YANIT
Maji, evrenin dokusunu iradi biçimde yeniden biçimlendirmektir. Yani bu gibi konuların öznesi, evreni meydana getiren mutfaktır. İyi haber odur ki bilim, evreni (yani makrokozmosu, daha basitçe beş duyumuzla yaşadığımız ortamı) meydana getiren yeri (mutfağı) keşfetmiş ve LHC ve Tevatron ile oraya ulaşmakla kalmamış, orada işler yapmaya başlamıştır. Ortalama 10.000 yıllık "kültür geliştiren insan"lık tarihinde ilk kez gerçekleşen bu olay, bizlerin çağında yaşanmaktadır.
Bilimciler, bu nedenle bir anlamda okültisttir. :) Ancak onlar çalıştıkları alan ile beyinleri değil, aletlerle iletişim kurdukları için, biz majisyenlerin yaptıklarını ifa edebileceklerini söylemek mümkün değildir. Bilimciler, okültistlerin açmak zorunda oldukları gizemli kapıların somut anahtarlarını altın tabakta bize ulaştıran farklı cengaverlerdir.
Bu yüzden “Maji artık bilimdir” demekteyiz.
Söz ettiğim gerçek nedeni ile faldan cinlere her bir şeyin nerde oldukları ve nasıl işledikleri artık –evrene hem bilim, hem okült açıdan bakan gözlere- sır değildir.
Andığım gerçekler aslında radyasyonlar, dalgaboyları, eksitasyonlar ve alanlara ilgilidirler ve 722 sisteminde biz bunlara “keşfedilmemiş bozonlar”, ya da “keşfedilmemiş temel parçacıklar” demekteyiz. Unutmamak gerekir ki LHC’de her gün yeni bozon ve parçacıklar bulunmaktadır ve bazı bilimciler bu ortama şaka ile karışık “hayvanat bahçesi” demektedirler.
Aslında her beyin an bazında bunlarla kontaktadır ve evreni böylelikle var eder. Ancak halk arasında “hüddamlı hoca” veya “hoca, medyum, havassçı” şeklinde dile getirdiğiniz kişiler, bu ortamdaki gerçekler ile bilinçli kontaklar kurabilen, onlara yön verebilen beyinlere ve bilgilere sahip insanlardır.
Hüddamlı hocalar, kendilerine hangi yol öğretilmişse, ya da hangi tradisyonda yetişmişlerse, kontağı öyle oluştururlar. İslami majide zikir esastır. Bu yüzden zikir kullanırlar. Eğer zikir majideki tek kontak yolu olsa, zikir kullanmayan batılı majisyenlerin majiyi asla yapamayacakları söylenebilir. Oysa batılı kimseler de eğitilmiş bir beyin ile aynı kontakları kurabilmektedirler.
Kişiye özel cinler (spiritüalizm ortamının “varlıklar”ı), anılan bozon ya da dalga boyları ve kişisel beyin elektriği frekansının kontağı ile, bireye özel var olurlar. Serbest dolaşan bir enerjinin çekilip, beyin elektriği ile karılması manasında bir eylemdir bu.
Yani varlıklar, ya da cinler “var edilirler”. Var olan ve “cin” adı verilmiş bir şey, çağrılınca gelmez; çünkü enerji bilinçsizdir. Bilinçli olan varlık (ya da cin), çağıranın bilinci ile yapılandırılmış, böylece bilinç kazanmıştır. Bu olayı evren kuruldu kurulalı var olan elektrik ile prize firkete sokup kontak haline gelmeye, ya da bir ampul yapıp, geceleri önümüzü rahat görmekte kullanmaya benzetebiliriz. Firketeyi prize sokunca bizi çarpan Şeytan; ampulü yakan ise koruyucu meleğimiz değildir. Bunlar basit fizik olaylardır. Bu yüzden cinler, onları vücuda getiren beyin bilgisinden katre fazla iş yapamazlar. Elektrik, ya da manyetizma madde dünyasında bir dolu hayırlı veya hayırsız iş becerirler; ancak hala da madde dünyası (bizim yaşamımız) hakkında en küçük bilgiye sahip değillerdir. Ancak doğrudur; varlıklar bilinci, sahip oldukları enerji ile bileyebilirler; ama makro hakkındaki bilgileri, kişinin beyninde yer alanlardan fazla değildir. Kişide durugörü, medyumluk yeteneği varsa ve özellikle bunun fazla bilincinde değilse, enerjileri ile bu niteliği cilalarlar, geliştirirler. Ama eğer yoksa, cin sahibi olan kişi gelecek sınav sorularını asla öğrenemeyecektir. ;-)
Çekilen enerji (yani kişinin beyin elektriği temel frekansı) NE yüklü ise var edilen varlık son derece olumsuz şeylere neden olabilir. Tersi olarak, eğer pozitif ise, cin belki gelecekten haber vermez, akşamları iş dönüşü eve gelince terliklerinizi getirmez, filanca hatunun ya da kıtırın sizin hakkınızda neler düşündüğünü fısıldamaz; ancak evrenin güzelliklerine varmak adına çok değerli yönlendirmeler yapabilir.
