722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Pozitif Enerji Eğitimi Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

POZİTİF ve NEGATİF ENERJİ

SORULAR ANA SAYFA | TÜM POZİTİF ve NEGATİF ENERJİ SORULARI

Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

19 Kasım 2021
Dünyayi yönetenler ve duygusal olarak güçlenmek

Üstat öncelikle selam sana aylar sonra sorumu ilettigim için çok mutlu oldum. Sen buralarda yokken her gün gelip sorular kismina baktim ayni zamanda yasadigim hayatta bazi seylerin senin dediklerin ile uyumlu oldugunu fark ettim. Seni özledim

Sorulara ne kadar özenli cevaplar verdigini biliyorum. Kabul ediyorum bazen bilimsel teorilerinden bisey anlamadigim oluyor fakat yine de okuyorum :)

Öncelikle benim kafama takilan gerçekten dünyayi yöneten aileler var midir? Yeni düzen getirmek isteyen müzik sinema finans sektöründe yapilanmalar sence var midir

Ikinci olarak beni izleyen biseyin oldugunu ve sanki bazi seyler yasayacakmisim ve daha üst göreve hazirlaniyormusum gibi geliyor sanki zamani gelince önemli pozisyonlar da yer alacagim gibi tabi bunu sizofrenik anlamda demiyorum bunun nedeni ne olabilir

Bu hayatta henüz genç bir birey olarak hem para kadin lüks istiyorum bunlari elde etmek için de artik her bedeli ödemeye hazirim fakat kafam o kadar karisik ki içimde bir yoksunluk hissediyorum ve hayatimda sürekli depresif modda geziyorum. Beni buradan yönlendirecek arkamda olacak bir güç ariyorum. Bu tatminsizligi gidermek için ne yapilir bilmiyorum

Son olarak - umarim uzatmamisimdir- yahudilige çekiligimi fark ettim sanki ben su an kesin yahudi gibi hissediyorum buna hiç açiklama bulamadim. Acaba eski hayatim vardi öyle miydim

Kendi hayatimda bana düzgün fikirler verecek - senin gibi - birilerini nereden bulabilirim acaba

Aslinda sorularin temeli biraz kafa karisikligi oldu umarim NE saçmiyorumdur. Bol tatmin dolu ve mutlu hayatlar diliyorum her ikimize de :) eminim çilgin bir hayat yasamissindir zaten

Saglikla ve burada kalman dilegiyle

YANIT

Bu kez de cümleleriniz üzerinden konuşmaya başlayalım.

" Öncelikle benim kafama takilan gerçekten dünyayi yöneten aileler var midir? Yeni düzen getirmek isteyen müzik sinema finans sektöründe yapilanmalar sence var midir"
Bu konuda en küçük bir araştırmamız yok; hatta bu lafın nereden çıktığını da bilmiyorum. Bizim zamanımızda bu moda yoktu. :) Peki, böyle bir şey olabilir mi? E, vallahi onu da bilemiyorum. :) Size söyleyebileceğim tek şey –pek bilimsel, ya da tatmin edici bir yanıt sayılmasa da- "Bence yoktur" olacaktır.

Tutun ki böyle bir oluşum var… Bu kimlikler pozitif hedeflere odaklıysalar, buyursunlar, yönetsinler. Ama benden onların kulaklarına küçük bir fıslama: "Anaerkide yönetenlerin keyif ve eğlenceye en uzak kişiler oldukları inancı vardır. Bu yüzden eski anaerkil krallıklarda birbirine çelmeler takıp lider olmaya çalışan tipler pek görülmemiştir. Siyasi ve güce yönelik ayak oyunları hep ataerkil kültürlerden çıkarlar." Ya da diyelim ki, bu tipler olumsuz işler yapmaktadırlar… Onlara yine fıslayayım: "Şeytan ile dans etmeye kalkan, ayağının burkulmasına hazır olmaldır. Negativie, en kolay ve en başta kendine en yakın olanı vurur."

