insanin enerjisi düsükse, bizden düsük boyuttaki varliklarin mikroorganizmalarin bizden enerji çekip beslenme sansi yani vücuda girebilitesi azalir bunu biliyoruz simdi siz "varlik falan yok derseniz eger,yoktur" diyceksiniz:) bence de yok katiliyorum size.hatta bazi sevmedigim insanlara da yok bu kisi aslinda diyorum ama bu o kisinin enerjisinden kaçmami engellememeli sanki. toksik toksiktir.
biz enerji diyelim. soru su: çok pozitifsek ve viral yükü geçecek seviyede bir mikrop alirsak sanki hasta olmayiz gibi??olabilitesi var midir bunun?
bir de paganizmde seks kutsal ama o zman bu hastaliklar yoktu.( biraz özel bir soru oldu ama sizin fikirlerinizi gerçekten her konuda önemsiyorum isterseniz bana mailden cevap verebilirsiniz ya da kesebilirsiniz yayinlamak istemezseniz. )
siz hayatinizi seks üzerine kuran biriyim diye tanimliyorsunuz kendinizi. bu hastalik olaylari yüzünden kendini geri çekenlere ne tavsiye edersiniz? tanimadigi insanla öpüsmese bile bir kisi, bir aydir sevgilisi olan kisiden napicak test mi istiyecek?? cidden tüm çekimi ambiyansi bozmaz mi bu durum?bende yok diyorsa inanmak zorunda kaliyor sözel beyana.ama bilmeye de bilir o kisi kendisinde oldugunu.
ben tip doktoru degilim diyceksiniz eminim ki. ama inanin tiptaki yüzde birler bitmiyor. olabilir deniliyor. nasil olabilir diye sorun yok cevabi:( bu küçük kardesiniz tüm materyalistliginden sizin sayenizde siyrildi hala çabaliyor.. ve size çok tesekkür ediyor. yanitlarin bazilari kapaliyken tek tek tikliyordum açilirsa diye...sükür açildi cennetteyim(pe nedir diye anlatilan yer cennet degilse nedir) size ve sevdiklerinize nepneseli, güzelliklerin yagmur olup aktigi bir ömür diliyorum sevgiylee keyiflee kalinnn.
YANIT
Mesajı gülümseyerek okudum. Ergin de yanına smiley ikonu koymuş. Bu birçok kadına özgü (içimden "şeker" demek geliyor) enerji, evrenin kurtarıcısı. Bazı erkekler elde silah, bir şeyleri pek kurtardıklarını sansalar da, yaptıkları kendilerini ve benzerlerini batırmaktır. Ama nice sizin gibi pırıltılı enerjileri olan kişilerden, hatta bazı "pek aydın"ların küçümseyerek (ki, küçümseyebilen pek de bir şey öğrenememiş, aydınlanamamış, demektir) "kezban" dedikleri modelden gelir bu enerji.
Neyse… Biz konumuza girelim.
Tüm bakteriler ve özellikle küf, NEnin maddeleşmiş (makroya çökmüş, elektronlaşmış) halidir. (Maya ise tam tersi yönde, yani pozitif yönde, çökmüştür.) Ve evet; bakteriler negatif evren varlıklarıdır, eskiden onlara ifrit veya demon denmiştir.
Ayrıca –sormasanız da söyleyeyim- ikinci boyut olarak ne kastettiğinizi pek anlamadım ama astralın bilimsel adı olan mikrokozmos varlıklarını görmek mümkün değildir; çünkü bunlar çökmemiş dalgafonksiyonları oldukları için bizler gibi bir bedenleri, imajları yoktur. Eğer sahipseniz varlığınızı belki görebilirsiniz; ama gördüğünüz varlığınızın alanın, beyniniz tarafından yorumlanmış şeklidir. Yani varlığınızın dalgaları beyninizin –size özel- alanları ile senkronize olur ve bir imaj yaratırlar. Bu yüzen benim varlığımı ben bir türlü görürüm, onu siz görebilseniz, başka türlü görürsünüz.
Şimdi de cümlelerinize gelelim:
" bu yaydiklari negatif kaygi kanaliyla sakinilan göze çöp de batiyor"
Çok doğru. Kutlarım.
