722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Pozitif Enerji Eğitimi Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

POZİTİF ve NEGATİF ENERJİ

SORULAR ANA SAYFA | TÜM POZİTİF ve NEGATİF ENERJİ SORULARI

Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

29 Ağustos 2022
Geceleri haz ile uyanma - travma sonrasi inanilmaz degisim

Janus selamlar :) Öncelikle sayfani ve seni tanidigim için mutlu oldugumu belirtmek isterim.
Uzun süren bir iliskiden kötü bir sekilde ayrildim(22 yasinda bir erkegim). Kiz arkadasim giderken seni yapayalniz birakiyorum dedi . Ve gerçekten de 1 sene boyunca yapayalniz yasadim. Ilk travmanin oldugu geceler 1-2 saat araliklarla sürekli soguk terlemis , sirilsiklam olmus halde uyaniyordum. Garip bir sekilde her uyanisimda sanki bir cinsel birliktelik anindaymis veya buna hazirmis gibi oluyordum.
Günlerce bu sekilde devam etti. Sence bunun bir açiklamasi mi ?
Ek olarak bu zorlu günleri atlattiktan sonra ruhumun tamamen degistigini hissettim. Çünkü beni asla birakmaz dedigim bir insan tarafindan birakildim . Daha sonradan bunun kendi istedigim sey oldugunun bilincine vardim. Etrafimdaki insanlara PE yaymaya basladim . Yani onlardan aldigim dönüs bu sekildeydi. Mantik çerçevemi tamamen kapattim . Hislerime odaklandim . Ve gerçekten de ben bu hallerimi çocukken yasiyordum . Sence ruh degisimi gibi bir olay yasamis olmam mümkün müdür? Cevaplarin için sana simdiden bolca tesekkürlerimi sunuyorum :))

YANIT

Sevgili kardeşim, sağ olun, ne diyeceğimi merak etmişsiniz, bir soru sormuşsunuz. Belki yardım istemişsiniz. Söyleyeceklerim ise pek hoşunuza gidecek şeyler olmayabilir. Ancak korkarım ki bildiklerim bunlardır. Bu nedenle her zaman söylediğimiz sözü bir kez daha yineleyeyim: "Teorilerimizin doğruluklarına mutlak şekilde inansak da, mutlak doğrular oldukları hakkında bir iddiamız bulunmamaktadır."

Sizi üzüp sinirlendirmek istemiyorum; eğer kolay gerginleşen biriyseniz yanıtımı okumayın. Okuyacaksanız ya ek bir hoşgörü üretin, ya da son derece saçmalamış olabilecek sıradan bir adam olduğumu hatırınızdan çıkartmayın; laflarımı da fazla önemsemeyin.

Mesajınızın ortasından bir alıntı ile başlayalım.

" Etrafimdaki insanlara PE yaymaya basladim ."
Mesajınızda ise NEnin varlığını sürdürdüğünü düşündüğüm sözler etmişsiniz. Bunları size gösterirsem, belki de en önemli bilgiyi vermiş olacağım; çünkü bu kelimeleri üretmeyi bir kenara bırakırsanız, giderek beyniniz bu şekilde düşünmekten uzaklaşacak ve celp olan NE azalacaktır. Konuşurken, hatta düşünürken seçtiğimiz sözcükler çok önemlidir. Onları hem beyin alanlarınca üretilirler; hem de beyin alanlarını tetiklerler. Küfür etmeye bu yüzden karşıyız. Küfür ederek rahatladıklarını söyleyen kişiler, diğerlerine göre daha da fazla NEnin etkisindedirler; çünkü NE, kişiyi yarattığı alana bağlamak adına ona garip bir zevk de verir. Bu zevk saç kopartmak, şeytan tırnağı yolmak, yanağı ısırmak, tırnak yemek benzeri davranışlarla alınan tuhaf zevke benzetilebilir.

Önce "travma" sözcüğünden başlayalım.