Benim kanımın en küçük bir değeri olmasa da, bu "bence yoktur" şeklindeki düşüncemin bir dayanağı olduğunu belirtmek isterim: Madem ki ben güzel bir hayat sürebiliyorum (bet herifin biriydim, bu hayatı anaerkil ezoterizme geçtikten sonra elde edebildim), o zaman ya onlar beceriksizin önde gidenidirler; ya da yokturlar. ;-)

Bırakın bu işleri sevgili kardeşim; beyin elektriğinizin dalgaboyundan başka yönetici yok… Su gibi rahat olun.

"Ikinci olarak beni izleyen biseyin oldugunu ve sanki bazi seyler yasayacakmisim ve daha üst göreve hazirlaniyormusum gibi geliyor sanki zamani gelince önemli pozisyonlar da yer alacagim gibi tabi bunu sizofrenik anlamda demiyorum bunun nedeni ne olabilir"
Öncelikle belirteyim: Biz şizoliye, şizoyeniye, şizoftriye… öf, söylemedim bir türlü… anladınız siz, yormayayım dilimi, ve de benzerlerine inanmayız. Bu garip isimli "hastalıkları" gündelik konuşmalarınız arasında çatapat-pataçat kullanı-kullanıveriseniz, onlarla ilgili inanç alanını beyninize dört başı mamur halde yerleştirir, belki pek bilimsel olur, ama kucağınıza nur topu gibi bir de hastalık alırsınız. Bu hastalığın çevrenizden ne zaman, nerede, nasıl, kimi vuracağı artık beklenerek görülecek bir şeydir.

Bizler basit adamlarız, kusura bakılmasın. "Adama kırk gün deli dersen delirir" gibi düzeysiz düşüncelere inanırız. Bize iyi gelen, hayatımızı -bize göre- daha iyiye götüren, temeli, QM ve ETC bazındaki "Gerçekliği yaratan bilinçtir" şeklindeki çökme teorisine dayanan bir teorimiz vardır. Stapp, von Neumann, Wigner, Wheeler gibi teorik fizikçilerin de bizler gibi düşünmekte olmaları fazla çam devirmediğimizi düşünmemize neden olur. Velhasıl-ı kelam, bizim dünyada varlığına inanılmayan hiçbir şey gerçek değildir.

Zamanı gelince önemli pozisyonlar alıp almayacağınızı bilemem; tabi ki olabilir. Bu tarz (Gora adlı filmde güzel şekilde dalga geçilen:) ) "seçilmişler" olduğu inancı bizim sistemde yer alır.

Söylemem gerekir ki, böyle kişileri tanıma fırsatım da oldu ve bu kişiler gerçek anlamı ile diğerlerinden farklıydılar. Belki bu farklardan söz edersem size aydınlatıcı bazı bilgiler vermiş olabilirim. Onların genel geçer insanlardan (ki, kendimi de bu "genelgeçer" klasmanına yerleştiriyorum) farkları şuydu:

  • "Derin ve gizemli" insanlar değillerdi, "pratik düşünen, hayat adamı"ydılar. Her şartta strese girmeden hayatta kalmayı ve duruma göre keyiflenmeyi beceriyorlardı. (Tutumlarına "kendilerinden taviz vermeden uyum yapmak" demek geliyor içimden.)
  • Her konudaki tahminleri doğru çıkıyordu.
  • Onları herkes bir anda seviyordu (garip bir çekicilikleri vardı).
  • İnsanlar/olaylar hakkındaki kanılarında hep haklıydılar. Yaşamın çeşitli aspektlerindeki yorumlarının (ki, hepsi de kısaydı, lafı –benim gibi- uzatmazlardı) yerindeliğini kısa sürede görüyordunuz.
  • Çözüme inanılmaz sürede ulaşıveriyorlardı. (Sanki birisi ne yapmaları gerektiğini kulaklarına fısıldıyordu.)
  • Kolay korkmuyorlardı.
  • Çok zengin, yakışıklı, ünlü vb. olmadıkları halde daima farklı bir tatmin içindeydiler.
  • Çok çalışkandılar, tembellik diye bir kavrama uzaktılar.
  • Kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar yardımseverdiler. İşin ilginci, bunun farkında değildiler.
Yukarıdaki sözlerimin gerçekliğine yemin edebilirim (bizim inancımızda yemin sevilmez ve ancak çok önemli durumlarda edilir, ben bu şansımı kullanıyorum). Bu tanımlamaları adı geçen kişileri ve davranışlarını yeniden düşünerek tespit ettim.

