Ikinci olarak ben fark ettim ki maji fal enerji benim bir parçam ne zaman tekrar bu konularla ilgilensem tekrar özgüven sahibi ve daha enerjik biri oluyorum fakat pratikte ilerlemek için içimde bazi çekinceler oluyor. Kötü etkiler görmek, kötü varliklar (bu konuda olan tutumunu biliyorum). Yeni bir hayat tarzina girmenin korkutmasi mi desem bilemiyorum. Iyi ve zengin deneyimli bir hayat yasamak için uygulamam gereken en temel teknik nedir? Erdemli yasamak mi kimseye zarar vermeyen hayirli uygulamar meditasyonlar denemek midir
Ben kendi içimde bir potansiyel tasidigima inaniyorum ayrica yasim ilerledikçe hayatta bazi seyler yapmak gerekiyor. Para kazanmak insanlarla iliski kurmak sorumluluklar vs ama geçmisten gelen o agaç dallari gibi olan korkularim kendi iç dünyam dan vs çikmak ya da çikamamak beni engelliyor.
Hani derler ya bir köy var uzakta sanki öyle bir yer var ve ben o duruma ulasirsam tekrar tam olucam gibi. Genel olarak kafami karistiran bu durumlardir. Buna benzer sorular sorduysam veya sitede varsa kusura bakma.
Umarim bir gün yolda giderken karsilasiriz ve içimden aa bu adam Janus derim :) ayni sekilde Bülent Kisa nin ruhu sad olsun ona içimden dedim ki daha da küçükken '' bir sekilde seninle tekrar yolum kesisecek ve sen karsima çiktin. Aslinda burada ikinizin oldugu bir fotografi görmek isterdim.
Fazla uzatmamis olmayi umuyorum. Kelimelerle ifade ettigimiz bu ortamda bu duygular yasiyorsak eminim burada olan insanlarin umudunu kesmemeleri lazim.
Verdigin detayli ve samimi cevaplar için tesekkür ederim.
YANIT
Dostum, soru demişsin de, bu mesaj bir dost ile dertleşme ya da yarenlik etme gibi olmuş. :) Ne güzel… Ama neresinden başlayıp yanıt vereceğimi bilemedim. Bu nedenle sadece cümlelerinizi alıp, onlar bazında konuşacağım. Umarım sonunda sorunuza yanıt bulmuş olursunuz.
" küçüklügümden beri hayal kurarim özellikle müzik dinleyerek. Bu durum hala da devam ediyor. Hayallerim istedigim zenginlige ve yasama sahip oldugum lider oldugum yüksek seviyelere geldigin hayaller. Bunlarin hayalini kurarken çok zevk aliyorum ama bir yandan motivasyon düsürmesinden ve zararlarindan süphem var."
Müzik dinleyerek hayal kurmak… Enfes! Hayal kurmak, başlı başına küçük çaplı maji yapmaktır. Etki biraz cılızdır genelde, ama kişinin beyin yapısında doğal olarak "gamaya çıkma yeteneği" varsa, o süreç cılızdan biraz daha ileri düzeye ulaşabilir.
Hayal kurmak motivasyonu düşürebilir de, yükseltebilir de… bu seçeneklerden hangisinin gerçekleşeceğine karakter karar verir. Kimi hayal kurmak ile tatmin olur, işin ucunu bırakır; kişi ise hayal kurarak tahrik olur, ek bir yakıt almışçasına ateşlenir.
Aslında en önemli nokta "hayal kurarken hayalinizin beyninizde yarattığı frekans"tır.
- Bu frekans pozitif ise, (hayaliniz pozitif ise, frekans da pozitiftir) PE ile senkronize olur, az da olsa bir ölçüde ondan yardım alırsınız.
- Bu frekans negatif ise, (hayaliniz negatif ise, frekans da negatiftir) NE ile senkronize olur, az da olsa bir ölçüde onun tarafından engellenirsiniz.