Hiç hoşlanmadığımız bir disiplin olan psikolojinin (aslında Freud adlı efendi ve ardıllarının) palavrozu olan bu sözcük, kullanıldığı anda başlı başına pis alan yaratma gücündedir. Siz ise bu sözcüğü hem başlıkta (mesajınızın en önemli konumunda), hem de sorunuzda kullanmışsınız. Üstelik "ilk travma" dediğinize göre, sonradan da "travmalar" yaşadığınızı düşünüyorsunuz. Demek oluyor ki hayata, bu sözcüğe önem verilen bir yerde durarak bakıyorsunuz. Bu olumsuz yerden uzaklaşmak adına öncelikle bu ve benzeri (psikoloji disiplini çıkışlı) sözcüklere inanmaktan ve/veya onları kullanmaktan vazgeçin. Hayat basittir. Hayat güzeldir. Kötüleştiren insanların hatalı düşünceleri ve bakış açılarıdır.

(Sözlerimizin hedefi psikolog arkadaşlar değildir. Psikologlara bakış açımızı öğrenmek adına ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR linki, Temel İnançlarımız başlığında yer alan Psikologlar hakkında linkine başvurabilirsiniz.)

" sürekli soguk terlemis , sirilsiklam olmus halde uyaniyordum"
Bu cümlede ise yaşadığınız durumun olumsuzluğunu vurgulama arzusunda olduğunuzu gösteren "sırılsıklam" sözcüğü var. Olumsuzluğu vurgulama arzusu NEden, olumsuzlukları hafifleterek anlatma eğilimi PEden gelir. NEden arındırmak adına cümlenizi şöyle kuralım: "Sürekli çok terlemiş şekilde uyanıyordum." Bu bir tanımdır, sizinki yorumdur… hem de olumsuzluğa göz kırpan bakış açısı ile yapılan yorumdur.

"1 sene boyunca yapayalniz yasadim."
"Boyunca" ve "yapayalnız" sözcüklerinden anlaşılacağı üzere aynı yaklaşım (kendine acıma ve olayları olumsuz açıdan vurgulayarak dile getirme eğilimi) bu cümlenizde de görülmekte. Cümleyi yeniden kuralım ve şöyle diyelim: "Bir sene hayatımda kimse olmadı" veya "Bir sene hayatıma kimseyi almadım", hatta "Bir sene hayatıma kimseyi alAMADIM".

Ters konulara biraz daha dokunalım, sonra asıl konuya geleceğiz.

"Uzun süren bir iliskiden kötü bir sekilde ayrildim(22 yasinda bir erkegim)."
Yirmi iki yaş ve uzun süren ilişki... :) Peki... Uzun süren ilişkiden kaç kişi güle oynaya ayrılmıştır ki? :) Ya bırakılırsın, acı çekersin. Ya bırakamadığın için acı çekersin. Ya bırakmana izin verilmediği için acı çekersin. İlişkilerin bitişi bir ölümdür.

Anaerkide ölüm sevilen, en azından saygı duyulan bir durumdur: Ölüm bir kurtarıcıdır; çünkü değişime (yenliklere) yol açar. Yeniye ulaşmadan ilerleyemeyiz. Cennet ise ilerdedir. Ölüme bu gözle bakmayı öğreten bir kültürde yaşasak, hem ölümle daha az acı çekilir; hem de ölüm ardından gözler yeni maçlara odaklanır. :) Ama acı üzerine kurulu kültür hem ölümü, hem ayrılıkları abartır. Bu durumun nedeni acı ürettirme planıdır.

Tabi ki ölüm de, ayrılık da zil takıp oynanacak durumlar sayılamazlar; ama yaşanan olaya değil, yaşanan olay sonucu elde etmemiz mümkün olmaya başlayan olasılıklara (yeni maçlara) bakmayı becerirsek az acı çekeriz.

"Kiz arkadasim giderken seni yapayalniz birakiyorum dedi"
Darılmayın; aklıma "Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş" demek geldi. :) Böyle hınç çıkarmak arzusu içinde, adamı kanırtmak için söylenen sözlerin sahibi kişi, karşı tarafın sadece canını sıkar, ufak tertip NE de ürettirir; ama kendisine misli ile NE çeker. Eğer hala ayrıldığınız hanıma "gıcıksanız" bu lafı ettiği için sevinç dolmanız gerekir; çünkü bu lafları nedeni ile NE, sizin intikam alarak vermeyi planladınız acıyı, misli ile (sizin gücünüzün yetmeyeceği kadar etkin şekilde) hem de siz yorulmadan verecektir. :)

