YANIT
Çok teşekkürler sözleriniz için! :) Gerçekten soru beni inanılmaz keyiflendirdi.
Bu güzel jestiniz adına sizi boş olduğunuz bir akşam evime, mum ışıkları, insens kokuları eşliğinde, yemeğe davet ediyorum. Bi’ dakka canım, danışmanlık kapsamında davet ediyorum. (Hemen yanlış anlayan olmuş. Ne kötü niyetli insanlar var yarabbim!) Danışmanlığa ilgi duymuyorsanız, kelebek ya da pul koleksiyonlarım var, onları da gösterebilirim; ya da reiki yaparız veya sanat olaylarını tartışırız. Eski eş ile sorunları iki saate dek sessizce dinleme mütehassısıyım hem... :) (Umarım erkek değilsinizdir. :) )
Şaka bir yana, gelin, bu sorunuzu bir sohbet şeklinde yanıtlayayım, çok farklı alanlara girelim; Lilith’den, Bülent Kısa’ya, Mary Poppins’den, eski bir kitaba dek çeşitli konulara, hatta özelime dalıp çıkalım… en sonunda karizma hakkında konuşalım… ne dersiniz?
Öncelikle bana lütfettiğiniz niteliği (yakışıklı, fit ve karizmatik olmak) ayrı-ayrı ele alıp, biraz laflayalım; sonra bilgi transferine geçelim.
Yakışıklılık: Sizi düş kırıklığına uğratacağım, çünkü yakışıklı değilim. Hayır; bu sözlerimin nedeni geleneksel (ve de az biraz riya içeren), alçakgönüllülük esintileri taşımayı hedefleyen lafları yinelemem değil; elimde somut bir kanıt var: Çenem kırık. :)
Bunun nedeni 86 yılında (tarihlemede 1-2 yıllık hata bulunabilir) çenemin kırılması ve iki kez İngiltere’de, üç kez ülkemde ameliyat olsam da düzeltilememiş olmasıdır. Herkesin bir derdi, kafasına taktığı anlamsız bir sorun vardır. Bunlar kısa boy, kısa bacak, toplu beden, selülit, küçük göğüs, parasızlık, güvensizlik benzeri aşağı yukarı benzer kalemlerdir. Benim sorun ise kırık çenedir. :) Çok uzun yıllar üzerimden atamadığım, beş kez ameliyat olmayı göze aldığım bir konudur bu. Kafaya taktığım bu durumun bana verdiği acıyı büyük miktarda aştım tabidir ki…
En çok da aynaya sol profilden bakmayınca. ;-)
(Aramızda kalsın; bu gün düzeltilebileceğine inansam altıncı operasyona evet derdim. Ama ümidimi yitirdim artık...)
Fit olmak: Gençlerle yarışmama olanak bulunmasa da, evet, yaşıma göre gerçekten güzel sayılabilecek bir bedenim var. Bunun nedeni ise basit: Eski bir sporcu ve spor hocasıyım. 36 yaşında mesleğimi bıraktım, ama spordan uzak kalamadım, amatörce bir outdoor sporunu yapmaya başladım. Giderek başarılı oldum ve yeniden profesyonelliğe atladım.
İşin komiği, bu spor dalında zerrece yetenekli olmamamdı!
Yani bu sporu delice sevsem de, insanı şaşırtacak (hatta biraz nezaketsiz kişileri gülmekten yerlere yıkacak :) ) kadar yeteneksizdim. Ama pes etmedim. Tabi ki bu duruma üzülsem de, geri adım atadım. Yine komik bir durum: Yeteneksizliğimi o kadar çaktırmadım ki, ufak bir şöhret sahibi bile oldum! :)
Demek istediğim şu: “İnsan iradesi” dense de aslında insanın “canının istediğini yapma kapasitesi” şeklinde adlandırılabilecek bir itilimi eğer gömüldüğü yerden çıkartabilirseniz (bu itilim doğal şekilde her insanda bulunur) başarılamayacak iş yoktur. Yukarılardaki hazretin insana bu kadar düşman olma nedeni, bizlerin bu tanrısal bile denilebilecek -bir anlamda- “yaratma” yeteneğimizdir. Ataerkil kültür, “ayıptır/günahtır”larıyla bu yeteneğimizi köreltir. Tabidir ki ayıp da vardır (bizler giderek demode olan “ayıp” kavramını seven kişileriz), günah da… ancak bunlar KESİNLİKLE ataerkil kültürün kakaladıkları şeyler değillerdir. Eğer ben de "Bu yaşta olmaz, alay ederler, becermem, gençken yapamadım şimdi mi yapacağım, rezil olurum" benzeri aklı başında şekilde düşünseydim, on yıl boyunca inanılmaz eğlenemeyecektim.
Soruyu belki de nasıl yaşadığımı teknik olarak öğrenmek adına sorabilmiş olacağınızı varsayarak daha detaylı yanıtlayayım:
Sporu hiç bir zaman bırakmadım. Hala evimde kilolar ve bir Weider aleti var; eski bir body'ci olarak gerek onlarla (hafiften) çalışırım, gerek jimnastik yaparım. Haftanın üç günü kesinlikle müziği açıp spora zaman ayırırım. Ayrıca yıllardır her gün -benim sarışın (yani bebeğim, pardon köpeğim) yüzünden- cümbür cemaat (peşimde 4-5 köpekle) bir saat yürürüm. Her şeyi yer, alkol ve sigara kullanırım... ama hepsini "itidal" içinde tüketirim. Arada güzel kebapları, sarımsaklı mantıları, nefis börekleri, dolu dolu iki tabak kuru-pilavı :) hamutu ile götürürüm. Bazı geceler azarım. ;-) Ama genelde alkole, sigaraya, yiyeceklere ve sekse karşı dikkatliyimdir. Yani vukuatlar dışında kalan zamanda (ki, onlar da gereklidir), genelde ayağım frendedir, vites düşüktür. "Yea, ben majisyenim, iki çalışma yapar sıyırtırım", ya da "Sınırları sevmem, kurallara boyun eğmem", hatta "Bu dünyaya bir kere geldik, bi daha mı gelecez" yaklaşımları bana (bizim düşünce sistemine) terstir.
Karizma: Size yine hak veremeyeceğim. :( Kesinlikle karizmatik olduğuma inanmıyorum. Bu sözlerimin gerisinde de yapay bir alçakgönüllülük değil, somut gözlemler bulunmakta. Duymaya hazır mısınız? Doğal halimi sergilediğimde değil karizmatik olmak, insanlar benden korkarlar. :) Yani beni görünce titremeye başlamazlar, kaçacak delik aramazlar; tedirgin olurlar. Bu etkiyi dağıtmak adına pozitif (kibar, güler yüzlü, comme il faut vb.) bir sosyal kimliğim vardır. O bir maske olsa da bir riya değildir; The Mask filmindeki gibi tenime perkitilmiştir. Ama yine de maske çıkınca ortaya çıkan ben, görünenden çok daha soğuk, çok daha sert, çok daha uzak biridir. Bu yanımı pek, ama pek az insan bilir; çünkü çok az kimseyi o kadar özelime alırım. Sitede yer alan ikonumun yarısı bu yüzden koyu renklidir. Bu ikon, uzun araştırmalar, düşünce prosesleri sonucu yaratılmıştır ve var olma nedeni “hava atmak” değil, site ziyaretçilerini uyarmaktır. Kısaca, çok derinlerde NE izleri olduğu için doğal (maskesiz) halim çekici değildir.
Neden böyleyim? Neden hem iyi, hem kötüyüm? Neden NE sahibiyim?
Böyleyim; çünkü ben "öldürülen/saldırıya uğrayan ruhlar"dan biriyim...
Bu konuyu açalım.
Bizim inançta “seçilmişler” vardır.
Bu alanlar (ruhlar)
-
bizim sisteme göre “pozitif alanın akıncıları”,
-
kuantum mekaniği açısından bakarsak “pilot wave”,
-
anaerkil ezoterizme göre “Lilith’in çocukları”dır.
Lilith deyince gerilmeyin: Lilith, Ana Tanrıça’nın Yahudi Kabala’sında lanetlenmiş halidir.
Hazretler seks konusu olunca krize girerler, Ana Tanrıça da seksi savunuyor ya, onu hemen “aşifte” (hatta çokluk şeytan) ediverirler. Yunan mitolojisinde Afrodit, Pandemos (herkesin malı)’tur; İncil’de “yedi kralla şehvet şerbeti içip kendinden geçen” Babil Fahişesi’dir. :) Bu adamlar cinsellikten öyle korkarlar ki, bir bebek kendi kendine kikirdediği zaman burnuna, ya da kafasına vururlar ve “Defol Lilith” derler; çünkü o anlarda Lilith’in bebeği sevdiğine inanırlar.
İşin çarpıcı yanı: Haklıdırlar!
O anda bebek -Lilith diye bir şey var mı, bebek okşar mı bilemem- ama bizim Yaratıcı dediğimizi ve bize göre bilinçli olan- ana alan ile kontaktadır.
Bu konuyu da açalım: Diğer alem -anaerkil cinsellik olarak nitelediğimiz, iki cinsin ORTAK zevk ile makro ortamında TAMLAŞMASI şeklinde yorumlanması gereken- cinsellik ortamı hisleri ile doludur. Bebekler ise bir süre geldikleri yer olan diğer alem ile henüz senkronizedirler! (Bu durum yeni ölenler için de geçerlidir. Köpekler -özellikle bazı kutsal ırklar- bu yüzden bebekleri çok severler; kendileri de “oralar” ile kontaktadırlar.) Bülent Kısa, bu gerçeğin bir çocuk kitabında, Mary Poppins’te, “John ve Barbara ile Sığırcık” adlı bölümde dile getirildiğini söylemiştir.
Sözlerinden aklımda kaldığı kadarını aktarayım: John ve Barbara yeni doğmuş bebeklerdir. Bu yüzden Güneş ile olduğu kadar evin -sanırım- damına yuva yapmış Sığırcık kuşu ile de konuşabilmekte, hatta ilginç sohbetler yapabilmektedirler. Örneğin ebeveynlerinin kendilerini bebek yerine koymasına gülmekte, onları mutlu etmek adına bebek taklidi yaptıklarını söylemektedirler. Mary Poppins ise bu durumun sürmeyeceğini ve değişeceğini açıklar. Sığırcık da, bebekler de ona inanmayı redderler. Oysa sığırcık bir dahaki baharda yuvasına geri gelip John ve Barbara’nın hatırını sorduğunda aldığı yanıt sadece “Glu, glu” olacaktır.
Yani bebeklerin burnuna vuran ebeveynler, bebek ile öncel evren arasındaki pozitif bağlantıya son vermektedirler. Zaten yapmak istedikleri de budur.
Aslında bu kadar korkulan Lilith’in de (İncil’deki korkunç Şeytanlar gibi) cinsellik açısından insanları aldatmaktan başka hiçbir suçu yoktur. İnsanların derilerinde yara çıkartan, denizleri kana çeviren, acılaştırılan suları insanlara içirip onları öldüren, insanlara zarar vermek için akrep zehri ile dolu çekirgeler yollayan, insanları öldürmeden beş ay süre ile akrep zehri ile işkence eden, tüm insanlığı topyekun yok etmek adına Tufan ya da bir sürü başka felaket yollayan hep temiz meleklerdir. :) Bu cümleleri, hatta cümlelerdeki kelimeleri bile ben uydurmadım, hepsi İncil’den alıntı. Ekleyeyim; Tevrat’ta daha korkunçları var; dileyen açar göz atar… ama bu işi gece yapmanızı önermiyorum. :)
Ancak Lilith, Yahveh’in saldırısına uğrar, midraşlara göre kaçmak zorunda kalır. Ama melekler peşini bırakmazlar, onu yakalarlar. Sonunda bir anlaşma sağlanır: Lilith’in aldatabildiği her insan onun olacaktır; ama her gün onun 1000 çocuğu melekler tarafından öldürülecektir.
Bu çocuksu anlatımın verdiği mesaj, pilot dalgaların (seçilmiş ruhların) BİLE bazen NE etkisi altında girebileceğidir.
Ben de öldürülen çocuklardan biriyim. Haritamda bunun işareti var.
[Bir zamanlar yazarı olduğum sosyal paylaşım sitesindeki aktivite nedenim bu “öldürülen çocukların” adı geçen site yazarları arasında çok fazla olmasıydı. Ne yazık ki artık o sitede -zamansızlık nedeni ile- yazar değilim;1 ama şimdi, kendi sitemde, onlardan pek çoğu ile yakın iletişimdeyim, bazılarının danışmanıyım ve bu beni çok mutlu etmekte.]
Konuyu toparlayalım: Öldürülen çocuklardan olduğum için nüvemde NE vardır ve gerçeğim çekici değildir. Eğer bir ölçüde olsun çekiciliğim varsa, bu iradi şekilde, emekle, çabayla üretilmiş bir durumdur. Yani evet; bu sonuç iradi olarak var edilebilir.
Karizma konusu açıldı, hakkında kısaca konuşalım.
Karizma sözcüğü Yunan mitolojisinin Charites (Üç Güzeller) adlı tanrıçalarından gelir. Bunlar zarafet, süs, sevinç, neşe, eğlence, şenlik, dans ve şarkı tanrıçalardır. Karşı konulmazdırlar. Orfizm’de evrenin yaratıcı tanrıçası sayılan Eurynome’un kızlarıdırlar. Charites miti, aslında karşı konulmaz çekiciliğin ancak bu niteliklerle elde edildiği mesajını vermektedirler. Aslında bu niteliklerin tümü PE celp eden unsurlardır. Ezoterimzde ise cazibeyi sadece PEnin verdiği inancı yer alır.
Bu mesajı 722 sistemi içine alır, yeniden yorumlarsak, önemli olanın sözü edilen niteliklerin sergilenmesinden ÇOK, bu niteliklerin beyine süredurum olarak kalıcı biçimde perkitilmesi gerekliliğidir. Yani anılan duygular kimliğin ana nüansları olduğu anda herkes -doğal şekilde- çekicidir.
Ancak çok önemli bir diğer nokta vardır: Bu insanlar sempatizasyon yasası gereği pozitif enerji sahibi kişilere karşı konulmaz gelirler, onlarla eşleşirler; böylece envoke edilen PE etkisi ile daima BAŞARILI ve keyif dolu ilişkiler yaşarlar. Buna ters yönlü olarak partner, eş veya sevgilinin NE taşıyor olması ilişkiyi zorlaştıracak, hatta çıkmaza sokacaktır.
Bu bilgilerden bir sonuç çıkaralım: Gülümsemek yerine döver gibi bakmayı, donuk ve aldırmaz durmayı, terbiyesizlik ve küstahlık etmeyi, dağınıklık ve pasaklılığı, küfürbazlığı, hatta kötülüğü çekicilik sananlar, bu niteliklere karakter bazında sahip negatif kişilerce çekici bulunacaklar, celp edilen NE ilişkilerdeki başarı, neşe, eğlence, doyum ve gerçek anlamı ile uyum ve bütünleşmeyi yok edecektir. Kişi, ilişkilerindeki başarı ve başarısızlıklarının bileşkesini alarak, ne kadar PE veya NE sahibi olduğunu anlayabilir.
Sonuç olarak: Benim kişiliğim ve yaşantım; hem ciddi oranda NE ile doğan kişilerin, hem de Lilith’in öldürülen 1000 çocuğundan biri olanların, beyin EM alanlarını bütünü ile pozitive edemeseler bile, keyifli/şen/eğlenceli/doyum-rahatlık dolu, yani kaliteli hayatlara ve ilişkilere atlayabileceklerinin kanıtıdır.
En kötü şartlarda bile yığınla ümit vardır.
HER FELAKET, SİNESİNDE BİR MÜJDE, BİR ARMAĞAN GİZLER (Janus).
Yapılacak yegane şey, ayağa kalkıp, fırtına bulutlarını iki yana dağıtıp, gerideki o armağan paketini almaktır. Sizlere bu site aracılığı ile ulaştırmaya çalıştığım ise bunu yapacak bilgilerdir.
Varsın yakışıklı ya da fit olmayın; varsın pek matah bir özünüz olmadığından kuşkulanın; beyin elektriğinizi bilinç ve çaba ile pozitive ederek (doğru düşünerek, doğru davranarak) pek çok kişi tarafından seçilmekle kalmayacak; dahası, ilişkilerinize cennet enerjisi dolduracaksınız.
Ne de olsa PE cennetten gelmektedir.
Hakkımdaki zarif sözleriniz için size; bu sözleri söyleyebilme yürekliliğine sahip izleyicileri siteme yollayan Yaratıcı'ya teşekkürler ederim. :)
DİP NOTLAR
[1]
O siteden ayrıldığımda izleyicilerim geri dönmemi, sitedeki yanıtlarım kadar, güncel konularda da beni okumak istediklerini söylediler. Ben de site yöneticilerine ulaşıp yazılarıma kendi adımla -Janus722 ile- devam etmek istediğimi, ancak bu şartlarda zaman ayırabileceğimi söyledim; ama adminler onaylanmadı. Bu durum biraz da işime geldi, fazla üzerinde durmadım. ;-)