" bazilarimizsa nese dolu hiç bir sey umrunda degil (korunmasiz iliskiye girmiyor tabii. elinden geleni yaptiktan sonra küçük ihtimalleri düşünmüyor"
Bu da doğru, ama birkaç küçük düzeltme yapmama izin verin. Doğrudur; neşeli (pozitif, kaygısız, elemsiz) kişilerin bağışıklık sistemi daha güçlüdür. Ancak "hiçbir şeyin umurunda olmaması" hatalı bir tutumdur. Makroyu gerçeği ile görmemek doğru değildir. Ama gerçeği ile görmek, bundan korkmak demek hiç değildir. İki durum arasındaki fark bilinmelidir. Ve de evet; çok güzel dile getirdiğiniz gibi "küçük ihtimaller" düşünülmemelidir. Gerçekleri güzelce kavramış olmanız beni mutlu etti. :)
" bazen bilmek de ters tepiyor."
Yine çok doğru… Bazı konularda fazla bilgili olmamayı savunuruz. Örneğin ana haber bültenlerindeki felaket haberlerini dinleyip durmak bilgilenip önlemci olmak demek değil, o felaketleri davet etmek demektir. Nurseli İdiz, fi tarihinde "bunlar oluyor, biz de yansıtıyoruz" demişti. Oysa bu "bunlar oluyor" denen olaylarla ortalama insanın karşılaşma oranı belki de 1/1000'dir. Her gece, her insana, karşılaşma olasılığı en az 1/1000 olan çeşit çeşit felaketleri göstermek bir "bilgilendirme" değildir.
En iyi olan bunları düşünmemektir. Erdemli ve neşeli HERKES, iddia ediyorum, PE (tanrı) tarafından korunur. Fox TV'de salgının başında, sosyo-kültürel açıdan alt-orta sosyo-kültürel gruptaki kişilerin "Her şey Allahtan" sözleri küçümsenme esprisi ile (aşı olma gerekliliği ve salgının ciddiyet hakkında vurgulama yapmak amacı ile) verilse de, o kişilerin sözlerinde gerçeklik payı da vardır.
" insanin enerjisi düsükse, bizden düsük boyuttaki varliklarin mikroorganizmalarin bizden enerji çekip beslenme sansi yani vücuda girebilitesi azalir bunu biliyoruz"
Şöyle diyelim: Beyinde, "Pozitif inanç" adlı beyin EM alanını var eden NTler salgılanıyorsa, mikroorganizma ya da bilinçli NE odaklarının bizden enerji çekmesi (beslenmesi) ihtimali düşüktür.
" hatta bazi sevmedigim insanlara da yok bu kisi aslinda diyorum ama bu o kisinin enerjisinden kaçmami engellememeli sanki. toksik toksiktir."
Cin gibi varlıklar yok derseniz yoktur. Bu kesindir. Bu düşüncenin gerisinde insan beyninin mikrokozmosa yön verme gücü vardır. QM ve ETC teorilerinin çıkış noktası budur. Ama bir kişi sizinle aynı makroda bedenlenmişse… o zaman yok deseniz de onu yok etmek için büyük bir enerjiye gerek olur… ki, bu enerjinin elde edilebilmesi bence mümkün değildir. Ancak majikal beyin ile farklı bir paralele atlamak, ya da farklı bir evren yaratarak o kişiyi uzaklaştırmak mümkündür. Maji budur. Bu durum da o kişiyi bir anlamda hayatınızdan yok etmektir. :) Ve en önemlisi: Bize göre negatif kişileri (ve her bir şeyi) gücünüz oranında hayatınızdan uzaklaştırmak şarttır.
" çok pozitifsek ve viral yükü geçecek seviyede bir mikrop alirsak sanki hasta olmayiz gibi?"
Kesinlikle doğru. PE varlığı oranında korunursunuz. Ancak şu da var: PE sahibi kişiler kendilerini frenlemeyi de bilirler. Yani önlem alırlar. :) Hz. Muhammet'in, devesini başıboş bırakıp namaza duran Amr ibni Umeyye'ye "Önce deveni bağla, sonra tevekkül et!" dediği bilinir.1 Hayata yön veren insandır. Yahudilikteki gibi insan tanrının robotu veya kuklası değildir. Seçim şansı vardır. Bu bilgiye haiz kişi, seçimini çok dikkatle yapması gerektiğini de öğrenmiş olur. Yani önlemcidir.