Ve yine size bir iğne batırayım (bunlar serum takmak anlamında): Bu talihsiz sözleri edecek beyni olan biri ile işiniz ne? Bu tipleri hayatınıza sokar, bir de uzun süreli ilişkiye girerseniz, valla darılmayın; yaşadığınızdan başka sonuç beklemek saflıktır. Adamını (pardon kadınını) iyi seç genç arkadaşım. Bence bu kimlikten ayrıldın (hayatından çıktı) diye ek iki göbek daha at. :D

"Çünkü beni asla birakmaz dedigim bir insan tarafindan birakildim"
Genç olduğun ve hala ataerkil kültür etkisinde bulunduğun için bu düşünceler doğal. Oysa bu sözler tam anlamı ile –darılma- saçma; çünkü "yarın ölmeyeceğim" demekten başka anlamı yok.

Olaya baştan, tam ataerkil bakış ile girmişsin. Aşk-meşk işlerine (her tradisyonda ve her mitolojik inançta aşk planeti Venüs ile ifade edilen bir tanrıçaya inandığımız halde, sistemimizde aşka hiç de yer olmamasının nedeni insanları bu yalan-yanlış (örneğin ruh eşimi buldum, ruh eşimi arıyorum, mutlu olmak istiyorum, mutluluğu arıyorum, aşktan iyisi yok vb.) inançlardan/arayışlardan korumaktır.

Son nefesimizi verene dek HER ŞEY (ama her şey, aklınıza gelen her bir şey) bitecektir. Bu durumu Crowley, Thoth Tarot adlı kitabının Change kartı yorumunda "İnsanın hiçbir şeyi elinde tutamadan yaşaması" şeklinde ifade etmiştir.

[Bu günkü kafam ile söz konusu kitaba göz attığımda bile senelerce onu okuduğum (pek çok yerini ezbere bilirim) için kendim gülmeden edemiyorum. İçerikten çok güzel bir iki kelam olsa da tüm olarak kimseye önermem.
]

Keyif dolu bir hayat için şu iki gerçeği gusto edinmek gerek:
1 - Birlikte olduğumuz herkesten (ya da her petten) bir şekilde ayrılacağız.
2 - İnsanların hepsi, her şeyi yapabilirler. En umulmadık davranışların, en beklenmedik kişilerden gelmesine şaşmak, makroyu bilmemek manasındadır.

Alınan EM etkilerin beyinlerce nasıl yorumlanacağını sadece beynin sahibi bilebilir ve bu yorumlayış, bir diğerine akıl dışı gelebilir. Empati yapmak adlı bir laf var. (Bu "pati-pati rosi"ye benzeyen laf, batı hayranlığı yüzünden -ki, gerisinde onları kendimizden üstün görmek vardır- bizim kültürde yüzyıllardır yer alan "canı canla ölç"ün ve "kendini onun yerine koy"un yerini alıvermiştir.) Bu tavrı uygulayabilen sulh-u salah'ı da yakalayabilir. Sinire dokunan işler yapan birinin beyin süredurumu sinir olanınkine kısa süreliğine aktarılabilse, sinir olan, tam de sinir eden gibi davranacaktır. Sinir eden hatalı da olabilir. Ama karakter yapısı ve yüzleştiği ortam nedeni ile büyük olasılıkla sinir edici şekilde davranmaktan başka pek de seçeneği yoktur. Onu anlamak; yaptığı sinirlikler yüzünden başına doladığı NE yüzünden onun için biraz üzülmek bile gerekebilir. Bu gerçek benimsenirse insanlara yönelik öfke azalır. Anlayış böyle gelişir.

"Garip bir sekilde her uyanisimda sanki bir cinsel birliktelik anindaymis veya buna hazirmis gibi oluyordum. Günlerce bu sekilde devam etti. Sence bunun bir açiklamasi mi ?"
Bu durumun bir açıklaması var, adına testosteron ve bilumum androjen hormonlar diyorlar. :D Bu durumları mistik, psişik, spiritüelistik gibi durumlara bağlarsanız -bu kez konferans vermeyeceğim, kısa keseceğim- "başınıza büyük iş açarsınız". Hayat basittir.