Peki onların seçilmiş olduklarını nereden biliyorum? Bize gelen tebliğlerden biliyorum.

Şimdi asıl söylemek istediğimi söyleyeyim: Önemli işler yapan bu kişiler, özel durumlarını hiç önemsememekteydiler. "Nasıl daha önemli olurum?"a değil, "Nasıl daya iyi/rahat/güzel/keyifli vb. yaşarım?"a odaklıydılar.

Demek istediğim şu ki; anaerkil ezoterizmde seçilmiş kişilere bu durum ne söylenmektedir; ne de -söylense bile- o kişiler bunu pek iplemektedirler. Seçildiğine inanmak, ya da bunun üzerinde durmak, bizim inanca uygun değildir. Ama ben –ne kadar bu işe pek meraklı olsam da- her şeyi bilen bir kişi olamadım gitti. Yani sözlerimin değeri sadece kendi bildiklerimle sınırlıdır.

"Bu hayatta henüz genç bir birey olarak hem para kadin lüks istiyorum"
Ben de "bu hayatta henüz ihtiyar bir birey olarak hala hem para, hem kadın, hem lüks istiyorum." :D "Ucundan kıyısından birşeyler yakalayabildikse de, kral Süleyman düzeyini uzaktan bile görmedik" diye bir ekleme de yapayım.

Evrenin gerçekleri hakkında önemli şeyler bildiğini düşünen biri olarak bu seçkin özellikleri elde edememe nedenimi de bilmekteyim!...

Gelin bu konu hakkında birazcık konuşalım.

Anaerkide lüks en kutsal kavramlardandır. Evet, yanlış okumadınız: Kutsaldır. Müslümanlıkta, Kuran'daki Cennet betimlemelerinde bu kavram apaçık yer almakta olmasını inancımızın gerçekliğine farklı bir ortamdan kanıt olarak sunabilirim. Ancak bunlar SADECE erdemli insanlara verilen ödüllerdir… gerek yaşamda… gerek yaşam ötesinde… Yani ne makroda, ne mikroda "avatadan lavanta" yoktur. Buna rağmen bizim inancımızda tanrıya en yakın kişilerin sadece lüks ve para içinde yaşayanlar OLMADIĞI inancı da temeldir. Tanrıya yakın (PE ile dolu) kişiler bu benzersiz iki kavrama sahip olmakla kalmazlar… aynı zamanda kişilik olarak da erdemli insanlardır. Demek oluyor ki her zengin PE sahibi demek değildir. Zenginlik, ciddi ölçüde başa bela olabilir... tıpkı fakirlik gibi! Zenginlik ve lüksün tadını ANCAK erdemli kişiler çıkartabilirler. Diğer zenginlerin beyin elektriğindeki negatif NT salgılarının, orta halli kimi insanlardakilerden fazla olabileceği bilinmelidir.

Erdem deyince Hıristiyanlık ve Yahudiliğin kafalar soktuğu –İsrailliyat ile Müslümanlığa bile sızdırdığı- can sıkıcı, kural kumkuması, donuk, sönük tipler sakın aklınıza gelmesin. Yardım etmek, paylaşmak, anlayışlı, hoşgörülü, öfkesiz, korkusuz ve efendi olmak gibi önde gelen erdemler –gerçekten üstlenilmişlerse- şen, eğlenceli, dingin, tatmin içinde, çekici –yani pozitif- kimlik yaratırlar. Bu bilgileri tersten okursak, anılan karaktere atlamanın lüks ve para vereceği noktasına geliriz. Demek oluyor ki, mutluluk ve doyum verecek lüks ve para için erdemli olmak gerekir.