Zenginlik, refah ve lüks istemek, bunları arzulamak pozitif hayallerdir; lüks, anaerkide kutsaldır. Ama lider olmak, hele ki böylece "yüksek" seviyelere gelmek negatif hayallerdir. Liderlik ve "yüksek" olarak nitelenen yerlerin karmanyolası, anaerkide negatif konumlardır. "Üst"te Yahveh durmaktadır.
Konuyu hafiften açalım: Evren bölündüğü için makro adlı biraz zorlu bir yer vardır. Bölünme öncesi yer (asıl mekanımız) Cennettir. Bu yüzden ULTIMATE AIM olan Cennete ulaşma yolu "birleştirmektir", yekpareleştirmektir. Liderlik ve yüksekte olmak ise kişinin kendini genelden ayrı yere ataması anlamındadır. Ayrıca bilirsiniz; tepede olan yalnızdır. Böylesi bir erek varsa, beyinde de bir ölçüde NE var demektir. Genel ile iç-içe olarak da yönlendirici konumda bulunmak mümkündür. Üstelik bu konum liderlikten çok daha (hatta son derece) tatmin edici, eğlenceli ve rahatlatıcı bir mevkidir.
" maji fal enerji benim bir parçam ne zaman tekrar bu konularla ilgilensem tekrar özgüven sahibi ve daha enerjik biri oluyorum"
Bu durumun nedeni söz konusu konuların sizin "parçanız" olması değil; sizin maji ve fal gibi konuları koyduğunuz pırıltılı yerdir. Maji ve falı (ya da başka bir konuyu) pırıltılı bir yere koymakta en küçük bir yanlış yoktur. Bir konuyu pırıltılı bir yere koymanın güzelliği, onunla iç içe geçince özgüven sahibi ve enerjik olmaktan bellidir.
"pratikte ilerlemek için içimde bazi çekinceler oluyor. Kötü etkiler görmek, kötü varliklar (bu konuda olan tutumunu biliyorum). Yeni bir hayat tarzina girmenin korkutmasi mi desem bilemiyorum."
Çekincelerinizde bir ölçüde haklı olabilirsiniz. Eğer majisyen olursanız ve "liderlik ve üst" olarak nitelenebilecek bir konum için maji yaparsanız, bu negatif (bölmeye eğilimli) arzuların celp ettiği NE nedeni ile kayıplarla yüzleşebilirsiniz.
" Iyi ve zengin deneyimli bir hayat yasamak için uygulamam gereken en temel teknik nedir?"
Çok basit ve pek çok kişi için düş kırıklığı yaratıcı (hatta "öff… sıktığğğ" diyerek sayfadan çıkacağı) yanıtı veriyorum: Tek yol erdemli olmaktır.
Gelin şu sıkıcı (papaz efendi vaazına benzeyen :D) cümleyi de biraz açalım.
Erdemlerin ORTAK hedefi bütünleştirmektir (makroyu dağıtıp, bana göre zaten içinde olduğumuz Cennet'e dönmektir). Yani erdemler sert ve katı bir tanrının buyruklarına boyun erdirme yolları değil; birleştirme (öncel evrene, yani tanrıya/Cennet'e ulaşma) yollarının sistematize edilmiş halleridir.
Ancak BURAYA ÇOK DİKKAT EDİN erdemlerin işlevselleşebilmeleri (görevlerini ifa edebilmeleri) için İÇTEN GELEREK uygulanmaları (yani KARAKTERİN PARÇASI YAPILMALARI) şarttır! "Gönülsüz namaz, göğe ağmaz" sözünün çıkış noktası bu gerçektir.
Erdemleri isteyerek üstlenen kişi, evreni birleştirmeye başlar, beynini soktuğu bu yapı Cennet ile kontak başlangıcı olduğu için, PE celp eder… VE YİNE ÇOK ÖNEMLİ BİR NOKTA: Kişiye en iyisini SADECE PE verebilir. Eş deyişle –bize göre- kişinin düşlediği hayata (her ne olursa olsun) ulaşmasının biricik yolu beynini pozitive etmekten başka da bir şey değildir. (Ve de bu o kadar kolay bir şey değildir.)
