Dogal afet ve korku hk.
Keyifler nasil? Umarim afiyettesindir.
Daha önceki yanitlarinda "Dogal afetlerin konusuldugu ortamdan kaçin" ya da benzeri bir cümlen vardi. Bu sebeple aslinda bu soruyu sormaktan çekiniyorum fakat bu konuda içimi ferahlatamadim.
Bir süre önce tasindim ve tasindiktan sonra daha dikkatli bakinca -detay vermeyeyim- binanin güven vermedigini fark ettim. Bu da korku olusturdu.
Sorum su; Günlük hayatta deprem ile ilgili ne düsünüyorsun/düsünmüyorsun, yapip/yapmiyorsun, bu olaya nasil bir bakis açin var merak ediyorum. Konuyu ucundan düsünmek bile NE celp edebilir fakat ayni zamanda da böyle bir gerçek var. Tasinmanin maddi yükünü kisa zamanda tekrar karsilayacak durumda degilim maalesef. Korku da bildigimiz gibi = NE. Tavsiyelerin nelerdir?
Umarim sorum ve cevabi okuyan kisilerde korku uyandirmadan daha rahat olmalarina vesile olur.
Saygilar.
YANIT
Heyyyy! Merhaba kanka. (Al sana bir tane daha bizim "heyyyyy"lerden… )
Evet, sorundaki konu tatsız… ama burası makro, pek tatlı yer değil. İyi haber o ki, yaşadığımız hayatı güllük gülistanlık yapmak, şahane bir cümbüşe çevirmek mümkün… işin sırrı, quantum jump'ta.
Soruyu soracaksın tabidir ki. Soru sorulsun diye buradayız. Ama evet, soruyu okuyunca (anlık tedirginlik duyulduysa) NE celp olur; yine de hemen dağılır. Kalıcı olan bizlerdedir ("Nasıl yanıtlasam?" diye bir süre beyin işletenlerdedir). Ancak bizler sağlık çalışanları ve doktorlar gibiyiz. Yani nasıl ki onlar salgınlarda ortalardaysalar; bizler de -bizlere sorun- diye bu siteyi açtık… ortalarda olmaktan başka çaremiz yok.
Aslında NE duşu açısından bizim (ben ve sitedeki arkadaşların) durumumuz işin en kolay olanı. Orta tabakada salgın süreçlerinde doktorlar ve sağlıkçılar var. En olumsuz düzeyde ise -salgın filan yokken bile- psikologlar bulunmakta. Bu insanlar bitmez bir NE bombardımanı altındalar. Berbat şartlarda çalışan maden işçileri bile belki bu kadar negativite altında değildir. Bu sözlerim sormuş olduğun soru ile ilgisiz ama söylemeden geçemedim. Ayrıca bu NE celbi konusunu iyi anlamışsın; bu beni mutlu etti dostum.
Ve deprem… Korkmak demeyelim ama tedirgin olmamak zor. Önlem deniyor, ne önlemi? İstanbul yıkılırsa, belki de ölmek daha hoş bir kaderdir. Bu kadar bina nasıl Japonya standartlarına getirilir? Marmaray (tehlikesi) hakkında ise zaten Discovery'de bir belgesel bile yapıldı. Evinde önlem aldın diyelim; peki ya girdiğin binalar, bindiğin araçlar, gittiğin sinema-tiyatro, arkadaşının/sevgilinin evi, meslek gereği içinde olduğun mekan? Ben kişisel olarak mundane bakış açısı ile deprem riski olmayan kentlere göçten başka çare görmüyorum. Ama bu yazdıklarım seninle bir bar sohbeti babında… Bu konularda ahkam kesecek bilgim, konumum yok.
Ben bildiğim alana gireyim.