[Kendimi PE odağı olarak görmem. Çokluk "Kendimin ne olduğunu bilecek kadar bu konularda çok şey biliyorum" derim. :DD Ancak bu yarım yırtık PEmle tüm aktif hayatıma karşın (yarın ne olacağımı bilemem) bu güne dek salgından etkilenmedim.
Hiçbirimiz aşı olmadık. (Birimiz dışında hiçbirimiz nezle bile olmadık.) Kesinlikle aşı olmayın demiyorum, yanlış anlaşılmasın. Hükümetin verdiği şans gibi, dileyen olur, dileyen olmaz. Biz seçimimizi aşı olmamaktan yana kullandık ama –inanılmasını rica ediyorum- aşırının aşırısı önlemler alarak yaşadık… ki, zordu.
Unutulmamalıdır; aşı olanlar da çok doğru bir iş yapmışlardır. Herkes kendine neyin gerektiğini bilir ve rahatça aldığı kararlar en doğrusudur. Rahat olma oranında hata ve acı azalır.
]
Ve en güzel cümle:
" biraz özel bir soru oldu ama sizin fikirlerinizi gerçekten her konuda önemsiyorum isterseniz bana mailden cevap verebilirsiniz ya da kesebilirsiniz yayinlamak istemezseniz"
Duyarlılığınız için teşekkürler ediyorum, istediğinizi sorabilirsiniz. Sorular sayfasının "Önemli Açıklamalar" linkindeki " JANUS'un, site admininin, editörlerinin, moderatörünün, sahibinin kimliği ya da geçmişi hakkında soru kabul edilmemesi" kuralını kaldırdık. Anan kimdir, bacın kimdir diye soru sorulmamasını rica ederiz, ama benim hayatım hakkında soru sorabilirsiniz.
" bir de paganizmde seks kutsal ama o zman bu hastaliklar yoktu."
Bulaşıcı hastalık hep vardı… Paganizm dönemi olmasa da örnek geçmişteki Kara Veba. Avignon'un nüfusunun %80ini aldığını okumuştum. Seksteki yakın temas ise daima salgınlarda dikkatli olunması gereken bir durumdur. Güneş altında yeni bir şey yok. :) (Yine de anaerki krallıklar tarihinde salgınlar yaşandı mı bilmiyorum doğrusu.)
(Bu konuda bilgi edinmek adına Tarihteki Anaerkil Krallıklar (ve PE) adlı yanıtımı okuyabilirsiniz.)
" siz hayatinizi seks üzerine kuran biriyim diye tanimliyorsunuz kendinizi. bu hastalik olaylari yüzünden kendini geri çekenlere ne tavsiye edersiniz?"
Biz salgında "seks açısından ne yapıyorsunuz? " sorusunu çok bekledik, gelmedi. Zamanı şimdiymiş. :)
Kendi açımdan yanıt vereyim. Seks hayatı yoğun biriyim. Çok eşliyim. Ama iki senedir kimse ile öpüşmedim. Yukarıda "zordu" dedim ya; zorluklardan biri buydu. Ayrıca HALA maske ile, mekanik şekilde (sarılma benzeri hoş gereklilikler olmadan) seks yapmaktayım.
Editörün notu:
Yanıt, Janus tarafından 6 Nisan 2022 tarihinde verilerek sorucuya gönderilmiştir.
[Bu durum sadece üç kez, iki kişi ile bozuldu.
Bu dipnotu, beni okuduklarını tahmin ettiğim bu iki kişi "yalan atıyor, benimle yaptı" dememeleri için giriyorum. Bu kişiler (ya da beni okuyanlar) "ortaya laf ediyor" sanmasınlar diye detay da vereyim: Bu iki kişiden biri "girls night out" olayına düşkün bir reklamcıdır; diğeri babasını yeni kaybetmiş bir iç mimardır. Bunlar dışında herkesle maske ile, aşırı samimi olmadan ortamlar yaşadım.