[Hanımlar, pek çok konuda sizlere nasıl hak verdiğimizi bilirsiniz. Ama bu erkelik hormonları konusunda –darılmayın- biraz anlayışsızsınız. O hormonlar –sporcuların kullandığı anabolik sterodiler değil, basbayağı testosteron- kelimelerle ifade edilemeyecek bir ihtiras, bir arzu verir. Adamın mantığını, akl-ı selimini, sağduyusunu, hatta karakterini darmadağın eder. "Kalkmış tipin(!) dini imanı yoktur" derler… doğrudur. Nice kişide manevi duyguları, moral engellemeleri bile hak ile yeksan eder. Lütfen erkeklerin hatalarına biraz bu gözlük ile bakın. Bazı erkekler üstesinden gelemedikleri bir iştaha sahiptirler ve ataerki tarafından metodik olarak aç bırakılmaktadırlar.
]

Sözün özü, bu durumun ezoterik açıdan –en azından benim bildiğim- bir açıklaması ya da değeri yok. Yaşadığınız olaylar özlem ve hormonlarla ilgili… Çok da doğal.

[Yıllar önce aerobik hocasıyken bir öğrencim her gece ter içinde uyandığı için verem oldu sandık. Bu hastalıktan daha yeni iyileşmişti. Doktora git diye tutturduk. Gitmedi. O aralar Fransız olan sevgilisinden ayrılmıştı. Meğer sadece ter değil, ereksiyon ile de uyanıyormuş, bize söyleyememiş. :) Yani yaşadığınıza benzer bir durumu bir tanıdığımda da izlemiştim.
]

Ve asıl soruna gelelim genç arkadaşım. Ama bence işine yarayacak laflar üstte kaldı. Bundan sonrası ezoterizm.

"Ek olarak bu zorlu günleri atlattiktan sonra ruhumun tamamen degistigini hissettim."
Bu durum gerçektir. Büyük acılar sonrasında manevi, ya da spiritüel denilebilecek bazı kazanımların elde edilebildiği; 6. hissin geliştiği bile görülmüştür. Bunu ben bilfiil, ikinci eşimle yaşarken kendimde tanık oldum. Ama zamanla acı bitince, 6. his de gitti. :)

" Sence ruh degisimi gibi bir olay yasamis olmam mümkün müdür?"
Evet mümkündür. Ama değişimin kişinin işine yarayıp yaramayacağı meçhuldür.

" Etrafimdaki insanlara PE yaymaya basladim."
Bu sözünüz biraz kritik… Mesajınızdaki anlatımda NE izleri olduğu için biraz dikkatli olmanızı önerebilir miyim? En iyi PE, keyif ve eğlence içinde yaşarken yayılır. :) Evrene hayr envoke edenler düşünürler, bilim adamları, politik liderler ve bilumum zevat değil, rahat ruhlu ve/veya -tabidir ki kimseye rahatsızlık vermeden- eğlenmekte olan insanlardır.

[Düşünen değil, eğlenmekte olan insanların beyinlerin -Müslümanlıkta "nur" olarak adlandırılan- kutsal bir dalgaboyu (pırıltılar) dökülür. Bu dalgaboyu ile var edilen enerji Allah'a aittir. Bu yüzden onun adı olarak (El Nur) sunulmuştur. Nur, kesinlikle ışık değildir. Ona en yakın olgu fosfor ışığıdır.
]

"Çevreye PE yaymak", ya da "insanlara bir şeyler öğretmek" bizim pek tutmadığımız davranışlardır. (Tutmadığımız dediğim için Leda kikirdiyor, biliyorum. :DDD); çünkü insanların bir diğerinin ihsanına –eğer kendileri talep etmedilerse- gereksinimleri hiç-mi-hiç yoktur. İnsanlar ancak kendi kendilerine öğretebilirler. Bu yüzden onlar istemedikçe hiç birine bir şey öğretmenize imkan yoktur. Öğrettim sanılan şeyler gerçekte korku ve/veya yılgınlık sonucu papağan gibi tekrarlanan laflardır. Bu laflar ilk fırsatta beyinden uçup giderler; öğrettim sanan ise ha-babam öğrenciyi suçlar. :DDD

İnsanları unutun. Dorian Gray'in Portresi (Oscar Wilde) adlı roman kahramanlarından Lord Henry'nin sözleri ile "İnsanlar sadece aldırmadıkları insanlara iyi davranabilirler." Onlara –pek de aldırmayarak- genelde iyi davranmak çok sorunu giderir. Onları kurtarmaya kalkmak, istek olmazsa yardım etmeye, hele ki öğretmeye soyunmak –inanılması güç olsa da- kurtarıcının/öğreticinin beynindeki NE varlığının göstergesidir. :D