PE (farklı bir söyleyişle Yaratıcı) kişiye neyin iyi geleceğini kişiden çok daha iyi bilir. (İnançsız arkadaşlar için farklı dile getireyim: Pozitif katman ile daime en uygun şekilde senkronize olunur.) Ona geçit veren kişinin kaderini –belki kişinin düşleri doğrultusunda, belki daha başka bir şekilde- tanzim eder… Kişi sonuçta PEsi oranında eski düşüne belki paralel, belki farklı, ama kesinlikle keyif ve tatmin dolu bir hayata kavuşur.
Erdemler modası geçmiş morukların –hareketli, heyecan dolu (hatta aşk ya da seks dolu) bir hayata uygulanamayacak, belki de bu hayata biraz yabancılaştıracak, adamı "devlete millete yararlı" şeklinde sunulan can sıkıcı şekle sokacak- laf-ı gezafı değildir. Erdemler, anlattığım mekanizma nedeni ile kişiye hareketli, heyecan dolu (hatta aşk ya da seks dolu) bir yaşam modeli verecek metotlardır.
[Müslümanlığı –pagan olduğumuz, inancımızı değiştirmeyi düşünmediğimiz halde bu kadar savunmamızın, kabul olursak kendimizi "yarım porsiyon" Müslüman görmemizin nedeni bu gerçeğin apaçık anlatılmış olmasıdır. Müslümanlık (Yahudilik etkisi ile sürekli gizlense ve bu dine çekilse de, örneğin andığım bilgi yerine oruç, hac, kurban, ezan zaviyesine çekilse de) erdemler ve Yahudiliğin "tuuuu, pis, kaka… yani dünyassağğğlll" diye lanetlediği güzel bir hayat arasındaki BAĞLANTIYI ortaya koyan belki de tek dindir. Güzel yaşam Müslümanlıkta –Yahudilikte olduğu gibi- lanetlenmez, onurlandırılır; ama bu yaşama erişmenin TEK yolunun erdemler olduğunun altı sürekli çizilir.
]
"Erdemli yasamak mi kimseye zarar vermeyen hayirli uygulamar meditasyonlar denemek midir"
Uzun tiradıma geçmeden :D bir lafınızın altını çizeyim: Evet, canlı veya cansız herhangi bir şeye zarar vermemek çok-çok önemlidir.
Ve laflarıma gazlayayım:
Erdemli yaşamak, erdem adlı özellikleri İSTEKLE karaktere perkitip, yine İSTEKLE uygulamaktır.
Bizim erdem listemizi verelim:
Fedakarlık, paylaşma,
anlayış, hoşgörü, affedicilik, sabır,
alçak gönüllülük, tatlı dillilik,
merhamet, nezaket, şefkat,
uyum, denge, sakinlik,
saygı, sadakat, efendilik,
cesaret,
korkusuzluk,
öfkesizlik.
Hem kendine, hem de diğer canlı/cansız varlıklara bu niteliklerle yaklaşmak…
Sözlerim pek çok kişinin gözüne zor görünmüş olabilir. Tamam… Basitleştirelim ve farklı bir formül verelim: "Bir günün genelinde RAHAT denilen beyin süredurumda kalmak erdemli olmanın önemli bir metodudur!" diyelim.
Neden böyledir peki? Şimdi de işin mantığını verelim:
-
Rahatlık, orijinal yapıya ulaşmaktır, öncel evren frekansı ile rezonanstır. Rahat kişi, tanrı ile en senkronize olmuş kişidir.
-
Erdemler, pek-pek üstün, yüce ve de ulaşılmaz şeyler DEĞİL; tanrının, ya da öncel evrenin en-en-en temel, en-en-en basit yapısıdır.
-
Bu nedenle rahat kişi OTOMATİKMAN erdemlidir.
