YANIT
İlk olarak telepatiden söz edelim, majikal enerjilere sonra geleceğim. "Ben sadece majikal enerjiyi okumak istiyorum!" diyorsanız ilgili bölüme zıplamak için buraya tıklayın.
Önce sizi hiç tatmin etmeyecek yanıtımı vereyim: Herhangi bir konuya yeteneğiniz varsa onu sadece çalışarak (antrenman yaparak) geliştirirsiniz. Merakınız varsa, bence yeteneğiniz de vardır; bu iki kavram birbirilerini etkilerler. Kısaca sorunuzun yanıtı "Çalışın" olacaktır.
Şimdi de sizi büyük olasılıkla sinir edecek lafımı diyeyim: Telepati konusuna hiç özenmeyin, bulaşmayın. Başınıza ciddi dert açabilirsiniz.
Bana "Merakım var, demek ki yeteneğim de var; nasıl merak sarmayabilirim ki?" derseniz, umarım demezsiniz, "İşi kendi haline bırakın; bırakın doğa ya da tanrı gidişatı yönetsin" şeklinde yanıt veririm.
Telekinezi ise ciddi bir olaydır. Pek az insan inanır; bizler bilimsel açıdan izah bulamadığımız bilumum ezoterik işlere bulaşmasak da, telekineziyi farklı yere koyarız.
Geçmişte bu duruma (telekinetik bir olaya) bilfiil tanık olmuşluğum vardır. Kısaca değineyim.
Sinan Çetin'in aracılığı ile ülkemize ünlü medyum Uri Geller gelmiş ve TVde bir canlı yayına çıkmıştı. Kendisi –pek çok Yahudi gibi- çok sevdiğim ve elden geldiğince izlediğim biri kişidir.
(Demek istediğim şu ki, Kabala'ya ve Yahudiliğe yönelik antipatimiz, kesinlikle Musevilere yönelik değildir.
Musevilere bakış açımızı öğrenmek adına
ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR linki,
Temel İnançlarımız başlığında yer alan
Yahudiler hakkında
linkine başvurabilirsiniz.)
Geller'a şovmen derler, kimileri pek de saygı duymazlar. Oysa TVdeki canlı yayınında "bozuk saatleri çalıştıracağım" sözünden sonra evdeki iki saat gerçekten çalışmaya başlamıştır. Bunlardan biri kimsenin tamir etmeye yanaşamadığı (bir tamirci her ne demekse "Bunun yağı bitmiş" gibi bir söz bile etmişti), eski zengin zamanlarımda aldığım altın Cardin saatimdi. Kullanamadığım için çok üzülürdüm. Bir de anekdot: Aynı saat Bülent'de (Bülent Kısa'da) vardı. Yayından sonra kendi kendine çalışmaya başladı. Hala –çalışmaya başlayan diğeri gibi- çalışıyor.
Telekinezi konusunu eğlence ortamında izlemek için size 1978 yılı yapımı olan Medusa Touch adlı kült filmi öneririm.
Ancak sizi yine düş kırıklığına uğratayım: Bu yeteneğin nasıl (hangi metotla) geliştirilebileceğini hiç bilmiyorum.
Şimdi izin verin; sorunuzun ilk bölümünden biraz sapalım ve tüm kehanet sanatlarına düşkün kişilere bazı şeyler anlatayım; majikal enerjilere bundan sonra geçelim.
Sözlerimin boş olmadığını kendi hal ve gidişimizden örnekler vererek kanıtlayabilirim: Dar gelirli kişileriz. Kehanet işlerine alerjimizden ücret karşılığı astrolojik harita bakmak, Tarot açmak ("açmak" da ne? "Tarot falı bakmak"), ya da göz okumak ile ciddi gelir elde edebiliriz. AMA YAPMIYORUZ.
[Lütfen hemen "Neden kendinize para için maji yapmıyorsunuz?" demeyin, yapıyorum. Ama bu konuda o kadar isteksizim ki, bu kadar becerebiliyorum. :D Başarı oranım en iyi şartta %50-60da kalıyor. Çok ciddiyim. Hiiiç çekinmeden söylüyorum. Oysa meraklı olduğum konularda %92-95 gibi başarılı kaydettiğim oluyor. Örneğin hayvanlar konusunda… Hatta bu konuda beni ürkütecek kadar başarılıyım (alanı dağıtmamak için anlatmıyorum); çünkü bu güç başka konularda aktive olsa, KENDİ başıma dert açılır. Makroda her istediğini elde etmek kadar büyük felaket yoktur.