" Yani onlardan aldigim dönüs bu sekildeydi."
Buna da pek aldırmayın. Bazı kişiler (genelde kibar ve ince ruhlu kişiler, sanılandan pek-pek çok sayıda genç hanım) beklendiğini düşündükleri şeyleri söylerler; çünkü amaçları gönül almaktır. Size ulaşan her konudaki yardım isteklerini elinizden geldiğince karşılayın. Bu farklı bir şeydir. Ama bu tutumunuzdan sonra bile yaptığınızın üzerinde durmayın… Yere bırakın ve ardınıza bakmadan (sonuçları gözlemeden) ilerleyin.

" Mantik çerçevemi tamamen kapattim . Hislerime odaklandim"
Bize göre bu da doğru bir şey değil. Seçiminiz, "birinden birini seçmek" olarak adlandırılabileceği için anlamı dengesizliktir. Makroda rahat yaşamanın bir diğer yolu "Her şey olmak, hepsi olmak"tır. Bu yüzden biz "Her dönemin adamı olmayacaksın" laflarından hiç hazzetmez, yerine "Yedi krallara barışık olacaksın" deriz. Önemli olan her devirde, her görüşte var olabilmek, dost edinebilmek, buna uyum sağlayabilmektir. Anlamak, hoş görmek; benzemeyi gerektirmez. "Uzun vadede, kabulün götürüsü, inkarın getirisinden daha fazla kazanç sağlar."

Mantık, ancak kişilikteki ana kavram olursa şeytan işidir… tıpkı duygusallık gibi. Maharet, her şeyi birbiri ile karmak, her şeyden gerekli miktarı almaktır. Miktarın kapsamına ise kişiden başka kimse karışamaz; çünkü kimse kimseyi o kimsenin kendi kadar bilemez. Ama "karmak" şarttır.

" Ve gerçekten de ben bu hallerimi çocukken yasiyordum"
Ne yaşadığınızı tam olarak bilemem; belki çok hayırlı bir davranış silsilesidir. Ancak unutmamak gerekir ki, bir çocuk değil, bir gençsiniz. Ve her an gençlikten uzaklaşıp önce erişkin, ardından olgun olmaktasınız; ki, her konumun –tabi ki kişi tarafında yorumlanacak/belirlenecek- farklı içeriği, gereklilikleri bulunmaktadır.

Bir acıdan kurtulmak adına beynimizde öncekine oranla daha can sıkıcı bir alan yaratabiliriz. Acılardan kaçmanın yolu beyni giderek idealara (ki, iyilik ve PE/NE de bir ideadır) takmak değil, basitleştirmek, örneğin basit şeylerden zevk almaya çalışmaktır.

Basit şeyler ne olabilir? Hep yaptığım gibi, yine aklıma gelen örnekleri sıralayayım:

  • Kanka ile gülüşmeler ve ufak yaramazlıklar, dedikodular olabilir. (Ama hayır, "değerli sohbetler" olarak kakalanan beyin fırtınaları asla olamaz.)
  • Paramızın yettiği hoş bir mekanda bir çay, ya da bir bira içmek, bir dilim pasta yemek, hatta bir sahilde simit kemirirken dalgalara odaklanıp beyni boş tutma egzersizleri yapmak olabilir.
  • Sanal ya da reel vitrinlere bakıp "ne giyersen kızların dikkatini daha çekerim?" arayışları olabilir.
  • Halı saha maç ortamını düşünmek olabilir. Tuttuğunuz takımın hatlarına ve başarılarına odaklanmak olabilir.
  • "Filancanın doğum gününde ona nasıl bir sürpriz yaparım?" ya da "1 Nisan'da arkadaşlarıma şaşırtıcı şakalar bulayım" planlaması; "Falankesin gönlünü nasıl alayım?" arayışı; "Duruşum (posture) değişirse bu kimliğime yansır" inancı ile gün içinde ciddi bir programla posture antrenmanı olabilir.
  • Çizgi roman okumak olabilir. Saçma sapan denilen eski filmleri (örneğin ESKİ Bond filmlerini) izlemek olabilir.
  • Evin düzenin alt üst etmecesine yeniden dekore etmek (eşyaların yerini değiştirmek) olabilir. Masa üzerini veya arabanın bagajını itina ile temizleyip düzenlemek olabilir. Bir dolabı çekip arkasını temizlemek olabilir.
  • Evde vücut geliştirmeye1 veya jimnastik/yoga yapmaya başlamak olabilir. Namaz kılmaya merak sarmak olabilir.
  • Camiye girmek, kiliseye girmek; belki de girdikten sonra sadece bakınmak ya da bir kenara oturup tanrı ile hoş bir sohbet olabilir. (O duyacaktır. "Ben kullarıma şahdamarından daha yakınım." Kaf 16)
  • Müze gezmek olabilir. Antikacılar sokağını ziyaret etmek olabilir. Yaşanan kentin önceden hiç gidilmemiş bir semtine bir mini safari düzenlemek olabilir.
Bunları yapmayı can istemeyecektir… bilirim. :) Kendinizi zorlayacaksınız...