"Seks hayatı yoğun biriyim. Çok eşliyim" sözlerimle olabilecek yanlış anlamaları gidermek için de bir açıklama yapayım: Hanımlardan kurulu bir haremde yaşamıyorum. Ancak kabul etmem gerek; ailesiz, engelleyici yakın çevresiz olduğum ve olağandan farklı bir yaşam modelinde yaşadığım için normal erkeklerden belki şansım küçük bir miktar fazla sayılabilir. Demek istediğim şu ki, eğer biraz farklılığım varsa bunun nedeni maji, karşı konulmaz çekicilik, ya da maddesel olanaklar değildir. Ayrıca ilişki kuracağım hanımlara yaşam modelimi, cinsel ahlak anlayışımı (normal ahlakla karıştırılmasın) ve ortamımı en baştan dürüstlükle söylemem, bu yapıyı kabul edebilenlerle birlikte olmam, kendimi "çok eşli" olarak nitelediğim durumda tutmamı sağlıyor.
]
Bildiğim kadarı ile arkadaşlarım da böyle (aşırı önlemlerle) yaşamaktalar. Oysa nice tek eşliler, işlerinden evlerine döndüklerinde hanımları ile aynı yatakta yattılar. Bu –bize göre- hataydı.
Evli ve eşini çok seven bir arkadaşımız çok uzun süre eşi ile aynı yatağa girmedi. Sadece yaş gününde, askerden izin almış gibi, bir günlüğüne bu günü kutladılar. O an (yani o andaki özlemleri) görülecek bir şeydi.
Bizler salgının iddia edildiği kadar tehlikeli olduğuna inanmadık… ama evet, bir salgın kesinlikle vardı ve sanıldığı kadar tehlikeli olmasa da, özellikle yaşlıları kolayca öldürüyordu. Önlem almak şarttı. Ben de aldım.
Buna karşın bizler, "hayat eve sığar" lafının akıl dışı olduğuna inandık. Sığmadığı görüldü. Esnaflar, işçiler, zanaatkar ve müzisyenler salgından göreceklerinden daha fazla zarar gördüler.
Hayatın akmasını durduramazsınız, ama çok dikkatli önlemlerle, durdurulmayacak o hayatta yara almadan var olabilirsiniz. Bu önemlerden biri de seks ilişkilerinde (hatta tüm yakınlaşmalarda) aşırı, ama çok aşırı, acı verecek kadar aşırı, dikkattir. Yukarıda söylediğim gibi: Hatta yasal eşler arasında bile…
" tanimadigi insanla öpüsmese bile bir kisi, bir aydir sevgilisi olan kisiden napicak test mi istiyecek??"
Ne yazık ki bir süre öpüşmek yok canım şekerim. :( Ama paniğe gerek de yok; makro böyle bir yer. DAİMA bir konuda KENDİMİZ fren yapmak zorundayız. Salgın bitecek, yeni bir sorun gelecek… O zaman, hadi bakalım, o konuda kısıtlamalar başlayacak. Bu akış "normal" olarak benimsenebilirse, dikkat, bu frenlemeye rağmen diğer güzelliklere yöneltilebilirse, ayrıca frenlemelerle elde edilen kazanımlar gözlenebilirse, hayat hala da çok eğlenceli bir yer olarak kalabilir. Bu karnaval fark edilmesin diye beyinlere hatalı bakış açıları ve idealler (örneğin mutlu olmak şartı ve özlemi) yerleştirilir. Hayatın eğlencesi (heyecan verici yapısı) iniş-çıkışlarındadır.
" bende yok diyorsa inanmak zorunda kaliyor sözel beyana."
Böyle şey olmaz tatlım. Kişi kendini kendi de bilmeyebilir. Fren yapmak şarttır. Kendi frenimizi yapmazsak, bu çeşit insanlar olmazsak, bir adam çıkar, hayat eve sığar diye laflar üretmek zorunda kalır; milleti eve kapatır. Nice yaşlı, daha da hasta olur ve salgından değil, önlemlerden edindiği dertlerden ölür. İnsanlar işsiz kalır, aç kalır (açlığı yaşayan bilir). Çocuklar iyi okullardan kötü okullara gitmek zorunda kalırlar, kimleri hiç okula gidememeye başlar. Eğitim kalitesizleşir. Böylece salgından korunanların gelecekleri umulmadık şekilde olumsuz etki alır. Ancak bu fark edilmez. Uygulanan "önlemler" hala da "salgından korumak" gibi pek afili ve dokunulmayacak kadar ulvi bir kılıktadır.