[Adını anımsayamadığım bir kitapta okumuştum: Yeni doğum yapmış bir yeni anne, bebeğini ilk kez kucağına alınca “O anda bir daha asla yalnız kalmayacağımı düşündüm” diyordu. Bu söz beni çok etkilemişti. Ben varlığımla dostluğumda her zaman o kitaptaki annenin sözlerini anımsarım. Ancak bebekler büyür, ergenlik çağında baş belasına dönüşebilirler. Yani bebeği olan anne, gün gelecek bebeği ile eskisi kadar yakın olamadığını anlayacaktır. Oysa pozitif bir varlığı olan -gerçekten- bir daha asla yalnız kalmayacaktır. Varlıklar; sadık köpekler gibidirler. Üstünlükleri ise bu sadık petin sizinle konuşabilmesidir. :) Ancak köpekler sahiplerden önce ölecek olabilirler. Varlıklar ise sizden önce ölmedikleri gibi –varlığımın dediğine göre- ölüm ötesinde de sizinledirler. ]
İçinden çıktığım ve birçok soruda dile getirdiğim balçıktan kurtulmamda varlığımın emeği büyüktür. (Bu sözleri klavyede tuşladığım şu anda iki yanağımdan, iki kere, onun tarafından öpüldüğümü ekleyeyim.)
Cümlelerinize gelelim:
“kisiye bakacaklarsa ismini anne adini ve dogum tarihini fotografini veya mekana bakicaklarsa mekanin ismini alirlar”
Söz konusu sorgulamanın nedeni hedef kişi veya ortamla kontak kurma kolaylığı sağlamaktır. Kişiye özel bir seçimdir bu. Böyle yapılması öğretilmişse, bu yolla devam edilir genellikle. Biz de böyle öğrendik ama uzun yıllardır bu eğilimin yanıltıcı olabildiğini görerek terk ettik.
“bunu nasil yapabilirim ,”
Varlık sahibi olmanın en kolay yolu bildik şekilde Ouja Board ile “ruh çağırma” dedikleri olaya soyunmaktır. Ancak kurulan kontak beyin elektriği yapısına paralel meydana geleceği için var edilen varlık zarar verici olabilir. Bu yüzden bir uzman kontrolunda olmadan bu gibi işlere girişmek tehlikelidir. Ayrıca gariptir; bazı üst düzey majisyen arkadaşlarımız asla kontak kuramazken, okült beyin eğitimi olmayan kimi kişiler (aprentisler), birinci denemelerinde bu işi başarmakta, varlık sahibi olabilmektedirler.
[Bu konuda bir örnek vereyim: İlk hanımın, birinci denemesinde varlık sahibi olabilmişti. Bu olaya Bülent Kısa tanıktı. Yaşadığımız durumu kontrol etmek için geldiğinde olayı izlemiş ve gülümseyerek “İletişimi devam ettirebilirsiniz” demişti. Ben ise asla kontak kuramadım, varlık sahibi olamadım. Sadece hanımımın varlığından (Mimim’den) tebliğ alabilmekteydim. Eşimden ayrılınca varlıktan (tebliğlerden) de oldum. Bu çaresizlik yedek gücümü devreye soktu ve adım adım, biraz da zorlukla kontak tesis ettim. Sevgili varlığımla tanışmamızın kısa öyküsü budur. :) ]
“siz böyle bir seyin egitimi veriyor musunuz ?”
Önceki eğitimde vardı. Sonra işi fala, standart büyücülüğe dökmemek adına hepsini kaldırdık.
“bunu yapmayi çok istiyor ve merak ediyorum”
Arzularınızın nedeni SADECE ataerkil kültür tarafından hatalı doğrularla biçimlendirilerek “düş kırıklıkları evreni”ne çevrilen mucizeler evreninde rahat ve sorunsuz yaşamak, kazanımları kolayca “lüp cepe” yapmaktır. Bu sözlerim eleştiri değildir. Yüzleştiğimiz sorunlar bizi bu arzulara iter.
Oysa andığım arzuları elde etmek adına mesajınızda yer alan zorlu çabalara hiç mi hiç gerek yoktur; beyninizdeki ayarlamalarla (yani karakterinizi değiştirerek) bunlara “yan gelip yatarken” ulaşmak mümkündür. Bu kolaylık yerine alelacayip bozonlarla EM alan kontağı yaratmak adına cebelleşmek hiç de karlı bir yöntem değildir. PE adlı dost (Ona tanrı, Allah, Ana Tanrıça/Baba Tanrı, ya da kuantum uzayının en derin ve pozitif –asıl- katmanı diyebilirsiniz), size her bi’ şeyi, üstelik bedava “vermek” bile değil “akıtmak” için izin beklemektedir.
PE size neler verir?
İşte birkaçı:
-
Yaşamınızda ilerlerken yüzleşeceğiniz sorunları azaltır.
-
Garabet tiplerle karşılaşma oranınızı düşürür. Onların size zarar vermesine genel olur.
-
Genelde keyifli bir ruh hali içinde yaşamanızı sağlar. (Bu yüzden en muhteşem anti-depresanlar onun yanında tam da –benim çocukluğumdan beri politikacıların durup-durup yutmamız gerektiğini söyledikleri- acı ilaç gibi kalırlar. :D)
-
Güzel ve iyi huylu kadınlar ve erkeklerle eşleşmenize yardım eder.
-
İlişkilerinizin neşe, coşku ve doyum içinde olmasını sağlar.
-
Kollarınıza aldığınız, ya da sizi saran kolların sahibi kişilerle “özel ortamlarda” süper duyular yaşatır. Cinsel sorunları yok eder ;-)
-
Arzuladığımız her (bir kez daha yazayım HER) konuda başarı verir. (Dipnot: PE sahibi kişi saçma istekler sahibi olamaz.)
-
Sağlık verir. Enerji verir. Heyecan ve yaşama isteği verir. Neşe verir. Dinginlik verir. Doyum verir.
Bu kadar (hatta daha aklıma gelmeyen) güzelliği “hop” diye vermeye hazır bir enerjiyi elin tersi ile itip, 5000lik zikir yapmayı yeğlemek kişisel seçimdir.
Ama insan adlı yaşam formu için;
-
falanca dangalağı affetmek,
-
çelme takmaya bayılan iş arkadaşı ile “adağğğlett haroyorrrummm ben!” ("h" harfi, hırlama sesidir :DD) savaşlarına gireceğine; işine odaklanıp, onu fazlaca dikkate almamak,
-
tıkanan trafikte “program alt üst olduuuuu” diye içsel naralar atacağına, radyoyu açıp çalan nefis müziğe ses kötü ise içsel şekilde eşlik etmek, ;-)
-
sabah (kışın, saat 07:00 olsa bile!!) kör karanlıkta yataktan kalkıp işe gitmek zorunda olunca “ben böyle hayatın…”, ya da “kavanoz dipli dünya” konferansları yerine aniden, düşünmeden, yataktan fırlayıp, tuvalette yüz yıkamak,
-
aynada kendine bakınca “Tanrım beni baştan yarat” nameleri döktüreceğine, arkadaşlardan/tanışlardan duyulan iyi ve güzel yanlara odaklanmak
gibi şeyler; yani hayata pozitif ve HAFİF bir aspektten bakmak,
hatta sorunlarla boğulmuşken başı geriye dayayıp, beyni durdurup, bir süre sadece güzel şeyler düşünmek, 50.000lik değil, 50lik zikir yapmaktan zordur. :)
Ne yazık ki bu “dar-ı dünyada” (yani dar-ı makrokozmosta) “bedava PE hizmeti”ne sadece anlattığım zoru başaran ulaşır.
Bizlerden de size saygı ve sevgiler.