YANIT
Güzel bir soru… Bu konuda bir kitapçık yazabilirim. Aman korkmayın, kısa keseceğim. Tabidir ki kendi "kısa" ölçütümde… ki pek çok kişinin uykusunu getireceğim kesindir. Konuyu iki farklı aspektlten değerlendirmek mümkün. Önce reel yaşamla (erkeklerle) ilgili konuşalım, sonra ezoterizme biraz göz atalım.
Olaylar yineleniyorsa -hata demeyelim- beklentinin verilemediği düşünülebilir… hatta düşünülmelidir.
Bana sorarsanız, ki, sağ olun, sormuşsunuz; seçtiğiniz erkeklerin ne istediğini bilmediğinizi düşündüğümü söyleyebilirim. Önceki yanıtlarımda " 'cool' olmayın" diye epey vaaz verdim… ancak asıl hüner, karşı tarafın ne istediğini hissedebilmektir. Bu sözlerimle kendimle çelişmiyorum: PE taşıyan erkekler sıcak kadınları çekici bulurlar. Buna -biraz romantik takılarak- "iyilik" diyebilirsiniz. Sıcaklık, dostça yaklaşım, hoşgörü/anlayış sahibi olduğun mesajını vermek ve neşeli ruh iyi insanları kesinlikle çeker. Bu iki kere ikinin dört ettiği gibi bir sonuçtur. Ancak bazı kişiler iyi olsalar da NE taşırlar ve farklı beklentiler içine girebilirler. Baştan çıkarma işinde hüner isteneni vermektir. Bu aspektten bakarsak belki de çok da PE sahibi olan erkekleri seçmediğinizi, gösterdiğiniz yüzün onlara ilginç gelmediğini, bir süreliğine -hepimizin yaptığı gibi- "yüze güldüklerini", ama sonunda -affedin- "iş çıkmayacağını anlayınca" uzaklaştıklarını düşünebiliriz. Üzülerek söylemem gerekir ki, günümüzde bazı erkekleri sıcakkanlılık ve samimiyet fazla çekmemektedir. Böylesi kimliklere ise genelde cinsellik ve "itekleme" ile yaklaşabilirsiniz.
[Arkadaşlar, kimseyi kötülemek istemem, kişisel görüşümdür; lütfen üzerinde durmayın. Ama -hep derim- sahip olamadığım kız çocuklarım gibi gördüğüm hanımlar için şu uyarıyı yapmak isterim: Karşınızdaki erkek cinsel uyarı oluşturacak tutumlarınızdan aşırı etkilenmesine paralel olarak, ona kötü davrandığınızda daha çok istekli oluyorsa, biraz dikkatli olmanızı, bu kişide (kesinlikle kötüdür demiyorum) NE bulunduğundan kuşkulanmanızı öğütleyebilirim. PE sahibi erkekler (ki, onlarla daha başarılı eşleşmeler yaşanabilir) kuul-muul tutum, yada kötü muameleden uzaklaşırlar.
]
Sergilediğiniz karakteri tam bilemiyorum, ama reelde (güneş, Ay altında) tanışmadığınız, birliktelik yaşamadığınız erkeklere bilinç dışı da olsa, aşk ve eşleşme istekleri duymak ve bunu hissettirmek genelde -kendimi de bu kategoriye koyayım- erkekleri soğutur. Söz konusu beklentide olduğunuz ise erkeklerin büyük çoğunluğu tarafından sezilir. Bizlerin sezgisi sadece bu konuda aşırı gelişmiştir.
Sizi biraz eleştireyim: Flört diyorsunuz, ama bu ilişkinin sanal sınırlarda kaldığını da beliriyorsunuz. Bu kadar "havai" bir ortamdayken "yükselmek" ve "bu sefer buldum" demek bence doğru tutum değildir. Dediğim gibi, bunu sezen erkek uzaklaşacak olabilir. Ancak bu işin bir yüzü… asıl önemli olan sizin kendinize yaptığınız hatadır. Önceki yanıtımda söyledim: Flört başka, eşleşmek farklı iştir; eşleşmek ciddi iştir… önemli sınamalar sonrası bir erkekle eşleşmek istemenizin daha doğru olacağını vurgulamak isterim.