Şurası önemlidir: Andığım erdemli (pozitif) kimliklerin hepsinin lüks ve zenginlik içinde kural olarak yaşamama nedenleri, ilk isteklerinin bu iki özellik olmamasıdır. Olan da vardır tabi ki… onlara lüks ve para verilir… diğerlerine istekleri ne ise o…1

Bu istek "mutlu bir yuva"dan, geliştirmekte olduğu bir bilimsel teoriyi sonuca eriştiremeye; üzerinde çalıştığı sanat eserini en iyi şekilde bitirmekten, yardım kuruluşlarında aktif olmaya; yaptığı sporda altın madalya almaktan, hep bir safaride, çadırda yaşamaktan, dingin bir "memur hayatı" sürmeye dek çok, ama çok farklı alanlarda olabilir. Hatta bizim inancımızda bu istek –pek çok erkeğin ortak arzusu olan- "çok sayıda şahane hatun ile halvet olmak" da olabilir. Lüks ve para, her bir insanoğlunun mutlak tek isteği değildir. Kişi erdeme eriştikçe –istediği her ne ise- ona sahip olur. O kişi PE taşıdığı için arzusu ne kadar genelgeçer doğrulara ters yönlü olsa da ne kendine, ne de çevresine artık zarar vermeyecektir. Dahası, en önemlisi, PE ile arzular da şekillenmeye başlar… kişi KENDİNE VE ÇEVRESİNE zarar verecek şeyler isteyememeye başlar.

"bunlari elde etmek için de artik her bedeli ödemeye hazirim"
Öyle mi? Emin misiniz? O zaman yukarıda anlattıklarım nasıl bir –bedel demeyelim de- "yol tutturmanız" gerektiği hakkında bilgilendirici olabilir.

"içimde bir yoksunluk hissediyorum ve hayatimda sürekli depresif modda geziyorum. Beni buradan yönlendirecek arkamda olacak bir güç ariyorum. Bu tatminsizligi gidermek için ne yapilir bilmiyorum"
Bu duyguların kelimelerle ifade edilemeyecek kadar yaygın olduğunu söylememe izin verin. İnsanlardaki (düzelteyim, "çağdaş insan" adlı modeldeki) bu durumun nedeni hepimizin el birliği ile "içine… sıı...ııııı… kötü bir şey yaptığımız" diyeyim hayat modelidir. İnsan sayısının artması, doğa ile –rahat etmek adına- kopuk, gerekli zorluklardan uzak, gereksiz zorluklar içinde bir yaşam, besin zincirindeki bozulma, sokaktaki sıradan yaşam yerine bilgisayarlar başında sosyal medya adlı ortamlara kümelenme, nezaket adlı erdemin modasının geçmesi (bu çok önemli bir etmen, göz ardı sakın etmeyin), giyim tarzındaki özensizliğin moda adı altında yaygınlaşması ve buna mümasil sayabileceğim nice 1800 lerden başlayan değişim… Köpekler adlı kutsal, iyi huylu ve insan dostu canlıları bile -sevgi adına eve kapattığımız, özgürlüklerini yaşayacakları tek ortamda boyunlarına deri geçirerek rahat yürümelerine bile engel olduğumuz şartlarda hepsi de gergin, diğer köpeklere havlayan köpeklere dönüşüyor, 7-8 yılda ölüyorlar. Biz insanlar iyi dayanıyoruz beyin gücümüzle… ama başarımız bu kadar.

Bu –çok güzel müşahede ettiğiniz gibi- tatminsizliği gidermenin yolu –kimsenin takmayacağını bilsem de söylemek zorundayım- erdemlere bağlanmaktır.

Ne sıkıcı değil mi? :)

Oysa "terapi almak" (kimse darılmasın, bu söz bana acayip gülünç geliyor); yani bir psikoloğa gidip adamın bir saat kafasını ütülemek, ama önerilerini kös dinler ("bitse de kaçsam" mode'unda) dinleyip, anti-depresanları cepleyip eve dönmek ne kolay…

Erdemler zor işlerdir. Açken koca lokmalar kopararak yediğiniz döner ekmeğin bir kısmını size bakıp duran kediye/köpeğe vermek –hayvan sever değilseniz- çok da kolay olmayabilir.

Peki kolay bir yol yok mudur? Olabilir: Erdemleri görece kolay üstlenmenin yolu –danışmanlık sürecinde çok anlattım- (kendimin reklamını yaptığımı sanmayın, artık danışmanlık vermiyorum:) ) modellemedir.