Erdemler en öz yapımızdır. Onları gözümüzde büyütecek, onlardan korkulacak bir şey yoktur. :) Biz uzak kaldığımız için pek yüce, pek üstün, pek falan-filan gibi durmaktadırlar.
[Yahudilikte yaşam lanetlenerek, zalim bir tanrının (hayır, abartmadım, Tevrat'ı okuyan ve onun yaptıklarını öğrenenin herkesin benim gibi düşünmeden durması zordur) sıkıcı ve nedensellikten yoksun buyrukları olarak sunulurlar. İsrailiyat (Yahudiliğin Müslümanlığa sızdırılması, ki, günümüzde hala etkin) nedeni ile gerçek değerlerini yitirirler, özellikle gelişmekte olan beyinlerden (gençlerden) uzaklaşırlar. Heyecan arayan, iyi seks isteyen, tutku dolu, girişimciliğinin doruğundaki beyin EM alanına sahip bir kişiye "anlayışlı ol, özverili ol, efendi ol, sabırlı ol, yoksa cennete gidemezsin" şeklinde söylenen sözler, yaşamı kökleme enerjisi ile dolu ruha, elinde mikrofon domates satan gezgin esnafın sesinden fazla değerli gelmez.
Bu da kötülüğün planının parçasıdır.
Gençlere (bize göre 30lu yaş da gençtir) "Gerçek kahramanlar aslında (belki de kendileri fark etmeseler de) erdemli kimselerdir; kahraman olmak için sık sık istemediğin şeyleri yapmak şarttır" bilgisini aktarmak gerekir. Önceki yanıtlarımda anlattım: Bir NE saldırısını hiçbir din adamı, beyaz büyücü, çöven başı, guru, şu-bu değil; New York'lu kendi halinde bir polis komiseri durdurabilmiştir… çünkü bu adamın PE oranı, yukarda saydığım ekabirlerinkinden yüksektir. :)
]
" Ben kendi içimde bir potansiyel tasidigima inaniyorum ayrica yasim ilerledikçe hayatta bazi seyler yapmak gerekiyor. Para kazanmak insanlarla iliski kurmak sorumluluklar vs ama geçmisten gelen o agaç dallari gibi olan korkularim kendi iç dünyam dan vs çikmak ya da çikamamak beni engelliyor.
Bu işler fazla plan-programla olmaz kardeşim. Tabidir ki hedefsiz, ülküsüz, ereksiz bir hayat modeli beyni köhnetir; ama kişi –bize göre- önüne bir hedef koyup doğru yöntemle onu elde etmek adına zorlanmayı göze alsa da, fazla da kasmamalı, biraz hayatı dalgaya bırakmalıdır. ;-)
Para kazanmak aslında sanıldığından kolaydır. Ama kimse elini taşın altına sokmak istemez… bu yüzden zor görünür. ;-) Hayatın aktif alanlarındaki başarılar cansıkıcı sanılan erdemlerden olan denge ile gelir. Para isteyenlerin kimisi fazla ataktır… kimisi az… Fazla atak olan, elini taşın altına sokar, ama frene basamaz… Atıl olan ise elini taşın altına sokup eyleme geçemez. Dengeyi kuran, yani istediği ve istemediği şeyleri yapma becerisine sahip HER KİŞİ İSTEDİĞİNE ULAŞACAKTIR.
" Hani derler ya bir köy var uzakta sanki öyle bir yer var ve ben o duruma ulasirsam tekrar tam olucam"
Tam olmak adına bazı kavramları doğru yorumlamak gerek. Tam olmak sadece Cennet'ten radyasyon alıp, heyecan, keyif, doyum dolu bir hayata ulaşmaktır. Bunun için ise yanıtlarımda anlatmaya çalıştığım evren ve evren ötesi yapısını iyi anlamış olmak gerekir.
"Umarim bir gün yolda giderken karsilasiriz ve içimden aa bu adam Janus derim :)"
Umarım! :) Bunun için kır saçlı, kel kafalı, tradisyonel giyimli, uzaktan sert karakterli ve kasıntı gibi duran, ama ilk sohbette ne cavalacoz olduğu ortaya çıkan bir adamla karşılaşırsanız lütfen çekinmeden gelip kendinizi tanıtın; ayaküstü iki lafın belini kıralım. Laf uzarsa, yekûn çekmek yok; acilen en yakın meyhaneye, ya da kahvehaneye, ya da kafeye (seçim sizin) kendimizi atabiliriz de. Hesaplar benden. :)
"ayni sekilde Bülent Kisa nin ruhu sad olsun ona içimden dedim ki daha da küçükken bir sekilde seninle tekrar yolum kesisecek ve sen karsima çiktin."
Ah, sevgili kardeşim, sizi düş kırıklığına uğratacak olabilirim, ama Bülent ile yollarımız onun sağlığında ayrıldı. Biz onun ekolünü hiç desteklemiyoruz. İnanın ki bunu söylemek zorunda kaldığıma üzgünüm; ama bizler, bizim ekolün doğruları yansıttığına inanıyor ve sözlerimizin gerçekliğine kendi hayatımızda elde ettiğimiz güzellikleri kanıt olarak sunuyoruz.
Bülent –ukala dümbeleği olunmadığı sürece- kendininkilere çelişse de her düşünceye saygılı, hiç abartmıyorum, tanıdığım ikinci muhteşem kişiydi. Yollarımız ayrılınca beni ne engelledi, ne küçümsedi, ne tartıştı… Bilakis; sorular sordu, anlamaya çalıştı. Bize Satanizm adlı kitabında "2. ekol" olarak yer bile verdi. Bu tavır, kolay elde edilemeyecek olgunlukta bir karakter göstergesidir.
Oysa bakın, ben yukarda onun eklolü için ne dedim; "o yanıldı, bizi biliyoruz" mealinde laflar ettim. Yani Bülent benden çok daha pozitif biriydi. Zaten onun –bize uygun olmayan- yerde durma nedeninin "NEyi, pozitife çevirme görevi nedeniyle negativiteye yakın olduğu" hakkında da bir kehanet vardı. Hiç ama hiç abartmıyorum; gördüğüm en kibar, karşısındakini hakkına en saygılı, gerek para, gerek bilgi paylaşımı açısından en eli açık kişilerdendi (içimden kişiydi demek geliyor). Ben onun "tırnağı etmem". Hep derim, PE açısından ben beni okuyan her arkadaş ile aynı yerde (hatta biraz daha geride) olan biriyim… daha öğrenciyim. Ama uyanık ve çalışkan bir yanım var, bazı şeyler öğrendim. (Kalın kafalılığım yüzünden çok acı çekmemiş olsam, öğrenmek için böyle yırtınmazdım, o da ayrı. ;-) ) Bunları uygulayınca –gerekten, lütfen inanın- çok güzel bir hayatım oldu. Bu yeteneksiz yapımla, ama sadece bu bilgileri uygulayarak bu hayata eriştimse, benden daha ilerde olan sizler kimbilir nerelere varacaksınız. Ama "karşılaşmak" konusunda haklısınız bence. Ama sizinle (hatta bu sitede beni okuyan her kişi ile) karşılaşmamızın bir hikmeti olabilir. Bu karşılaşmanın Bülent aracılığı ile olması da onun hayrını (dünyada kalmış imajında bile PE var olduğunu) gösteriyor bence.
[Bir anıdan daha söz edeyim: Bir keresinde önemli toplulukta ondan ve başka birkaç kişiden sitayişle söz etmiştim. Sadece o bana bir teşekkür armağanı verdi. Bunlar reel olaylardır arkadaşlar. Onu –yok efendim kara kahin, yok efendim karanlık bilmem kim- diye canlarının istediği yere koyan kişiler umarım bu sitedi benim tarafımdan yapılan gerçeğe dayalı Bülent Kısa tanımlamalarına ulaşırlar.