Bu yüzden beyindeki acı veren alandan kurtulmak adına yapılması gereken ana davranış bu isteksizliği KIRMAK ve dediklerimi yapmaya çabalamaktır. Önemli işin sırrı dediklerimin içeriğinde değil, isteksizliğin üzerine gidip, denileni yapmaktadır.

"Janus selamlar :) Öncelikle sayfani ve seni tanidigim için mutlu oldugumu belirtmek isterim."
Selam bizden de kat-be-kat kardeşim. Bu kadar can sıkıcı laf ettim, ama asıl lafımı sona sakladım: Doğru yoldasın! Neden mi? Basit: Bu soruyu, bu açık yüreklilikle sormuşsun. Fark etmesen de hatalarını vurgulamışsın. Beyninde NE olabilir; ama kalbin süper! (Evet efendim, bunlar ayrı çalışırlar; o yüzden derin düşünmeyin diyoruz.)

Bunlar çok önemli adımlar.

Gerisi bence gelecek. :)



DİP NOTLAR

[1] Genç olan ve daima genç kalan (Cem Karaca'nın lafıdır :) ) erkeklere, alelacayip internet sitelerinde, birbirini yiyen adamların laflarını okuyarak NE dolacaklarına, Youtube'dan Türk vücutçularının linklerini izlemelerini öneririm. Body, zevkli bir spordur ve internette son derece başarılı/eğlenceli, hem de insanımıza ait klipler var. İsterseniz aşağıdakilere göz atabilirsiniz.

Bir dumbell al, evde başla

Evde kendi kendine başla

Ne kadar zaman gerekli

Gençsiniz (bana göre 40 yaş da genç ve hakikaten de genç). Erkek olduğunuz için kanınızda adale yapmak için yaratılmış testosteron hormonu akıyor. Doğa size "hadi, adale yap" diyor. Durduğunuz hata. :D

Çirkin suratlı askerlerden kanlar fışkırtmaya meraklı arkadaşlar: Bilgisayar başından kalkın, gym'in yolunu tutun, en azından tek parmakla mouse tıklayıp zombi öldürmeden önce biraz antrenman yapın. :DDD

Hanımlar, sizin fizyolojinizde kas yapan hormon eser miktarda. Erkek hormonu almadan kas ya-pa-ma-sı-nız. Erkek hormonu almak, erkeğe özenmektir. Özenilen şey, kendinden üstün görülendir. Bir erkeğin östrojen aldığı duyulmuş şey mi? Bir erkek "Ben yağlı ve yuvarlak olucam" der mi? İyi ve güzelin tek cinsin tekeline verilmesinin nasıl bir oyun olduğunu SİZ fark edin. (Sizler yağlı ve yuvarlaksınız ve bu ŞAHANE BİRŞEY.)

Sizler dans edin... İsterseniz erkeğinize dans edin... ve sonuçları görün. ;-) "Ben egemen kadınım, ben kimseye gösteri yapamam, ben izlerim" derseniz, erkeğinizi dans ettirin. Etmek istemedi mi? Ona "Dans etmek, karı kılıklı olmak değildir. Ataerkil olmayan kültürlerde savaşçılar hep dansçılardır" deyiverin. :D Erkekler de dans ederler... ama erkek, erkek gibi dans eder; kadın, kadın gibi... ;-) Dans, müzik enerjisinin motor sisteme yansımasıdır.


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -