Benim sorum nazar ile ilgili, daha dogrusu nazar olarak yorumladigim ama belki de yanildigim bir durum var. Bazi arkadaslarim beni gördüklerinde arka arkaya istemsiz olarak esnerler. Bu hiç degismez. Hatta bunun sakasini dahi yaparlar nazar degdin diye. Ben de bazi tanidigim kisileri gördügümde esniyorum, o kisiler de sabit. Bu bir NE varligi ile mi ilgilidir? Eger öyleyse bu NE'den nasil kurtulabilirim? Nazar ile ilgili daha önce cevaplanmis sorular varsa oradan da okuyabilirim.
YANIT
“Sevgili” öğrencime merhabalar! :)
[Bana “sevgili Janus” diyenler, gönlüme pîr dokunuyorlar!]
Yanıtımın sonundaki linklerden nazar konusunda önceden verdiğim iki yanıta göz atabilirsiniz, ancak ben sizin için baştan kısaca bilgi aktarayım:
(Yanıtımda yer alan kısaltmaların açılımı için Sorular ana sayfadaki "YANITLARDA YER ALAN KISALTMALARIN AÇILIMLARI" linkine başvurabilirsiniz.)
ETC, QM adlı teorilerle bilinç ve kuantum mekaniğinin sentezi sonrasında popüler ruh bilimin "gerçeğe bütünü ile ters" demeyelim de, "pek de gerçeği yansıtmayan" bir teori üzerine kurulduğu ortaya çıktı. Psikoloji ve psikiyatri, bilincin hissiz ve rastlantısal nöron çakışları ile meydana geldiği inancı üzerine bina edilmiştir. Oysa kuantum mekaniğinin doğması sonrasında bilincin bu kadar sığ şekilde oluşmadığı Quantum Mind teorileri ile keşfedilmeye koyulmuştur.
ETCnin önemi şuradadır: Bilinç bir fizik alandır; bu yüzden ne yapacağını, ya da yapmayacağını anlamak mümkündür.
Bilinç bir fizik alandır sözü ise “EM alandır” anlamındadır: Nöron çakmaları ile oluşan elektrik, EM bir alan yaratır; bu alanın –her EM alan gibi- dalga boyu vardır (çok basitleştiriyorum), frekansı uygun olan ile senkronize olur ve rezonans yapar.
İşte NE, PE diye söyleyip durduğumuz alanlarla (doğrusu alanların frekanslarıyla) kontağa girmenin (ezoterik tabir ile “onları envoke etmenin”) işleyiş sistemi budur.
Alanınız beyninizden (ve de diğer beyinlerden) sürekli yayılmakta ve kendine uygun olanlar ile senkronize olup evren var etmektedir. Elektrik pozitif ise diğer pozitif alanlarla kontağa girer. Bu “diğer pozitif alanlar”ın kapsamında diğer canlıların alanı kadar, bize göre “bilinçli ve mutlak iyicil olan yaratıcı”nın, inanç sahibi olmayanlara göre “Platonik değerlerden yapılı bir derin kuantum alanı”nın frekansları da yer almaktadır. Kişilerin karakterlerindeki evrim sonucu tanrıya yaklaşmalarının (ya da tanrının veya pozitif fizik alanın varlığı hakkında giderek delillere ulaşmalarının) nedeni budur.
Kişisel –sürekli yayılan- alanların diğer alanlar ile kontağa girip onları olumsuz etkilemeleri olayını “nazar” şeklinde adlandırmak mümkündür. Görülmektedir ki “nazar” değmesi için nazarı değecek kişi ile nazar değecek kişinin bilincinin senkronize olacakları benzer bir frekansın varlığı şarttır. Bu sözlerimden nazar değen kişinin olumsuz biri olduğu düşüncesi üretilmemelidir. En güçlü NE sahipleri, en kötü kişiler kadar, olumsuz olaylardan en korkan, ya da en hassas olan kişilerdir! Korku, kötülük kadar NE celp eder. İşte “En çok sevenin nazarı değer” sözü bu gerçeğe gönderme yapar: Sevilenin başına bir olumsuzluk geleceğinden aşırı korkmak, evreni bu şekilde (korku faktörünün celp ettiği NE ile) var edecek ve sakınılan göze YİNE çöp batacaktır. Oysa sevilen (nazar değen) kişi -eğer kendi elektriği pozitif ise (korkusuz ve pozitif biri ise) kendi evreninde sorunsuz yaşamaktadır.
Şimdi de göz/nazar bağlantısı hakkında konuşalım.
Nazar (buna olumsuz EM frekanslı radyasyon diyelim) büyük olasılıkla gözlerden fışkırmaz; beyinden yayılır. Bir şeye baktığımızda görmemizin nedeni gözümüzden giren (bize göre ne olduğu belirsiz) enerjilerdir. Bunlara ışık, ya da foton denir ve çeşitli dalga boyları vardır. Bu fotonlar retinada elektrik sinyaline çevrilir ve beyne ulaşır, beyin bunları bildiği gibi yorumlar.
[Beyin bize “Al sana, gördüğün şey bu işte, gerisine karışma” der. : ) Bu yüzden aslında sizin kırmızınızla benim kırmızımın aynı şey olduğunu, hatta her birimizin -biraz Matrix 1 filmindeki gibi- sürekli elektrik uyarılar alan bir beyinden ibaret olmadığımızı kimse iddia edemez.]
Bu mekanizmayı tetral şekle sokalım: Kötü niyetli birinin gözlerinden, kıskanacağı bir objenin (ya da kişinin) fotonları (diyelim) girip beynindeki alanı eksite ettiğinde, oluşan negatif elektriğin var ettiği EM alan BEYİNDEN yayılır, eğer kıskanılan kişideki alan ile senkronize olursa o alanı da negative eder. Yani nazarı değecek olan gözlerinden bir şey fışkırmaz, gözünden bir şey girince beyninden EM dalga fışkırtır. Göz/nazar bağlantısı bu şekilde açıklanabilir.
Ancak son yıllarda ortaya atılan “Radikal Çiftler” teorileri, gözler ile EM alanlar arasındaki bağı ortaya koymuştur; bunu da bir dipnot olarak eklemek gerek. Manyetik Maji eğitiminde bu konuya –adamı sıkıntıdan uyutacak kadar- yer verdiğimizi de ekleyeyim. :)
Esnemek ile nazar arasındaki ilişki ise –bildiğim kadarı ile- sadece kültürümüzde bulunan bir şehir efsanesidir. Ancak bu yaygın olan şehir efsaneleri, yaygın oldukları için, genelde beyinlerde doğrulukları yönünde bir düşünce kalıbı yaratırlar. Söz konusu kalıp var edildiğinde artık esneme/esnetme süreçleri de start alacaktır. Thought formlar bazı kişilerde o kadar güçlüdür ki (çünkü gerisinde belki de evrendeki en büyük var edici güç olan ”inanç” bulunur) benden danışmanlık alan kimi kişilerde belli bir diziyi izlemeye başladığında tek gözü yaşaranlar, her kahvaltıdan sonra burnu akanlar, hatta hava kapalı değilse (dikkat edin, kapalıysa değil, kapalı değilse) bunu uykusunda hissederek boğazı ağrıyarak uyananlar gördüm.
Aslında bu can sıkıcı denilebilecek sonuçlar, sinelerinde çok da iyi bir haber gizlerler: O haber de bu sonuçları yaratan bilinçteki var etme gücüdür! Belli zamanlarda belli fizyolojik olaylar yaratabilmek, başlı başına “büyük bir var etme gücü taşıyan bilinç” anlamındadır. Bu güce kolayca “majikal yetenek” de denilebilir.
Avrupa Yakası adlı eski bir dizide yer alan “paracı” bir dergi patronu, bilgisayar başında çalışmakta olan elemanlarının arasında ne zaman girip birkaç laf etse, daima sözlerini –ellerini klavye tuşlar gibi yapıp- “Çalışın, çalışın…” diyerek bitirirdi. Ben de size –parmaklarımla beynime vurarak aynı şeyi söyleyeyim: “Çalışın, çalışın… majide diğerlerine oranla daha kolay başarıya erişecek olabilirsiniz.”
Nazardan Nasıl Korunulur?
Nazar nedir?