]
"Aslinda burada ikinizin oldugu bir fotografi görmek isterdim."
Ne yazık ki hiç yok. Söylemek istemediğim bir neden yüzünden Bülent uzun yıllar hiç fotoğraf çektirmezdi. Söyleşilerinde bile yüzünü kapatırdı.
"Verdigin detayli ve samimi cevaplar için tesekkür ederim."
Güzel ve yüreklendirici sözleriniz için gönül dolusu teşekkürler. :) Ayrıca "samimi" dediniz, valla çok kibarsınız; "sulu" demediğiniz için müteşekkirim. :D
Aslında bu sulu jargonumun bazı kişileri sıktığından kuşkulanıyorum; ama inanın elimde değil. O kadar neşeliyim ki kendime engel olamıyorum.
Ve inanın, önceden en pesimist, en "gamlı baykuş" adamın önde gideniydim. Son 20 yılda (anaerkil ezoterizme geçmem sonrasında) adım-adım elde ettiğim bu huyumu hem çok seviyorum… hem de kendimi engelleyemiyorum. :D Sizin sözleriniz nezdinde sululuğumla kastığım tüm okurlardan anlayış rica ediyorum. Beni de böyle idare ediverin lütfen. :)
"Buna benzer sorular sorduysam veya sitede varsa kusura bakma."
Tüm soruları okumak zorunda değilsiniz. Okumuş olsanız bile aynısını yeniden sorabilirsiniz. Rahat olun. :)
"Fazla uzatmamis olmayi umuyorum."
İstediğiniz kadar uzatabilirsiniz. Rahat olun. :)
"Selam degerli üstat Jan"
Jan! :-D Harikasın Jeff. ;-) Bir kişinin ricasını ciddiye almak da bir erdem… Kaptınız karma puanları. :)
Dokuz yıl önce (ücretsiz bir alanda, amatörce) siteyi ilk açtığımızda –hiçbir art niyetim olmadan- Janus adını aldım… sonra işler ciddileşti, birçok kişi beni bir tanrıya ait olan isimle çağırmaya başladı… o zaman bende şafak attı… Türklerin aklının sonradan ;-) başına geldiği bilinir. Bu yüzden toparlandım. E, zaten çalışma arkadaşlarım bana "Jan" diyorlardı, (biz aramızda bile kendi adalarımızı kullanmayız), ben de beni okuyanlara –bana artık Jan demeleri- yönünde ricacı oldum.
Ama "üstat"? Geç bunları, anan babam, geç bunları bir kalemde. ;-) Beni gerçekten tanısanız bu paye ile zırnık ilgimin olmadığını anlardınız. Ben sadece -istisnasız herkese iyi gelen- bazı bilgileri soranlara aktarıcıyım. Evet, iyi bir araştırmacıyım; adım geri atmam. Ama bu yeteneğim, iyi bir ayakkabı ustası, iyi bir sıhhi tesisatçı, iyi bir güvenlik görevlisi olmaktan öte değerli değil.
Soru soran kişiler ise –öğrencim, möğrencim desem de- aslında aynı mahalleden (aynı evrim kuşağından) panpalarım. Ama hanım öğrencilerimi asla sahip olamadığım kız çocuklarım (torunlarım desem daha doğru) olarak görmekten kendimi gerçekten alıkoyamıyorum… o da işin başka tarafı. :) Yine de bu tutargam, onları dişi olarak algılamama hiç de engel olmuyor (yani cinsiyetsiz varlıklar olarak algılamıyorum, karşımda bir kadın olduğunun hep farkındayım.)
Zaten anaerki bu… Yani "cinsellikte şefkat ve sevgi, sevgide de cinsel pırıltı bulunduğu; bu duygulardan ayrılmış (bölünmüş) cinselliğin ve sevginin epey tapon olduğu" gerçeği…
Laf açıldı, bu bilgiyi de araya sokuşturuverdik. ;-) Belki de bu bilgileri vermek için soru beklemekten usanmışımdır. :)