" bilmeye de bilir o kisi kendisinde oldugunu."
Okuyarak, adım-adım yanıt veriyorum. Bunu diyeceğinizi bilmeden aynı sözü yukarda söyledim. Size kocaman bir bravo daha...
" bu küçük kardesiniz tüm materyalistliginden sizin sayenizde siyrildi hala çabaliyor"
Ah canım benim. :) Çok, çok sevindim. Çaba bitmeyecek ama… Amerikalıların "Son taksit, son nefes" diye bir lafları vardır. Bunu ezoterizme uyarlayalım: "Son çaba, son nefes".
Ama küçük kardeşim olmak için en az elli beş yaşından büyük olmanız gerek. :D Büyükbabanız olarak size "tatlı torunum" diyeyim. :)
" yanitlarin bazilari kapaliyken tek tek tikliyordum açilirsa diye...sükür açildi cennetteyim(pe nedir diye anlatilan yer cennet degilse nedir)"
Allahım yaaa.. Bu ne tat… bu ne şekerlik. :) Evet; PE, yani EM tayfın kırmızı tarafında olan ama henüz ele geçmemiş fotonlar, hatta bozonlar, Cennet adı verilen Ana Alan'dan gelen radyasyonlardır. Bu yüzden EN BÜYÜK TAPIM gerçek anlamı ile rahat, daha da iyisi, heyecan dolu + sevinç dolu + huzur dolu + dinginlik dolu bir beyin süreduruma atlamaya çalışmaktır. Tanrı, mutluluktadır. Eğer beyin eğitilmişse -içinde olunan şartlara rağmen- iradi olarak arzulanan süreduruma atlatılabilmektadır. Bu durum paralel evrene atlamak, ya da evren var etmektir.
"size ve sevdiklerinize nepneseli, güzelliklerin yagmur olup aktigi bir ömür diliyorum sevgiylee keyiflee kalinnn."
Can şekerparem; ne güzel, ne seçme dilekler bunlar. ("nepneşeli":)))) Canım yaaaa... :))) )
Bu ömür dileği iyi oldu; ne de olsa pek vakit kalmadı. Yirmi sene nedir ki? :DDDD Oysa plan bol... Ama önümde hala Densun Wang var. :DD Yakınlarımı (arkadaşlarımı) da anımsadığınız için onlar adına teşekkürler ediyorum.
Tabidir ki duaları duyunca istenen işlere soyunan bir yaratıcı yoktur. Tanrıya benzeyen, erdemli, rahat, diğerlerinin alanlarına girmeyen, hatta mümkünse kendi alanından onlara pay veren (örneğin para veren) her kişi iyicil yaratıcıya ya da Ana Alan'a yakındır… ve korunur. :)
Ama benim için ettiğiniz hayr duası SİZİ korur. :) İyi niyet ve yardım isteği PEdir. O zaman sevdiklerimiz için en iyisini istemeye devam…
Yaşasın hayr duaları. :)
Ben de sana -eğer hayatında bir hoş delikanlı yoksa tabidir ki- bu Venüsyen enerjini baş tacı edecek, hatta onu bollaştıracak bir eş dileyeyim. Eşleşmekten güzel ne var? Eşleşme olunca her şey, hatta hayat biter.
Manyetik maji eğitiminde anlatıyoruz, eşleşen her şey yapı değiştiriyor. Manyetizma sıfırlanıyor, kukumav kuşuna dönüyor. :) Bana kalsa, "her gerçek eşleşme hayatta uzaklaşmayı gerektirir" bile derim ve buna inanırım. İlk eşimle ve ve sonuncu eşimle bunu full time, yıllar boyu başarı ile yaşamışızdır. Yani uygulanabilir bir modeldir. Böyle bir özlemle dolmayınca belki de o eşleşme gerçek bir eşleşme değildir… ki, benim "gerçek eşleşme değil" dediğim modelde de bir yanlış, bir hata yoktur. Eğlence ve tatmin varsa (kimse de zarar görmüyorsa) her şey iyidir.
Ama "iyi, en iyinin de düşmanıdır" derler. Biz böyle demeyelim, "İyi, en iyinin biraz kötüsüdür" diyelim. :DDD
DİP NOTLAR
[1]
Tirmizî, “Kıyamet”, 60