Saçmalamak kavramından da pek korkmamak gerek çünkü TDK onu "Akla uygun olmayan, yersiz bulunan, akla aykırı" diye anlamlandırmış. Biz de bunu yapmaya (akıl karşıtlığı yapmaya) çalışıyoruz zaten. Yine de söylemeden de geçemeyeceğim: Hiç de akılsız adamlar değiliz vesselam. :DDD Biz sadece akıl diye kakalanana kılız.
Dileyen ağır felsefeler, "O öyle mi olmalı, yoksa böyle mi? Yoksa şu söyle olduğun için, bu öyle ve de şöyle mi olmalıdır?" benzeri akıl oyunlarına gömülür. Genelde öfke içinde, "Sağğğdece görüneğğğnnn gerçektiyyyrrr" diye konuşan pozitivistlerin, ya da kadına ikinci derece önem atfetmenin ilklerinden olan antik Yunan çıkışlı ağdalı felsefelerin peşine takılır; beyin fırtınalarında Zeus ile şimşek yarışına girer.
İsteyen ise saçmalar, çılgın takılır, içindeki çocuğu sık sık okşar.
Akla uymayanı öpen saçmalamacılardan olmaya niyet edenlerin yeri aramızda hep hazırdır.
(Akla uygun olmayı seçenlere de saygımız var. Bizler, elini uzatan herkesle el sıkışmak, izin varsa kol kola girmeye hazırız. Kabul buyurur elini uzatan olursa, daima onur duyar, teşekkür ederiz. Farklı şekilde düşündüğümüz konularda laf yarıştırmaz; ortak şekilde sevdiğimiz şeyleri bulur, onlar hakkında söyleşiriz, olur biter. Bu devranda anlaşmak çok da kolaydır aslında.)
Tarot kartlarında bir Fool (Deli) kartı vardır.
[Tarot'a –tanrı aşkına- önem vermeyin. Pek gizemli denilen kartların orijinallerinin nasıl sıradan olduğunu, Kabalisitlerin ne işler çevirdiklerini, Tarot'un basbayağı, hem de en diplemesinden Yahudilik olduğunu anlatan bir kitabım var. Hoplayıp zıplamaktan vakit ayırıp bitiremiyorum. :) Tarot'u bırakın dostlar; oyuna/dolduruşa daha fazla gelmeyin. "İllaki kartla fal bakıcam işte" diyorsanız iskambil kartlarını kullanın. "Tamam kart yok, ama illaki de fal" diyorsanız kahve falı bakın (şaka etmiyorum). Ama standart yorumları es geçin, içinizden geleni söyleyin.
]
Fool kartında meczup bir tip vardır. Peşinde beyaz köpeği ile milletin alay konusu olan kişilikte, bir yolculuktadır. Uçurumun kenarında yürümektedir cahilliği ve dikkatsizliği ile. Ama öyle keyiflidir ki… İmaj –yorumlarda söz edilmese de- bence şarkı söylemekte ve minik dans adımları ile yürümektedir. Kart bizim dilde "deli" adını alsa da, aslında adı "aptal"dır.
[Ataerki nitelikli olan her şeyi lanetler.
-
Aptal sözcüğünün kaynağı "abdal"dır (derviş makamında pîr).
-
"Basit" gibi niteliksizlik de ifade eden sözcüğün kaynağı ya Bâsit esmasıdır.
-
"Nemrut", kule inşaatını (Babil kulesi) başaran ve Yahveh'e geçit vermeyen pagan kral Nimrod'dur.
-
"Çaçaron" sözcüğü Çiçero'dan gelir.
-
"Firavn" ise Mısırlıları soyup (bu sözcük Tevrat'tan alıntıdır, ben uydurmadım; Tevrat, Çıkış 12:36) kaçmakta olan Musa'yı durdurmaya çalışan, tarihe barışçılığı ile geçen, yıllarca süren ünlü kıtlıkta halkını tek doyurabilen imparator olan, düşmanlarına bile tahıl yardımı yapan II Ramses'tir. Ramses; Mısır’ın ezeli düşmanı Hitit devleti ile ilk resmi barış antlaşması imzalanmış, iki düşman hanedan arasında evlilikler düzenlenmiş, üstelik bu evlilikler resmi olarak değil, kral ve kraliçeler karşılıklı yazışarak –tanışarak- oluşmuş, dostluk öylesine ilerlemiştir ki, Hitit kralı III. Hattuşili kendisine Mısırlı hekimlerin bakmasını isteyebilmiştir.
]
Bu kart, bir çeşit alışılmadık enerjiyi sembolize eder… sadece bir çılgının sahip olabileceği bir bilgiyi ya da… Sahip olduğu o enerji veya bilgi nedeniyle çılgın, hiçbir zaman uçurumdan aşağı düşmez.
Çılgınlık bence en güzel şekilde Euripides'in Bakkahalarında anlatılır. Orada kadınlar "ellerindeki gergefleri bir kenara atıp, dağlara çıkarlar, şarap içerler, kurtlarla koşarlar, "kurt enciklerini memelerinden akan sütlerle beslerler". Saçlarında yılanlar vardır. Ellerinde Thyrsus (uzunda çam kozalağı olan dal). Bunlarla yere vurup, yerden bal çıkartırlar. Bu betimlemelerin ve benzetmelerin hepsi çok anlamlıdır.
Yılan, yok edilen ejderler ırkının kalıntısıdır; şifa ilahı olarak yüzyıllarca tapılmıştır. Kuran'da Tevrat'taki gibi lanetlenmez. Cennet'ten atılışın nedeni değildir. Anaerkide kutsaldır.
Çam, Kibele'nin sevgilisi yaban domuzu tarafından öldürülen Attis'in yeniden dirilme sembolüdür. Anaerkide kutsaldır.
Kurtlar, aslında insana düşman ve saldırgan olmayan hayvanlardır. Türklerde ve anaerkide kutsaldırlar. Ataerkil Nordik mitlerde cehenneme kurt ağzından girilir.
"Kurtlar, insanlara alışmadıkça, genellikle insan etkileşimlerinden kaçınır. (..) Kurtlar insanlara karşı temkinlidir; insanlara karşı olan korkularını onlara alışarak kaybedebilirler.
Wolf Human Interactions - ODFW
"Kuzey Amerika'da, 1900-2000 yılları arasında vahşi kurtlar tarafından öldürülen insanlara dair belgelenmiş bir hesap bulunmamaktadır. Dünya çapında, kurtların insanlara saldırdığı veya öldürdüğü ender durumlarda, saldırıların çoğu kuduz kurtlar tarafından yapılmıştır."
Wolves and Human Safety - Colorado State University
Bal sağlık vericidir. Tevrat'ta lanetlenir.
Samuel 14'de sürekli Yahveh buyruğu ile savaşan İsrailliler yorgun ve açtırlar. "Her yani bal dolu bir ormana" varırlar. Ama balı yemeleri yasaktır. Yonatan yer ve "gözleri parlar", sonunda şöyle der.
29 Yonatan, “Babam halka sıkıntı verdi” diye yanıtladı, “Bakın, bu baldan biraz tadınca gözlerim nasıl da parladı!
30 Bugün halk düşmanlarından yağmaladığı yiyeceklerden özgürce yeseydi, çok daha iyi olurdu! O zaman Filistliler'in yenilgisi de daha ağır olmaz mıydı?”
Özetle arada saçmalamaktan, daha sık olarak çılgınlaşmaktan bize göre korkmak asıl hatadır. Beğenmeyenler, küçümseyenler olacaktır. Kimi zaman kaygan taşa basıp tökezlemek de mümkündür. Ancak elde edilecek kazanımlar, duyulacak aslı-astarı olmayan ataerkil lafların can sıkma oranı, ya da bileğin hafiften burkulma acısı yanında misli ile fazladır belki de. Kaskatı kesilmiş alanlara çalım atmak o kadar da kolay değil tabi ki… Hem unutmamak gerek: Fool uçurumdan aşağı hiç düşmez. :)
" insanin kalbinin safligini görüyorum"
İnsan kalbinin saflığı… Ne güzel bir söz ve gözlem… Ve bu güzel, bu saf, bu özgün, bu tanrısal kalbe yüklenen yanlışlar… Crowley Every man and woman is a star der. Hazrete mikronik sempatim olmasa da, bu sözü çok güzeldir. Her kalp, yaratıcının bir hücresidir. Bunu görebilme becerisini veren ise benim, onun, bunun ahkam kesmesi değil, görenin beynindeki PEdir. :)
Bu enerjiye sahip insanlar bahar rüzgarıyla hışırdayan yaprakların çıkarttığı melodiyi duyar, sonbahardaki renk bolluğu ve coşkusunu algılar, kar tanesinin mükemmel simetrisini görür ve Güneş'i ışık değil D vitamini kaynağı şeklinde bilir. Dahası, "Ay ile delirme" senaryolarına bir kahkaha patlatır, mehtap ile sandala atlar, denize çıkar, isterse avaz avaz bir şarkı söyler, ister sevgilisine şiir yazar, eşi-menendi yamacındaysa başka işlere dalar. ;-)
O beyin sonbahar yapraklarında hüzün görmez; sonbaharı, doğa ananın uykuya yatmadan önce yaptığı cilt bakımının saatleri olduğunu bilir. Köpeklerin dostluğunu algılar, onlar için kışların değil, yazların zorluğunu anlar. Baharın gelişindeki canlanmayı (uyanışı) içinde (ruh ve bedeninde) bilfiil yaşar. Ve şahane saçmalamalarla adamın neşesine neşe katar. O saçma sapan, ya da çılgın kişi, insanları sakınılması gereken zebaniler değil, birer yıldız olarak da görür.
Rahatlar…
Mutluluğun başlangıcı (bize göre hası) rahatlık değilse nedir?
PE böyle bir şeydir.
Bana sorarsan söz ettiğin saflığa, Fool'un saflığına, Fool'un çılgınlığı ile de varılabilir.
" Ve bu dua... Bayildim. Bir dua ancak bu kadar açik, net, samimi ve öz olabilir, bu kadar güzel kendini ifade edebilir. Bize bu özelliginden bahsetmemistin, bence ara ara bizimle de paylasman lazim :) "
Canım, bir tanem değerli hanım; :) bana böyle seçkin özellikleri -bari pek çok şeyimi bilen- sen kondurma. Güzel dua kim, ben kim?
[Çoklarına göre ahlaksız herifin biriyim. Kimseye zarar vermem, o ayrı; ama nice ailenin, oğlu ile arkadaşlık yapmasına, ya da kızı ile evlenmesine asla izin vermeyeceği bir yaşamım, hatta kişiliğim var. Üç kere evlendim, hiç kayınpederim, kayınvalidem olmadı. Nişan, tören, düğün, dernek yaşamadım. Eşlerimden başka 50 yıldır ailem olmadı. Çocuksuzum. Pek çok kişinin idealize edeceği bir hayat değil bu.
]
Konu açıldı, farklı cenahlara yelken açacağım.
Laflarımı beğenen kimseler beni bilge, hoca, öğretici, ermiş, varmış, yatmış, kalkmış gibi yerlere koyarlarsa bu sadece kendileri ile benim arama mesafe koymak (bölmek) manasına gelir.
Bu şartlarda hikaye şudur:
"Janus diye bir bilge adam vardır, onun olduğu yere ulaşmak gereklidir, ama bu iş pek de kolay değildir."
İşte bu söylem çok yanlıştır.
Bizim okuduğumuz türkü ise şudur:
"Janus SADECE bazı şeyleri hasb-el kader öğrenmiş biridir. Bunları kim öğrenirse hemen Janus'a benzer. Ortada "o ileride, bu geride; o öğretmeli, bu ilerlemeli" gibi bir farklılık yoktur; "yanlış şeyi bilenler ve doğru şeylere ulaşabilenler" şeklinde –ama yan yana duran- iki grup vardır.
Janus'un bildiği şeyler ise basit şeylerdir ve onları üstlenmek için bilgelik, öğrenmek ve uygulamak için maharet gerekmez; istek, inanç ve kararlılık yeter. Uygulanamama nedeni UYGULANAMAYACAK OLMASINA İNANDIRILMIŞLIK VE/VEYA İSTEKSİZLİKTİR.
Grup değiştirmeye karar verenlere küçük bir egzersiz: Size pek önemli gelen bir şeye (örnek verelim ve çok abartalım: "Aileler arası bir kavgaya", çıtayı aşağı çekelim "Sevgilinin yakaladığınız bir yalanına", yeniden ortaya yükseltelim "Ufak yollu bir arkadaş kazığına") omuz silkin, hoşgörülü bir gülüşle onu sollayın ve geride bırakın…
Yani unutun.
Aldırmayın.
BOŞ VERİN.
Zor mu bu?
Değil.
Ama "Eğer bunu yaparsam şöyle-şöyle-şöyle olur" benzeri derin, analitik, sentetik, pek değerli, uzman işi, collector's piece felsefeler üretmeye başladınızsa, olumsuzluklar var olunca ayna önüne koşun. ;-)
Tabidir ki eğer isterseniz fırtına kulu NTler salgılatarak sizi geren, sizi gererek NE celp ettiren alanların elini de sıkabilir, hazretleri başarıları yüzünden ciddiyetle kutlayabilirsiniz.
Yahu durun, yanlış laf ettik. Alanların günahı ne? Beyinde öylece kendi kendine duruyorlar. Fotonu atan kişinin kendi!
Pis düşünce üret, pis laf et, at fotounu, eksite et alanı, salgılat NT'ı, gerdir kendini, celp et NEyi… veeeeee yaz en bet şekilde kaderini... sonra da alanı suçla…
Yok öyle yağma. :D
İğne alana; çuvaldız üretilen fotona… ;-)
Sululuğu bırakalım: Hiç kimse alanların yönetiminde kukla değildir dostlar. Beyindeki negatif alanları Alien bilmem kaç adlı Şeytan üretimi filmde, bir mahsen miydi ne, orada durup duran şeylere benzetebiliriz. Onlar ÖZGÜR SEÇİMLE üretilen fotonlarla eksite edilirler.
Bu yüzden düşünme biçimi ve kelime seçme becerisi çok önemlidir. Doğru düşünmeyi becermeyeceğine inanan basite bağlamalı ve boşvermeyi denemelidir.
Boşvermenin akıl dışı (artık milleti kafaya alıp istediklerini yaptırmak için kullandıkları sihirli kelime bu "akıl dışı") berbat bir dangalaklık olduğu, ataerkinin en kötü yalanlarındandır.
Gerçek akıllı adam, gizli planı görebilecek tipte aklı olandır. ;-)