" Aklimdan çiktigi zaman yoklama basliyor ama."
Bu cümleniz de önemli; benim "ürkmüş erkek" savımı doğruluyor gibi… Hedef kişi tehlikenin (ciddi olarak -bağlılık, aşk, evlilik falan filan- yakınlaşma ihtimalinin, beklentisinin) ortadan kalktığını görünce, zaten hoşlandığı birine dönüş yapacak olabilir.
Şimdi okülte gelelim; mesaja okült (beyin elektrikleri) açısından bakalım: Eğer bir kalıp meydana geldi ise (ki, erkeklerin sürekli bir düzeyde yok olması, ama sonra birden dönmeleri) beyninizde korkunuzla yaratığınız bir kalıbın etkinliğini de düşündürüyor. Bu durum üst üste iki kere -rastlantı eseri- yaşanması sonrası yaşadığınız olumsuz duygular ile böyle bir kalıp var etmiş olmanız mümkün. Kendi var ettiğimiz thought formların kader üzerindeki etkinliğini tahmin tasavvur edemezsiniz. Bana inanın, hayatımızın %70ini bu kalıplar yönetmekte. Kalıbı dağıtmanın tek yolu ise "Yok böyle şey; bir süre sonra dağılır kendiliğinden" demekten öte değil. Bu cümleyi ne ölçüde inançlı söylerseniz, kalıp o kadar çabuk dağılır.
Şimdi izninize sizi biraz daha ciddi eleştireyim.
" Bende ask yasamak, görüsmek biriyle hayati paylasmak istiyorum ama bir türlü olmuyor."
Umarım sizi üzmem, ama bence asıl hatanız geleceği bu denli zorlu şekilde planlamanız olabilir. Dikkat edin: Siz flört etmek, eğlenmek, seks yapmak istemiyorsunuz. Bu düzeyleri atlayıp sona varmayı arzuluyorsunuz. Hayatın (doğa yasalarının, ya da makro kurallarının) hiç sevmediği bir davranış modelidir bu. Aşk bir ödüldür. Evlilik ise aslında büyük ve MUCİZEVİ bir çakışma olunca, arada sıra, şanslı birkaç kişinin ulaşabileceği bir düzenek (pardon) düzendir. Yaşamın temeli eğlence, eylem ve sekstir. Aşk ve bilgi azınlıktır… hatta İKİNCİLDİR. Doğal temel hedefleri ıskalayıp büyük ödülleri aramak aslında olağan yapıya başkaldırmaktır. Hayat bu gibi kimseleri -onların kendisini sevmediklerini hissettiği için- onaylamaz.
Ataerki işte bu gerçekleri beyninizde bebeklikten başlayarak aileniz tarafından sildirir. Doğru ve iyiyi, yani doğalı, ters yüz eder; arada sırada ulaşılacak durumları "mutlak arayış" şeklinde empoze etmekle kalmaz… daha beteri: asıl gerçekleri (eğlenceyi ve seksi) lanetler. Hatta yasaklar.
Hayır! Evlendiğinizde (eşleştiğinizde) ödül devreleriniz tetiklenmez. Sizi sadece her adımda bir sorunla karşılaşıp bunları çözerek ilerlemeniz gereken bir yol bekler.
Evet! Seks yaparken, reelde flört ederken, bağsızca gülüp eğlenirken, ödül devreleriniz tetiklenir.
Yanlış bilgilerin yüklenmesinin, insanları doğal hedeflerden saptırmanın nedeni ödül devrelerine ket vurmaktır; çünkü PE en saf hali ile dopamin ve serotonindir. NE dediğimiz radyasyonlar da var olmak, senkronize olmak, rezonansa girmek ve genliklerini (güçlerini) büyütmek peşindedirler. Bu yapıya teatral olarak avlanmak ya da beslenmek denilebilir.
" biriyle hayati paylaşmak"
Bunu size hiç tavsiye edemeyeceğim. Özellikle günümüzde, ülkemizde, bir kadına en son önereceğim şey bir hayatı paylaşmak için erkek arama yoluna çıkmasıdır. Doğru kişi gelince zaten paylaşırsınız. Ama bunu bir erek olarak almak, karakterinize, daha doğrusu "karakter gücünüze" verebileceğiniz en büyük hasardır. Kadınların gücü binyıllarca onları bu "palavraların" mutlak ve en iyi gerçek olduğuna inandırılmaları ile ellerinden alınmıştır.
