletip, ya da diledikleri sesleri çıkarttırıp kendilerine daha rahat (naz-ı niyazsız, ya da cepleri perişan etmeden :) ) seks hayatı kuracakları biçiminde. ;-)
Her şeyin yegane yanıtı PE celbidir. (Senin sorunu “özgürlüğümüzü kaybetmemek” gibi şaşaalı ve de pek havalı bir aspektten değerlendirmeyelim. Ne yani? Özgürlük kaybedeceğimiz zaman mı toparlanacağız?) İster elinde taş mızrakla mamut avlanan devirde ol, ister mahalle pazarından en sevdiğin dizi oyuncusunun silikon bedenli, hem de akıllı bebeğini satın alabildiğin İS 2266 yılında; yanıt aynıdır, devre göre değişmez ve şudur: Korkunu yen… İstemediğin şeyleri isteyerek yapmayı becer… Hem kendinin, hem de çevrendekilerin mümkün olduğu kadar rahat denilebilecek bir beyin süredurumunda yaşamalarını hedefle.
Konu açıldı; haydi, bir minik "PE celbi" listesi yapalım:
-
Evde oturma tutkalına bulanıksan dışarı çıkmayı sev, sokak kuşuysan evdeki güzellikleri fark et.
-
Sorumluluk al, ama bundan zevk de al.
-
Evini, çalışma masanı, araba bagajını, tüm çevreni ve de kendini çok temiz ve düzenli tut. Sürüncemede kalan işleri de temizle.
-
Bir düşmanının pis-pis işlerini neden yaptığını onun açısından bakarak anlamaya ve birazcık hak vermeye çalış.
-
Daha az yemeyi, ya da daha iştahla yemeyi becer.
-
Cesur ve aktif ol; sakin ve sabırlı da ol!
-
Ufaktan atılan kazıklara tebessüm et, seni kullanmaya kalkanlara hadlerini (doğru yöntemle, savaşarak-mavaşarak değil) bildir.
-
Ne istediğini korkuya ve kendini aldatmaya yer vermeden iyi sapta, kimse ile tartışma ve ifa et.
-
Birlikte olduğun insanların hayatlarına uyum sağlamayı becer.
-
Yeni olanı benimsemeye ve kullanmaya uğraş. Eski olanı çöpe atma, küçümseme.
-
Diklikle, üstünlükle, saldırganlıkla, dayılıkla sadece NE celp edileceğini, cengaverlerin kazandığın toprakları, karşı tarafın diplomatlarının geri alabileceklerini kavra.
-
İnsanlarda ve hayvanlarda kötülüğü sadece korkunun var ettiğini, düşman diye bir şeyin olmadığını gör; kimseyi sevmeye falan çalışma (sevme demedim, kendini zorlama demek istedim), tüm canlılara bilgece bir anlayış geliştir.
-
Kimsenin işine karşıma, ama yardım isteyene dörtnala koş.
-
Güzel şeyler ye. Güzel kokular sürün. Güzel kıyafetler giy. Güzelleşmeye ve diğerlerini güzelleştirmeye çalış. Güzellik kavramına büyük saygı duy.
-
Az düşün. Az konuş. Hiç tartışma.
-
Çok gülümse. Çok dans et. HEP müzik dinle.
Liste daha çok uzun ama ilk ağızda aklıma gelenler bunlar.
Sözün özü, PE ile senkronize ol ve başka hiç bir şeyciği kafaya takma.
“O” (ona ister Allah de, ister Ana Tanrıça, ya da bilinçsiz bir mikrokozmos alanı) devreye girip her şeyi en akıl almaz şekilde halledecektir.