İmajinatif olarak kendinizden bir "kahraman" yaratın. Ama unutmayın ki kahraman öncelikle dünyayı kurtaran (dünyaya yardım eden) değil, yakınlarına yardım edendir. Yardım etmek kadar adamı güçlendiren şey –bize göre- yoktur. Aileden başlayın. Annenizin ve babanızın kafa ütülediği işleri istekle (ama "bak, ben ne muhteşemim, hani bana şak şak" havasında değil) onların beklentilerinden –burası çok önemli- daha büyük bir şevk ile yapın. Bir yaşlı komşunun kapısını çalıp, markete gitmekte olduğunuzu, bir isteğinin olup olmadığını sorun. Çöp toplayan birine biraz para verin. Apartman önünde bir kap su koyun ve HER GÜN onu yenileyin. Araba bagajınızı, çalışma masanızın üzerini veya odanızı düzenli olarak toplayın. Hanıma "Sen bu gün otur, ben erkekçe evi silip süpüreceğim" deyin (isterseniz sonunda alt çekmecedeki seksi lingerie ile ödül beklediğinizi ekleyin:-) ) Ömür törpüsü akrabaya bir telefon açıp hatır sorun, gönlünü alın. Size kazık atan lavuğun, ya da hatalı sollama yapan dallamanın belki de sizden çok acı çektiğini fark edin, yani onu anlayın. (Bu yaklaşım sizi trafik canavarlarını hoşgörmeye itmesin; öfkelenmeden, hatalı davranışların nedenleri algılanabilir ve hala da gereği yapılabilir.) Genelde istemediğiniz şeyleri, isteyerek yapın. Söz konusu isteği, o yaratığınız kahramana ancak böyle dönebileceğiniz inancı ile var edin.

Eğer başarırsanız kısa sürede bence tatmini bulacaksınız.

Ancak hepsi gerçek olsa da, temelde "erdemli ol" kavramına dayandıkları için biraz din adamı laflarına benzeyen kelama bizim buralardan –biraz zıpır- pagan öneriler de ekleyeyim: Bunları biraz (ama çok, çok az) dominant kimlik ile ifa edin. "Bak, ben neymişim be abi" diye becerinizi insanların gözüne sokmayın. Yaptığınızın üzerinde durmaz gibi olun ve -burası çok önemli- istenenin bir faz fazlasını verin. Öyle bir "havada", ama öyle bir bollukta verin ki, "Sen neymişsin be abi" desinler. Ben neymişim dediğinizde kimse sen neymişsin demez; bunu dedirtmenin yolu, yaptığınızın farkında değilmiş gibi yapmak, çok fazla yapmak, HEM DE hafiften bir erişilmez kimlik yaratmaktır. ;-) Eğlenceli değil mi? Erdemlerle eğlenmek de kolaydır… deneyin. Şahane sonuçlar sizi bekliyor.

"yahudilige çekiligimi fark ettim sanki ben su an kesin yahudi gibi hissediyorum buna hiç açiklama bulamadim. Acaba eski hayatim vardi öyle miydim"
Bizim Yahudiliğe ne denli karşı olduğumuzu sağır sultan duydu. Ama bu yaklaşımımız kesinlik Yahudileri içermez. Yahudiler –şahsen benim- en sevdiğim milletlerdendirler ve onlarca Yahudi arkadaşım vardır. Bu konuda bir yanıtımda uzun uzadıya da bilgi verdim. Yani Yahudi cemaatine çekilmeniz gayet de iyi bir şey olabilir. Onlar eğlenceli, zeki, alçak gönüllü, kendi halinde, hayatı –entele dantele takılmadan- yaşamayı bilen kişilerdir. Yahudilik dinine çekiliyorsanız size sadece dikkatli olmanızı önerebilirim; "sakın haaaa" demem. Pozitif beyin elektriği ile kişiler her ortamda iyi şeyler yapabilirler.

"Kendi hayatimda bana düzgün fikirler verecek - senin gibi - birilerini nereden bulabilirim acaba"
Canım kardeşim yaaa… :) Ne güzel bir iltifat bu… Kabul ederseniz ben sizin hayatınızdayım. Fikir isteyin, burada gırla… :DD Yani istediğiniz arkadaşı buldunuz bile. Makroda her şey tıpatıp istediğimiz modelde olmuyor. Bulduğumuz kadarı ile neden idare etmeyip, tadına varmayalım ki?