]
Ezoterizm ortamında para kazanmak için iyi bildiğimize ve insanlara yararlı olduğuna inandığımız maji konusundan başka işlere yıllardır el atmıyoruz. Tabi ki bir çok teklif geliyor. HEPSİNİ geri çeviriyoruz. Dostlar rica ederse ÜCRETSİZ olarak astrolojik harita çıkartıyorum. Tanrı korusun, paraca çok kötü durumlara düşersem, ücretli olarak bu işe (astrolojik harita çıkartmaya) başlayabilirim. Ama şu an içinde bulunduğum mütevazi gelir durumunu sürdürebildiğim şartlarda yaşadığım sürece yapmayacağım.
Bu kararımızın nedeninin gerisinde kuantum fiziği vardır. Bazı kuantum yorumlarının ortaya çıkarttığı üzere, kehanette bulunduğunuz zaman, kehanette bulunulan kişi (yani Querent/sorucu veya sözleri duyan/dinleyen) sözlerinize inanırsa gerçeklik o şekilde çöker.
Astroloji farklıdır. Bitirmediğim kitabımda uzun uzadıya, Özel ve Genel Görelilik üzerinden örnekleyerek anlattığım gibi, planetler gerçekliğin çökmesine neden olabilirler. (Parasız kalırsam bu yüzden astrolojik harita çıkartırım diyorum.)
Oysa hiçbir dayanağı olmayan, hala ki bütünü ile Kabalist –af edersiniz- zırva olan aracılarla (örneğin Tarot kartları ile) üretilen sözlerle gerçekliği çöktürmek belki de bir suçtur. Kuantum mekaniği halka (ve de devlet katmanlarına) ulaştığında belki de yasaklanma yoluna gidilebilir bile!
Şimdi bu konuda biraz konuşalım.
Öncelikle bilmemiz gereken zamanın kompakt bir yapı olmasıdır. Yani şu anda, beni okuduğunuz bu anda; geçmiş de, gelecek de bir film şeridi gibi hazırdır, vardır. Hayır; bu "okült teori" adı altında sunulan nedensellikten yoksun laf değildir; bilim adamlarınca ortaya çıkartılmış bir gerçektir.
(Bu konuda bilgi edinmek adına GEÇMİŞ VE GELECEK ŞU AN VARDIR (ÖZEL RÖLATİVİTE) adlı makalemi okuyabilirsiniz. Yazıda bilim adamlarının isimleri ile bu konudaki sözlerine de yer verdim.)
İkinci olarak bilmemiz gereken yanıtlarımda defalarca anlattığım standart (ortodoks) kuantum yorumu "Kopenhag Yorumu"nun söylediği gibi gerçekliği ölçüm çöktürmektedir.
Bu yorum zamanla geliştirilmiş ve "gerçekliği bilinçli seçim çöktürür" teorisi ortaya çıkmıştır.
(Bu konuda bilgi edinmek adına
İNANÇ ve BEYİN - 2. Bölüm: YARATILAN EVRENLER
adlı makalemi okuyabilirsiniz.)
Başka yorumlar da vardır; ama ortak nokta şudur ki gerçeklik kişisel olarak var edilmektedir.
Özellikle Wigner ve Stapp'a ait "Gerçekliği bilinç çöktürür" yorumunun ana etken unsuru tabidir ki inançtır.
Demek oluyor ki,
inandığınızda (eğer %100 inanabilseniz) kendi evreninizde,
inandırdığınızda (eğer %100 inandırabilseniz) inandırdığınız kişinin evreninde,
bir dağı yürütebilirsiniz.
(Bu konuda bilgi edinmek adına
İNANÇ ve BEYİN - 1. Bölüm: BİR DAĞI YÜRÜTÜMEK
adlı makalemi okuyabilirsiniz.)
Kader (gerçeklik) bütünü ile plastiktir arkadaşlar ve inanç bu yapılandırmada ana etmendir.
Şimdi bana "Zaman kompakt dediniz? Ama şimdi de plastik olduğundan söz diyorsunuz?" mu dediniz? Hemen yanıt veriyorum: Kompakt olan zaman (film şeridi) tek bir tane değildir! Her şerit, süperpozisyon içinde, yani "olasılıklar bulutu"nun parçasıdır.
Yani dağı yürüttüğünüze inandığınızda, dağın yürütüldüğü zaman (gerçeklik) şeridine atlar, yani bu olasılığı çöktürürsünüz. Ancak dikkat edin: Dağın yürüyemeyeceğine inanılan –içinde olduğunuz- film şeridi de, dağın yürüdüğü film şeridi de kompakttır.
Şimdi yine -o arada zart diyen- zurnayı ele alalım.
Falcının fal baktığı kimseye inandırınca çöken kader (kişi inancı ile bu kaderi kendi çöktürmüştür ama inandıran falcıdır) kalıcı değildir; çünkü yaratılan inanç spesifik bir tek olay hakkındadır. Ana gerçeklik daima beyin EM alanının GENEL yapısına paralel var olur. Bu okültizm değil, fiziktir.
Şimdi kendinize sorun: Bir kişinin kaderini (gerçekliğini) –bir parçasını olsa bile- sözlerinizle belirlemeye hakkınız var mıdır?
Kehanetlerdeki mutlaka yer alan olumsuz söylemleri geçelim. Diyelim ki sadece olumlu şeyler söylüyorsunuz…
Buna da hakkınız yoktur.
Herkes (her EM alan), Cennete ulaşmak adına ilerlemek zorunda olduğu yolda ilerleyebilmek (yolunu bulmak) adına YANLIŞ YOLA GİRMELİDİR; çünkü doğru yolunu ancak böyle bulabilecektir. Onu, geçmek zorunda olduğu "sarp ve dikenli" yoldan ayırıp, GEÇİCİ ŞEKİLDE şahane bir yaylaya çöktürmek, yolunu şaşırmasına veya gecikmesine neden olacaktır. Kişiler sarp ve dikenli yollarını KENDİLERİ, saptarlar; çünkü yolu belirlemiş olan kendi beyinlerinin EM alanlarının dalgaboyudur. (Bu yüzden insanlara sağlık çalışması yapmayız. Hayvanlara yaparız.)
Bariz örnek verelim: Diyelim bir hanıma, karşısına beyaz Ferrarili bir CEO1 çıkacağı kehanetinde bulundunuz. Eğer hanımda inanç ya da etkilenme varsa, inanç/etkilenme oranına paralel şekilde gerçeklik bu yönde çökecektir. Ama acaba o hanımın ilerlemesi gereken yolunda buna gerek var mıdır? Makroda olma (bedenlenme) nedenimiz Cennet'e ulaşmaktır; CEO ile geçici encounterlar (rastlaşma, çarpışma) değil. Hatta diyelim, bir kişiye sağlık çalışması yaptınız. Oysa belki de o kişi yattığı hastanede hayatının uzun yıllarında kendini mutlu edecek bir eş ile tanışacaktır.
Fal bakmayın dostlar… ne kendinize, ne de başkalarına… Baktırmayın da… Yerine beyin elektriğinizi rafine edin. PE celp edin. Tanrısal alanlarla senkronize olun. İzin verin, o sizin için her şeyi halletsin.
Hiçbir şey bilmemize gerek yok. Sadece rahat olun. Zaten FARK ETMESENİZ DE her şey yolunda… Kaygımız, endişemiz, korkumuz ve buna mümasil duygularla var olan öfkemiz ile onu BİZ allak-bullak ediyoruz.
Sonunda majikal enerjiler hakkında sorduğunuz yere –yani bildiğimiz, araştırdığımız konulara- gelelim.
Önce "majikal enerji nedir?" sorusuna yanıt verelim.
Majikal enerji, sözcükten basitçe anlaşılacağı gibi "majide kullanılan enerji"dir.
Bir majisyen majide iki tür enerji kullanır. Bunlardan biri kendi enerjisi, diğeri mikroda var olan enerjilerdir.
Majisyenin kullandığı enerjilerden kendisine ait olan enerji temelde gama dalgasıdır. Bu konuda bir makale hazırlıyoruz.
Editörün notu:
Okumakta olduğunuz yanıt 2 Haziran 2022 tarihinde verilmiştir. Janus'un adı geçen makalesi Ağustos ayında BEYİN DALGALARI, GAMA DALGALARI VE MAJİ adı altında yayınlanmıştır.
Ancak maji yapmak adına sadece gama dalgası doğaldır ki yeterli değildir; çünkü eğer böyle olsa, her insan, her gamaya çıkışında maji yapabilirdi. Maji için hem yüksek hz.de gama dalgası, hem de okült bilgiye (doğru majikal metoda) gerek vardır.
Çok önemli bir noktanın altını çizeyim: En yüksek gama –bize göre- inanç ile meydana gelir. İnanç, kelimelerle ifade edilemeyecek güçte bir volüm transmisyonu meydana getirmektedir. Bu yüzden bir dağı yürütebileceğine inanan her kişi o dağı yürütebilir. Ancak "sadece görünen gerçektir"den türeyen pozitivist ataerkil kültür nedeni ile bebekliğinden başlayarak bunun yapılamayacağına inandırılan birey için artık bu enerjiyi toplama imkanı kalmamıştır.
Majisyenin kullandığı enerjilerden kendisine ait olmayan, mikroda var olan enerjiler ise –bize göre- keşfedilmemiş temel parçacıklardır. Onlara majikal literatürde "majikal tanrılar" (ya da Kabala'da "spiritler, dükler, prensler") denilir.
Bundan sonraki sözlerim pseudo-bilimdir.
Söz konusu enerjiler;
-
Keşfedilmemiş EM dalgaboylarının bozonları, yani fotonlar olabilirler.
-
Keşfedilmemiş kuvvetlerin bozonları olabilirler.
-
Keşfedilmiş temel parçacıklar olabilirler.
Eğer onlar fotonsalar, beyin nasıl ki diğer manyetik alanlarla rezonansa girebiliyorsa, onlarla da girebilecektir. Bizim teoriye göre senkronizasyon ancak dalgaboyları benzerse gerçekleşir. Ancak MR (Manyetik Rezonans) cihazı ile dalgaboylarının etkin olması için çok da benzer olmasının gerekmediği anlaşılmamış mıdır? :)
Bilirsiniz; atomda bir çekirdek, bir de elektron vardır. Manyetik rezonansın ortaya koyduğu gibi, EM radyasyonu hem elektron, hem atom çekirdeği emip yansıtıyordur.
Wikipedia, "Manyetik Rezonans"ı şöyle tanımlamıştır: "Nükleer Manyetik Rezonans (MR), güçlü bir sabit manyetik alandaki çekirdeklerin zayıf bir salınımlı manyetik alan tarafından bozulduğu ve çekirdekteki manyetik alanın frekans karakteristiğine sahip bir elektromanyetik sinyal üreterek yanıt verdiği bir fiziksel gözlem yöntemidir."
Farklı şekilde dile getirelim: "Manyetik Rezonans; statik (durağan) bir manyetik alanda olan parçacıklar belli bir EM radyasyona maruz kalınca, atom çekirdeği veya elektronların enerjiyi emmeleridir."
Pek anlaşılmadı mı? Daha basitleştirelim: "Atom çekirdeği ve elektronlar, belirli bir frekansın elektromanyetik radyasyonuna maruz bırakılarak uyarılmaktadırlar."
Bizim Manyetik Maji eğitimini alanlar ve konuya yakın kişiler için iki laf ekleyeyim:
MR aleti ve teknolojisi dışsal EM alan ile canlı hücrelerdeki atomların proton ve elektronlarının eksite olduğunu ve rezonans yaptığını kanıtladı. Alet bedene EM alan veriyor. Böylece bedendeki hücrelerin atomlarının protonlarının rastgele yönlerdeki spinleri, alana "hizalanıyor" yani "alanla senkronize oluyor".
E, biz de bunu söylüyoruz. Manyetik Maji eğitiminde anlattığımız gibi, celp majisinin temel çalışma yöntemi bu.
MR aleti bu senkronizasyon (ya da rezonans) için tayftaki belli bir dalgaboyundaki radyasyonu (fotonu) yolluyor.
722 teorimizde ise "Tayfta radyo dalgalarının ve gama dalgalarını ötesinde dalgaboyları var, bunlara PE ve NE diyoruz. MRın yolladıkları nasıl rezonans yapıyorsa, PE ve NE adını verdiklerimiz de yapar" diyoruz.
Majide (yineleyeyim, sözlerim pseudo-bilimdir) alan sizin elektronunuzu eksite etmez. Siz alanı (majikal tanrıları) kendi alanınızla (fotonunuzla) eksite edersiniz.
Bu yüzden maji, kendi majikal enerjinizle, farklı bir majikal enerji alanını eksite edip, emit edilen enerjiyi absorbe etme ve bu enerjiyi gerçekliği çöktürmekte kullanma ilmidir.
Her majikal sistem/ekol, bu temel yapı üzerine kuruludur. Farklılık, anılan eksitasyonun hangi yöntemlerle yapılacağının belirlenmesi ile ilgilidir.
DİP NOTLAR
[1]
Chief Executive Officer. Mafyadaki Capo di Tutti Capi (Babaların Babası) gibi, "Yöneticilerin Yöneticisi". :D