teşekkür ederim...
YANIT
Sorunuzu "Maji ile neler yapılabilir?" şekline evirirsek yanıta -biraz genel bir anlamda olsa da- ulaşabiliriz. Bu yüzden önce bu soruya yönelelim. Ancak uyarayım: Cevap son derece alışılmadık olacaktır.
Maji aslında bilincine varılmadan daima -beyne- yapılan bir eylemdir. Bizler sürekli "Majiyi kendi beyninize yapın, benzersiz sonuçlar en iyi şekilde böyle elde edilir" deriz. Oysa işin aslı şudur: Maji DAİMA beyni etkileyen ve kişinin beynini etkileyerek realize olan bir aksiyondur.
Maji prosesi:
- ya majinin hedefinin realize olduğu paralel evrene sıçratır (bkz. kuantum sıçraması),
- ya da süperpozisyondan maji konusunun realiteye dönüştüğü seçeneği çöktürür.
Yaşadığınız her şey aslında kendi beyin elektriğiniz ile var ettiğiniz öz gerçekliğinizdir. İletişimde olduğunuz her bir kişi de kendine özel öz gerçekliğinde yaşamaktadır.
[Bir örnek vereyim: Çok kısa süre önce eski bir -öğrencim lafını sevmediğim bilinir- dostum, köpeklerin öldürülmesine olanak veren yasa için çektiği acıyı anlattı. Ben de hayvanlara aslında hiçbir şey olmadığını, bu acı durumu sadece bizlerin (belki de sadece benim) kendi gerçekliğimizde yaşadığımızı anlattım.
]
Söz ettiğim gerçek kabul edilmesi çok güç bir konudur ve PE eğitiminin ve 722 ekolünün etik yapısının yegane var edicisi üstadımıza bu gerçeği kuantum seviyesinde anlattığımızda ciddi bir sarsıntı geçirmiştir.
(Editörün notu:
Bu konuda bilgi edinmek için Janus'un
O Mecusi Kung Fu'cu başlıklı yanıtını okuyabilirsiniz.)
Hugh Everett'in ünlü "Çoklu Dünyalar Yorumu"na göre paralel evrenler hazır ve tam olarak onlara "sıçramamızı" beklemektedirler.
Stap, Wigner ve diğer bazı fizikçilere göre ise (standart yorumlara göre ise) gerçeklik süperpoziyondan bir seçeneğin çökmesi (seçilmesi) ile olmakta, seçeneklerden biri çökünce diğer seçeneklerin tümü decoherence nedeni ile dağılmaktadır.
(Bu konuda bilgi edinmek adına
Janus'un
İNANÇ ve BEYİN - 2. Bölüm: YARATILAN EVRENLER
Decoherence/eşevresizlik hakkında bilgi edinmek adına BASİTLEŞTİRİLMİŞ KUANTUM MEKANİĞİ - 5. Bölüm: Eşevresizlik (Decoherence) adlı makalelerini okuyabilirsiniz.)
Bu yorumlardan hangisi gerçek olsa da, maji aslında ikisinden biri ortamındaki bir eylemdir.
Bilim adamları süperpozisyonda iki milyon seçenek olduğundan söz etmektedirler. Aynı sayı paralel evrenler için de geçerlidir. Bu bilgiler, maji ile iki milyon çeşit şansınız bulunduğu anlamındadır.
Ancak tabidir ki işler bu kadar kolay değildir; çünkü maji, "akmakta olan" bu sisteme beyin ile müdahil olmak demektir… Yani amiyane değimi ile "doğala parmak atmak" manasındadır ve sanılanın aksine çok zor bir iştir. Karışımlarla, dualarla, şekillerle hiç ama hiç ilgisi yoktur. Majikal sistem diye ortada gezen teknik ve ekoller insanların ümit içinde önce var edip, ardından sarıldıkları düşlerdir. İşin ilginç yanı ise bu -affedilsin sözüm- saçmalıklara (ki, ben de onlara yıllarımı verdim) inanılırsa, hepsinin çalışabilecek olmasıdır. Ama sonucu yaratan metot değil, ona inanan insan bilincidir. Bu demektir ki, saçmalıklarla uğraşılacağına, kişisel bilince yönelmek işleri kısa yoldan halletmek demektir.
Şimdi sorunuza gelelim ve soralım: Maji ile geçmişe gidilir mi?
Yukarıda anlattıklarım dikkate alınırsa yanıtın "tabidir ki" şeklinde olacağı açıktır. Maji ile beyninize "Geçmişe gidiyorum, o hatayı düzelteceğim" kalıbı var edebilirseniz,
- ya hatanın olmadığı paralel evrene sıçrarsınız,
- ya da süperpozisyondan ilgili seçeneği çöktürürsünüz,
hatanın olmadığı gerçeklikte yaşamaya başlardınız.
Ama lütfen dikkat edin: Sonucu meydana getiren hala da yaptığınız çalışma değil, onun çalışacağına inanan beyninizdir. Uzun lafın kısası: Başarı majikal yöntemin değil, beynindir.
O zaman maji gereksiz midir?
Tabidir ki!
Yanlış yazmadım! Tabidir ki GEREKSİZDİR diyorum!
Ancak ataerki yüzünden (daha doğrusu: "sadece bu yeteneği kullanamayalım diye"
doğumdan başlayarak aileler tarafından beyni yüklenen yanlış doğrular yüzünden), inanç ve gücü neredeyse hiçbir zaman kullanılamaz.
Now You See Me (Sihirbazlar Çetesi) adlı filmde Fransız İnterpol ajanı Alma Dray “Bizde bir söz vardır: İnsan isterse dağları yürütür” diye konuşur. Bu söz kesinlikle doğrudur.
(Editörün notu: Bu konuda bilgi edinmek adına Janus'un
İNANÇ ve BEYİN - 1. Bölüm: BİR DAĞI YÜRÜTÜMEK
adlı makalesini okuyabilirsiniz.)
Dağı yürütememe nedenimiz beynimize "yürütemeyeceğimiz" kalıbı yüklenerek gücümüzün katledilmiş olmasıdır. İşte maji bu çaresizlik ortamında devreye girer, elimizden alınan gücü bir ölçüde de olsa geri verir, açığını/yarığı kapatır. Traji-komiktir, yarığı kapatacak majiyi aktive eden hala da bir bizim beyindir.
Hazırlanmakta olan Gama Majisi adını vermeyi düşündüğümüz eğitimi -duyulduğunda hiç hoşa gitmeyen- bu gerçekler muvacehesinde hazırladık. İçeriği bütünü ile beyne odakladık. Esma ve zikirleri devreden çıkarttık. Esma ve zikirler önemsizdir asla demiyoruz, bizler hala esmalarla çalışmaktayız. Ancak bu kez hedef kitlemiz "maji yapmayı o kadar da istemediği halde maji yapmak isteyenler"dir. (Zikir, eğitimsiz beyinler ile esmalar arasında kontağı sağlamanın kolay yoludur. Bu da unutulmamalı.)
Şimdi sorunuzla ilgili olsa da, farklı bir konuya atlayayım: Maji ile geçmişteki olayı yeniden yapılandırabildiğinizi düşünelim. Emin değilim, ama bana sorarsanız böylece tüm bir akışı (film şeridini) etkilemiş olursunuz. Bence ("bence" diyorum; çünkü bu kişisel fikrim, üzerinde araştırdığımız bir konu değil; itiraf edeyim ki sorunuzun konusu daha önce hiç aklımıza gelmemişti, Aziz mesajınızı ilginç bulduğu için bana yıldızlayarak yollamış) geçmişteki tek bir olayı cımbızlamanız olanaksızdır. Yaptığınız her şey ister kelebek etkisi deyin, ister domino etkisi, farklı olayları etkileyecektir. Her bir majikal çalışmanız, geçmişle ilgili olmasa bile, sadece sizin evreninizde realite kazansa bile, farklı olayların akışını da etkileyebilecektir.
Hepimizin geçmişte yaptığı ve onarmak istediğimiz bir sürü şey var. Bizler bu olumsuzlukların birer dost, birer eğitmen olduklarına "can-ı yürekten" inanırız; onlara teşekkür borçlu olduğumuzu düşünürüz. Yapılan hataların bazıları geçmişe gitmeden onarılmaya çalışılabilir. Ulaşılamayacak olanlar gerekli dersler çıkartılarak, bu tutumları yinelememeye uğraşarak eğitmen olarak görülebilir. Ancak şurası önemlidir: Eğer geçmiş hatalar yüzünden acı çekiliyorsa, her ne kadar çabalansa da, çekilen acının celp ettiği NE yüzünden hatadan arınmak zorlaşacaktır. Acıda bilgi vardır denir… doğrudur… ama sadece acı ile öğrenebilenlere… acıdan korkarak değişebilenlere! Eğer iradi, hatta majikal şekilde değişim elde edilebilecek yeterlilik ve bilgi alt yapısı varsa, acılar sıfırlanarak evrim yolunda ilerlenebilir.
Anaerkil ezoterizmde Hindistan kutsaldır. Bu gerçek Yunan mitolojisine Baba Tanrının ataerkiller tarafından basit bir şarap tanrısına çevrilmiş hali olan Dionysos'un "Hint Seferi" ile anlatılır. Dionysos yanında dansçı tapınıcı Bakantları, satirleri, kaplan ve leoparlarını alarak (Aslan almamasına dikkat etmek gerekir, aslan ormanların kralı değildir, bu batılı uydurmasıdır, Afrikada bu inanca itibar edilmez) gizemli seferine çıkmış ve galip dönmüştür.
(Editörün notu:
Aslanlar konusunda bilgi edinmek için Janus'un Ana Tanrıça KİBELE - 12 - İnancın Bozulması
adlı makalesinin " 2 - Kibele aslanların tanrıçası DEĞİLDİR" adlı bölümünü okuyabilirsiniz.)
Ataerkil dinler ise binyıllardır Hindistan ötesine pek de geçememişlerdir.
Hint kültüründe ise geçmişe önem vermek yoktur.
Yoga - Sophy Hoare, s. 6
Yoganın tarihi pek açıkça bilinmemektedir. Doğduğu ülke olan Hindistan'da tarih araştırmaları hiç bir zaman batıda olduğu gibi önemli sayılmamıştır; çünkü Hint geleneksel düşüncesine göre zamanı aşmak, onu kaydetmekten daha önemlidir.
(Editörün notu:
Janusun bu alıntının yapıldığı
PEBH (Pozitif Enerji Beden Hareketleri) - 4 - Yoganın Bilinmeyen Gerçekleri adlı makalesini okumak için lütfen tıklayın.)