"Sorulara ne kadar özenli cevaplar verdigini biliyorum. Kabul ediyorum bazen bilimsel teorilerinden bisey anlamadigim oluyor fakat yine de okuyorum :)"
Bu sözünüz önemli… biraz da canım sıkıldı. Hayatımda çok değer verdiğim bir hanım (galiba yavaştan yakayı kaptırıyoruz, şans dileyin bana :D) birkaç gün önce "Sözlerin çok bilimsel, bazen anlamakta zorlanıyorum ve kadınlara zor geliyor olabilir" mealinden bir söz etti ve "siz bir erkekler kulübüsünüz" diye damgayı bastı.

Bu şekilde düşünen kişilere sesleniyorum: LÜTFEN ANLAMADIĞINIZ YERİ SORUN. Yanıtlarımda "kısırganlık" olmadığını sanırım pek çok kişi bunca yılda gördü. Emeğime acımam, bir daha, bir daha anlatırım. Beni üzen ve yoran anlatamamış olmaktır.

"Üstat öncelikle selam sana aylar sonra sorumu ilettigim için çok mutlu oldum. Sen buralarda yokken her gün gelip sorular kismina baktim ayni zamanda yasadigim hayatta bazi seylerin senin dediklerin ile uyumlu oldugunu fark ettim. Seni özledim"
Üstat var ya, sana bu sözleri yazdıracak enerji ile –biraz sabret- paraya da, karıya da eninde sonunda kavuşursun. ;-) Biz becermedik, senin yolun bence açık. Bu sözleri bana söylediğin için mesrur oldum. Ama beni daha sevindiren, bu enerjinin evrene dökülmüş olması. Şu cümlenle kaç kedi/köpek tekme yemekten, kaç kadının kalbi kırılmaktan, kaç çocuk düş kırıklığına uğramaktan kurtuldu kim bilir. Biz erkeklerden neden mi söz etmedim? Biz zorluk taşımaya odaklı (alışık) bir cinsiz. Bizim de keyfimizi getiren, bizi kendi gözümüzde kahraman ilan eden, zorlukları üstlenmektir. Ama bu yapımız evrene "Seni özledim" benzeri güzel kelimeler ile pozitif enerjiler dökmemize engel değil. Hem yukarıda anlattığım gibi, erdemler (güzel sözler ile gönül almak da bir benzersiz erdemdir) güç kazandırıcı etmenlerdendir. Bu yüzden erdemli erkekten güçlüsü belki de yoktur.

"Aslinda sorularin temeli biraz kafa karisikligi oldu umarim NE saçmiyorumdur."
Saçmışsanız bile bu güzel, zarif kaygı hepsini temizledi gitti.

"Bol tatmin dolu ve mutlu hayatlar diliyorum her ikimize de :)
Ağğğmiyyynnnn :DDD

eminim çilgin bir hayat yasamissindir zaten "
Çılgın hayat yaşadım mı? Hayır yaşamaDIM arkadaşım; çünkü hem yaşadığım hayatın çılgınlık oranını dile getirecek bir söz daha insan ağzından çıkamadı, hem de hala (yarın ne dangalaklık yapıp NE çekerek başıma dert açacağımı bilmesem de, salgın sürecinde epey 1. viteste ilerlesek de) "aynî ile vaki berdevaaammm" yaşamaktayım. :)))))

Bu dünyada insan olarak soluk aldığımız sürece kaygan taşa basma tehlikesi hep vardır. Bir anlık saçmalama, başa dert açabilir. Umarım aklımı başımda tutabilir, bana bahşedilen bu şölen içinde yaşamayı sürdürebilirim. Darısı başınıza... bence az yol kaldı. ;-)



DİP NOTLAR

Cennet betimlemelerinde lüks, bir yandan -en yaygın insan isteği bazında- insanlara benzersiz mutluluk verileceğine vurgu yaparken, diğer yandan lüks kavramının insan beyninde pozitif duygular yarattığı bilgisini vermektedir.


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -