YANIT
Evet, uzun sorular, soruyu soranın beyin elektriğini çok daha iyi kavramamıza neden olduğu için tarafımızdan daha seviliyor… ama sizinki biraz fazla uzun olmuş. Sorun değil; dertli adamın halinden anlarım.
"Umarim bu sorumu yanitlamadan tekrar siteyi askiya almazsiniz"
Bu yanar-döner halim, sitenin yumuşak karnı. Ancak site reklamsız, çerezsiz, ayrıca sürekli güncellenen bir site olduğu için kapris gibi görünen durumu sineye çekmenizi rica ediyorum. Yanıtları sadece yardım etme saiki ile veriyorum, bu durum için bir hoşgörü jest istirham ediyorum.
Yanıtıma geçelim; önce ana duygumu söyleyeyim, sonra cümleler üzerinde konuşalım.
Aslında mesajınızda "küçük bir sehirde yasadigim, bir aktivitem olmadigi, gerçekten manali bir isle ugrasmadigim için bu kisiye çok bel baglayip olani abartmis olabilirim" cümlenizle olayı çok güzel özetlemişsiniz; kendinize doğru teşhisi koymuşsunuz. Bu takdir edilmesi gereken bir başarıdır.
Evet; içinde bulunduğunuz ortam biraz zorlu… "Kötü şartlar, kötü insanlar yaratır" derler… ki, büyük bir doğruluk payı vardır. Ancak her şart kuantum mekaniğine göre bilinç tarafından var edilir. Bunaltıcı diyebileceğim meslek ve ortamınızda olaylara biraz hak ettiklerinden fazla değer atfetmiş olabilirsiniz. Umarım bu söz sizi kırmaz, ama ben yaşadığınız olayda hanımefendide pek az hata gördüm. Söyleyeceğim sözler korkarım ki bu minval üzerine olacak. Ayrıca hayata bakışınız kesinlikle ne pagan, ne de anaerkil. Bu bir ayıp, bir eksiklik değil. Ama size ezberletilen bakışınız sizi keyifli günlere zor götürecekse belki de yanlıştır.
Cümlelerinize geçelim.
"'bazen seninleyim bazen degilim' gibi cümleler kurmaya basladi. Nedenini sordugumda zeminde oturmayan bir seylerin oldugunu, benden hoslandigini fakat rahat edemedigini söyledi"
Hanımın "arada" ve karasız olduğu hakkında görüş belirtmesi hayli fazla sayıda. İlk günden kendini belli ettiği halde siz bu gerçeği, belki de sizi üzdüğü için ciddi biçimde görmezden gelmişsiniz. Sürekli hanımı suçlamaktasınız. Ataerkil açıdan, ataerkil doğrulara (gerçek dışı kalıplara) göre haklısınız da… oysa hayat ve insan bilinci bu kalıplara bütünü ile ters işler. O kalıplar insanları gerçekten uzak tutsun diye vardır zaten.
İnsanlar kardeşim,
değişebilirler,
birlikte olsalar da o kadar da bağlanmayabilirler,
bağlansalar da aniden kopabilirler,
bağlansalar da birden başkasını çekici bulabilirler ve onunla küçük bir flört ya da cinsellik yaşamak isteyebilirler,
bağlanıp sonra başkasına bağlansalar da yine birden geri dönebilirler.
Kötü haber, bu gelip-gidişlerde sizin HİÇ BİR DAHLİNİZİN, yönetiminizin OLMAMASIDIR.
İşte bu gerçekler insanlara "bunlar yanlış" diye ezberletildiği içindir çektiğiniz acı. Eğer çocukluktan beri bu gerçekler bize söylense, az acı çeker, çok mutlu olurduk. Oysa insanlar hatalı/gerçek dışı, insan doğasına yabancı kalıplarla elde edilemeyecek şeyleri elde etmeye "itelenmekte", elde edemeyince yine ezberletildikleri gibi karşı tarafı suçlamaktadırlar.
Yukarıda saydığım özellikler karaktersizlik değil, insan yapısı ile ilgilidir. Seks ve aşk son derece kaygan (değişime açık) zeminlerdir. Bu bilgi ile ilişkiye giren, dönüşlerden az acı çeker; çünkü zaten olabileceği ve bunun doğallığı bilgisine haizdir.
Hayata bakış, yani beyin dalgaboyunun negatvitesi ise karşınıza sizi zorlayacak ilişkiler çıkmasına neden olur. Kötü ilişkileri (hatta olayları) hiçbir celalli tanrı, ya da şeytan yollamaz. Süperpozisyondan beyin elektriğiniz ile senkronize olacak seçeneği SİZ çöktürürsünüz. Bu seçenekte ya pozitivite (buna dileyen tanrı der) vardır, ya da negativite (buna da dileyen şeytan der). "Diger kizlar gibi kolayca naz yapan, kapris yapan birisi değildi" şeklindeki cümleniz, kadınlara yönelik olumsuz hislerinizin, hatta bir ölçüde öfkenizin olduğunu göstermekte. "Diğer kızlar" sözleri bir genellemedir. Oysa hiçbir kadın ya da kız hatta erkek tümden iyi ya da kötü olamaz. Onları genel olarak iyi ya da kötü diye yaftalayan beyin NE taşıyor olabilir. Bu da yukarıda söz ettiğim olumsuz seçenekleri aktive eder, yani çöktürür.
" Aslinda niyetim en azindan bagi koruyarak bir ayrilik yasanacaksa da onu saglikli bir sekilde yasamak, onun hayatimda en azindan deger verdigim bir dost olarak kalmasiydi."
Yanlış kardeşim. Buna siz karar vermezsiniz. Hedefiniz ne kadar dost kalmak benzeri olumlu sayılsa da, amacınız aslında olayları yönetmektir. Dostluk sizin isteğinizle değil, doğal akış içinde ya gerçekleşir, ya da gerçekleşmez. Tabidir ki dostluğu devam ettirmek için bazı girişimlerde bulunabilirsiniz. Ama bu girişimlerin en önemlisi önce uzunca bir süre onu yalnız bırakmak olduğu için, insanlara cazip gelmez ve kişiler "dostluk" adına baskı yapmayı sürdürürler.
" beni asla ümitlendirmedigini, aksine mesafeli oldugunu,"
Ben de metni okurken aynı şeyi düşündüm. Siz -ataerkil doğrular yüzünden- söylenenleri pek duymamış, biraz çabuk ümitlenmiş, gereksiz tavırlara girmişsiniz gibi.
" gerçekten hoslanmasam amaan dengesizin tekiymis bu der giderdim"
Doğrusu belki de budur sevgili kardeşim. Küfür gibi sözler gereksiz, ama ilk etapta, bu kadar işleri uzatmadan, "Bu hanım biraz kararsız yapıda, ben gelecekte bu gibi kimselerle mutlu olamam" diyerek SİZİN nokta koymanız gerekiyor olabilirdi. Ama sizi anlıyorum. Zor şartlarda yalnızken anlaşılan bir hanım bulmak, cinsellik yaşamak, insana ümit verir, ayrılmak zorlaşır… ama ne yazık ki BEYNİNİZE HAKİM OLMAYI ÖĞRENMEKTEN ve gerçekleri doğrular olarak beyninize yerleştirmekten başka yapılacak bir çözüm yok.
" anlamadigi bir sey varsa düzeltmeye çalistim hep"
Bunlar sadece temelinde kaybetme korkusu olan gereksiz girişimler. Sonuç vermeleri zordur; hatta ters tepmeleri olasıdır.
" kötü hissettim, önce öfkelendim,"
Siz hep öfke ve korku içindeymişsiniz sanki. Bunu itiraf etmek, kendinizi mağdur kahraman olarak görme hatasından kurtulmak da meşakkatlidir ama PE celp eder.
" bozup atti ve daha sonrasinda odada yalniz kaldigimizda, sürekli kendisiyle ugrastigimi ve mercek altinda hissettiğini"
Bence haklı.
" Ne onu yeterince tanima sansi verdi bana, ne de kendimi yeterince anlatma sansi bulabildim"
Bu hanımın seçimi… eleştirilecek bir şey yok ortada. Herkes size kendinizi tanıtma şansı/hakkı vermek zorunda değil. İsterse sizi bir gecelik sevgili olarak görerek ilişki yaşar. İsterse beraber olmadan hayatının aşkı atar. Partner ve sevgililerin yapısına, kararlarına, yaklaşımına saygı duymak gerek. Saygı lafı ağır kaçtı ise değiştireyim: İnsanları olduğu gibi görmeyi ve bunu kabul etmeyi becermek büyük bir evrim adımıdır ve her bir evrim adımı kişinin çektiği toplam acı miktarını bir level azaltır. Evrim, devlete millete hayırlı ama biraz sıkıcı ve sanki baskı altındaymış gibi olan bir kimliğe ulaşmakla ilgisizdir. Evrim daha keyifli, daha doyumlu, daha heyecan dolu, daha dolu-dolu bir yaşamın yön tabelasıdır.
" aniden çekip gitti"
Kesinlikle böyle bir şey yapmamış. Defalarca sizi kararsızlığı hakkında uyarmış.
"yalan söylemedim, manipüle etmedim, aldatmadim vs ve özellikle sevdigim kisinin bunu yapmasi cidden agrima gidiyor."
Yine ataerkil yanlışlar… Karşı cins ile ilişkilerde erdemli davranmak (örneğin dürüstlük ve sadakat) size karma puanlar kazandırır ve PE celp eder. Kazandığınız PE ilişkiyi iyileştirir… Doğru. Oysa ilişkiye hatalı yaklaşımınız ve bence kadınlara yönelik olumsuz kalıplarınız yüzünden, olumlu tutumlarınız "ilişki düzelten PE" celbi için yeterli olmamış. İlişkide rahat, hatta GEVŞEK, karşı tarafın gerçeklerine hoşgörülü, (hatta fazla aldırmaz, üzerinde durmaz, kafaya takmaz, değiştirmeye çalışmaz) olmak ilişkiyi şahane bir eğlence ve birleşme ortamına sokar. Oysa ataerki tam tersini önerir. Herkes bir diğerinin papazı ya da ahlak bekçisi hatta kurtarıcısı olma rolüne giriverir. Partneriniz tıpkı sizin gibi, onlarca hata ile yüklü ve karşı tarafın bunu değiştirmesi neredeyse imkansız olan "insan" adlı bir yaşam formudur. Sizin sevgiliniz oldu diye ondan meleksi davranışlar beklemek, onda kusursuzluk aramak ataerkil tuzaktır. Belki aldatacaktır, belki yalan söyleyecektir, belki bıkacaktır… Bunlar ONUN kaderini zedeler… Sizinkine ise İZİN VERMEZSENİZ dokunamaz. İzin vermeme yolu ise beyni ataerkil kalıplardan kurtarmak, insanları eksikleri, hataları ile kabul etmek ve hataların ÜZERİNDE DURMAMAKTIR! Yani önce affetmektir! Hatalar sürekli yineleniyorsa -af edersiniz- "bysss çekme" gücünü daima arka cepte taşımaktır.
" aktivitem spor yapmak, dogru düzgün arkadasim yok,"
Pozitif bir yaşam için arkadaşın gerekli olduğuda ataerkil yalanlardandır. Arkadaşlar olumsuz koşullar da var edebilirler. Spor yapmak, arkadaşlık etmekten çok daha fazla PE celp eder, daha fazla bedensel ve ruhsal sağlık verir. Bu gerçek, arkadaşlık önemsizdir demek hiç değildir. Harika bir şeydir arkadaşlık. İyi arkadaşlar, iyi sevgililer gibi cennetten yollanan ödüllerdir. Ama spor ve dans gibi ŞART DEĞİLDİRLER. Moralinizi bozmayın.
"sadece ev-is-spor üçgeninde yasiyorum ve çildirmak üzereyim."
Bunda çıldıracak hiçbir şey yok. Süreğen şekilde doyumsuz serüvenler, şık sahillerde geziler, çok eşlilikler, pembe panjurlu evli aileler, zenginlikler, ün ve şöhret ile dolu hayat manzaraları TÜMDEN YALANDIR. Bu şartların hepsi çok güzel, değerli ve eğlendirici olsalar da, hiçbir zaman içinde yaşamak zorunda olduğumuz makronun ANA DOKUSUnda yer almazlar. O YÜZDEN SÜREĞEN KADER OLAMAZLAR. Bu gibi şartlara ulaşmak mümkündür; ama ulaşılsa bile kalıcı mutluluk daima eksiktir.
İdeal hayat ise RUTİNDİR! Güzel bir rutini olan, tanrının ya da inanca göre doğanın/evrenin ödülünü almıştır. Ancak bu durum rutine gömülmek olarak görülmemelidir. En özenilesi hayat, arada küçük yaramazlıklarla yüklü güzel rutinlerdir. Çok kişi zaten böyle yaşamaktadır; ama yalanlar yüzünden elinde olanın değerini pek bilmemektedir.
Hayatınızı sevin. Doğru; işiniz zorlu… ama HER HAYATTA bir zor nokta vardır. Sizin göreviniz ise zor olsa da, pek çok insana yardım etmeye olanak veren, şahane PElere imkan tanıyan bir ortamdır ve bu bir ayrıcalıktır. Ben olsam hanımlarla ilişkileri bu kadar önemseyeceğime bu ilişkileri çok-çok tatlı eğlenceler olarak görür, bunun için de şükreder veya teşekkür eder, ama işime yüklendirdim.
" Bazen kendimi suçluyorum, süper bir sansi berbat etmisim gibi hissediyorum"
Süper şans demeyelim, makroda süper şanslar pek de yok, ama keyifli bir ilişkiyi berbat etmek de değil, "kotaramışsınız".
" Ben mi kadinlar konusunda çok acemiyim (daha önce bir sürü iliskim oldu bu arada, fiziksel olarak da begenilen biriyim partner bulmakta zorlanmadim),"
Kadınlar konusunda acemiliği yok edecek olan çok sayıda ilişki olmayabilir. Eğer beyninizde hatalı doğrular varsa, her ilişkiye bu doğrularla gireceğiniz için, çok sayıda ilişki sizdeki negatif yorumları arttıracak da olabilir. Yerine; kadınları OLDUKLARI GİBİ, gerçekleri ile sevmeyi öğretin beyninize. Çok zor değil, ben öğrendim. Onları hataları ile, eksikleri ile, zenginlikleri ile, verebilecekleri ve kaybettirecekleri ile kabul edin. Hatta bu düsturu beyninize TÜM İNSANLAR İÇİN öğretin. Göreceksiniz hayatınız daha kolay ve eğlenceli olacak.
İşin sırrı kardeşim, hayattan ve özellikle karşı cinsten, ütopik (ataerkil ezbercisi) beklentiler içine girmemektir. Karşı cins ile ilişkiler harika şeylerdir. Hayatın özüdürler… ama buraya dikkat edin: PEK DE ÖNEMLİ DEĞİLDİRLER!
İşte bu çelişik gibi duran iki kavramı beyninizde birleştirip bir bileşke alabilirseniz, kadınlarla daha iyi anlaştığınız, daha çok arkadaşınız olduğunu göreceksiniz.
Yaşayın, hayatın tadını çıkarın ve geride bırakın. Bu ne terk etmek, ne de saygısızlık etmektir. Kalp kırarak birliktelik sürdürüleceği gibi, insanları incitmeden ilerlemek mümkündür.
Hepimiz yalnız ilerlemek zorundayız.
Bir gün her şey sona erecektir.
Bu iki -biraz- tatsız yasayı hiçbir güç değiştiremez.
Buna karşın yalnız ilerlemek, yapayalnız olmak değildir; bir şeyin sona ermesi daha iyi yenisinin gelmesinin tek yoludur. İki mutlak yasayı bu açıdan okuyun. Hayata, sevgi içinde, ama hafiften aldırmazlıkla bakın. Bunu başaran beyin, anında, nano saniyede, daha iyi paralel atlayacaktır.
"Öncelikle geçirdiginiz kaza için çok geçmis olsun,"
Çok sağol sevgili arkadaşım. Mankafanın öne gideni olduğum için başımı yine derde soktum. Her beş yılda bir kez ağır sapıtmak artık hayatımda gelenekselleşti. Şimdi iyiyim, şükür. Kefeni yırttık. Ama kafa bu denyolukta kaldığı sürece... Bilmem ki ne olur.
Hep söylerim: Bilmek, inanabilmek ve uygulayabilmek farklı dinamiklerdir. Muhteşem hayatlar için her üçü de gerekli.