Maji, çok, ama çok çok çok çok güçlü bir koruyucudur. Çok acıdır ki, adı kötüye çıkmıştır, dahası, maji meraklıları bu inanılmaz ilmi çapanoz etmektedirler. (Kimseyi kınamıyorum, hepimiz aynı kumaştan yapılı, üstelik aynı kültür ile yamultulmuş canlarız. Ben de fi tarihinde böyleydim.) Maji genelde para cukkalamak, intikam almak ve belden aşağı konularda kullanılır. Oysa bu yaşıma dek majideki en büyük başarıların korunma çalışmalarında elde edildiğine tanık olmuşumdur. Neden böyle? Valla okültik açıdan bilmiyorum. Yani elimde araştırmalara dayalı somut bilgi yok. Ama imanlı biri olarak bir teori üretebilirim: Bence bu çalışmada yaratıcı (tanrı), ya da inanca göre bilinçsiz, pozitif, ana yönetici katman, daha kolay devreye girebiliyor; müdahil olabiliyor.
Konuya Müslümanlık açısından bakalım: Allah'ın en has adlarından biri "esirgeyen"dir. Yani Yahve gibi "yıkan, yakan, kıskanan" değil (bunları ben kötü vicdanımla uydurmadım; hazret kendi diyor Tevrat'ta). Bu nedenle, onun yapısına uygun şekilde/niyetle maji yapınca kontak kolay kuruluyor. Ama tabidir ki majikal yeti de çok önemli.
Ben bir majisyen olarak duanın yeterli olduğuna pek inanmayanlardanım. Etkisiz demiyorum; ancak biraz -ne diyeyim- amatörcedir diyeyim. Bizim inancımızda yaratıcı zaten verir; yalvarmaya (dua etmeye) gerek yoktur. Bir tanrı bana ihtiyacımı ancak ben yalvarınca "lütfedip" veriyorsa, benim saygımı kazanamaz. Bize göre Tanrı onunla senkronize olduğumuz her an, duaya muaya gerek yok, vermez… AKITIR. Onun yapısıdır, doğasıdır bu. Bu yapı, kadınların memelerinden karşılıksız, hatta mantıksızca, makro kurallarını piç ederek süt akması ile benzerdir. Dua ise çok hafif yollu bir majidir. Duada yürekten bir pişmanlık bildirilirse, beyinde hatanın yinelenmeyeceği hakkında öz inanç varsa kontak kurulduğu için koruma oluşur. Yani "dua kabul olur" şeklinde söz doğru değildir. Doğru şekilde edilen (senkronizasyon yaratacak beyin dalga boyu var edecek şekilde edilen) dua ile beyin elektriğini kişi dua ederken kendi temizlediği (rafine ettiği) için tanrı ile araya çekilen duvar zayıflar, yaratıcı bolluğunu ulaştırmaya başlar. Bu kadar lafı şundan ettim: Bence deprem kuşağında yaşayan ve taşınamayan kişiler birlikte dua edebilirler ya da maji (korunma çalışması) yapabilirler.
" Dogal afetlerin konusuldugu ortamdan kaçin" ya da benzeri bir cümlen vardi."
Evv-vettt! Az demişim: Tabanları yağlayın, gazlayıp, kökleyip kaçın.
Bu tarz haberleri DİNLEMEYİN.
Sosyal medyaya bu konu ile ilgili -özellikle eleştirel- konularda laf üretmek için GİRMEYİN.
Depremin şiddeti kaçmış, hangi katmanda olmuşmuş, şurada olacakmış, burada çatlayacakmış… İLGİLENMEYİN.
Hele ki "Depremde şu oldu, bu oldu" haberlerinin bulunduğu mıntıkadan ışık hızında fertiğe ulaşın.
Alınabilecek önlemleri öğrenmek için konuya eğilin, bilgiyi alın, uygulayın… ve bu tarz laflardan KAÇIN.
Korunmanın bir yolu da beyinde korku yaratacak hiçbir alanın olmamasıdır. Hatta hastalık sohbetlerinden de aynen kaçın. Bu ortamlar tabancayı şakağınıza dayayıp Rus ruleti oynamakla aynı şeydir. Şen, rahat, pozitif, iyimser, tanrıya (ya da tamamen pozitif ama bilinçsiz bir kuantum katmanına) yakın bir beyin elektriği en büyük koruyucudur.
Ufaktan bilime girmesek olmaz: Her şey sanal arkadaşlar. Kendi yarattığımız (ya pozitiviteden, ya negativiteden enerji alarak var ettiğimiz) bir evrendeyiz. Wigner ve arkadaşları ünlü "Wigner'ın arkadaşı" adlı düşünce deneyleri ile ünlü Young deneyini pespaye ettiler. Kuantum çöküşünü yapan ölçüm değil; tabidir ki BİLİNÇtir. Karşınızda ortalama iki milyon seçenek var. Bunlardan hangisini seçileceğine bilinç, yani bilinçteki negativite, ya da pozitivete oranı karar verir. Boş kafa, tembel, dağınık, disiplinsiz, gevşek dangalaklar olduğumuz için değil; kuantum mekaniğine inandığımız için "eğlence-de-eğlence" diyoruz. Mikronik saniyede kendinizi üzdüğünüz, tedirgin ettiğinizde ANINDA OLUMSUZ PARALEL EVRENE ATLIYORSUNUZ. Bu sözler Many World hipotezinden… Standart yoruma göre ise ANINDA OLUMSUZ SEÇENEĞİ ÇÖKTÜRÜYORSUNUZ. Ben her zaman tufan partisi verenlere saygı duymuşumdur. Kaçma imkanı varken parti verenlere değil tabidir ki… ama gitme imkanı yoksa, sığınakta korku ile ağlaşacağına, içip (tabidir ki alkol kullanılıyorsa), dans etmek en en en en iyi koruyucudur. "Hıh! Dua etmek en iyisidir; bu tapınmadır!" diyen mi oldu? Cevap veriyorum: Tanrıya dans ederek de tapınılır (yaklaşılır). Kibele'nin erkek Gallus rahipleri, Dionysos'un kadın tapınıcıları, Müslümanlığın semazenleri ve Aleviler buna kanıttır. Yani tufan partisinde isteyen dua edebilir tabidir ki… ama bence en sağlam yol dans ederek de dua etmektir.
Toparlayayım.
Korunmak için:
-
İmkanınız varsa taşının. (Ben dahil %99umuzun, çeşitli nedenlere bağlı olarak, imkanımız yok tabidir ki.)
-
Önlemlerinizi alın. Gevşek ve larj (saldım çayıracı) olmayın. (Bir deprem çantanız yıllar boyu yatağınızın yakınında dursun, 6 ayda bir içeriği yenileyin. Cep telefonunuz yanınızdayken uyuyun.)
-
Korkuyu unutun. (Bunu tetikleyecek, beyninizdeki alanı düşünmeyerek silmenize izin vermeyecek her şeyden uzak durun.)
-
Her akşam, RAHAT BİR GÖNÜL İLE, yalvarıp yakarmadan, kendini acındırmadan, en büyük dostunuz (en büyük yâriniz/yardımcınız; hatta yarınız) olan tanrı ile (ya da bilinçsiz bir enerji olsa da en büyük pozitivite kaynağı katman ile) sevgi ve NEŞE içinde konuşarak koruma isteyin. (AMA İŞİ KISA TUTUN.)
-
Maji yapın. Majide de işi kısa tutun.
(Evet efendim, kısa tutun! eğer yeni Gama eğitimini bitirebilirsek, bunu nedenselliği bilim ve formüllerle var. Bu eğitim majide bir devrim niteliğinde arkadaşlar. Umarım bitirebilirim.)
(Editörün notu:
Bu soru 12 Eylül 2024'de JAnus tarafından yanıtlanmıştır (sitemize gelme tarihi 11 Eylül 2024'dür.)
31 Eylül 2024 tarihinde yayınlanan Can sikintisi psikolojik travmalar (NE atağından kurtulmak için egzersizler) başlıklı
yanıtta "Janus bu yanıtını 12.8.2024'de vermiştir. Eğitim bitmiştir. Son okumlar aşamasındadır" şeklinde not girmiş olsam da, Janus kapsamı genişletmeye, eğitime "Nazar" konusunu da almaya karar verdiği için yayınlanma süresi biraz daha gecikecek olabilir.)