Sözlerim yanlış anlaşılmasın: Tabidir ki aşık da olacaksınız, birileri ile (büyük olasılıkla birkaç kez) eşleşeceksiniz. Ama bunların geçici olduğunu, arada yaşanacak ödüller ve güzellikler olduğunu kabul etmez, salt bunlara oynarsanız, kadınlık gücünüzü (ki, evreni alt üst edecek güç olduğu için ilk adımda ailelerce engellenir zayıflatır) giderek dumura uğratırsınız. (Sorun kendinize erkeklerin gücü engelleniyor mu? Hayır. Acaba neden? Buradan anlayın gücünüzün büyüklüğünü.) Bu durum; yani aşk ve evliliğe oynamak, Şeytan'ın en büyük tuzağıdır. (İkincisi ise ölümün acı bir felaket olduğudur.)
" Astrolojik açidan Merkürüm Retro ve 12. Evimde bunun payi varmidir?"
Olabilir kardeşim. Merkür 12. ev biraz zor bir konum. Ama aspektler önemli, hangi burçta olduğu önemli… Bilgiyi eksik verdiğiniz için yorum yapmam ters olur.
" Yoksa genel olarak erkekler mi böyle?"
Tüm erkeleri suçlamak mantıksız ve akıl dışı iş… isterseniz söyle diyeyim: Türk erkeği, son on yılda büyük bir dejenerasyon içinde ve giderek erkeklikten UZAKLAŞMAKTA. (Ana haber bültenlerine göz atmak için TV kanallarını 1-2 dakika öncesinden açıyorum ve hasb-el kader görmek zorunda kaldığım dizlerdeki erkekleri izleyince kız çocuğum olmadığı için şükrediyorum. Neden kendilerini o kadar kastıklarını, tehlikeli (baş belası) olarak algılanmak istediklerini gerçekten aramızda konuştuk… çözemedik.)
Bizler anaerkiliz, ama Baba Tanrıya (ki, ALlah olduğu hakkında araştırmaya dayalı pek çok argümanımız var) tapıyoruz. Tanrımız erkek. Erkek de kadın gibi muhteşem bir güç. (Ben erkek olduğum için oyumu çaktırmadan erkeklerden yana oynuyorum. Kih kih ) Erkeğin sevgisi, bize göre kadınınkine beş basar. (Abarttım, iki basar, idare edin.) Öylesine güçlü, alemleri sarsacak bir sevgidir. Kelime yoktur anlatacak. Söz icat edilmemiştir. Şeytan buna, bu muhteşemliği yok etmeye oynar! Kadınların gücünden korktuğu kadar erkeğin sevgisinden korkar.
Oysa bize ne ezberletildi?
Kadın sevgi, erkek güç...
Görüş bildiriyorum: Zağğğrrrtttt.
Gerçeklerin polar konumda tersine çevrildiği, her iyi şeyin lanetlenip, berbat şeylerin kutsal diye kakalandığı bir ortamda -birbirimizin boğazına alenen sarılmadan, topluca intihar etmeden, hala birbirimizi, doğayı ve hayvanları bir ölçüde de olsa severek yaşamayı başarıyoruz… Bu da insanın gücü… Çok ciddiyim. Şaka yapmıyorum.
" Bunun için nasil bir ritüel veya çalisma yapilmali? Vedud ve Cami esmasini sik sik zikrediyorum ama sonuç yine ayni."
Bu gibi zorlu sonuçların altından maji ile kalkmak zor olabilir. Ben maji satıyorum. Ama yalancı değilim. (Kimse yalancıdır demiyorum, ben yalancı değilim diyorum.) Maji, beyindir kardeşim. Beyninizi majisyen beyni olmayı öğretemezseniz esma zikri ve eğitimlerimizden beklediğiniz bulmayabilirsiniz. Eğitimlerimiz majiyi öğrettiğini iddia eder belki de… ama aslında sadece beyni ortama sokabilir. Bundan sonrası YILLARA VARAN bir deneme-yanılma, çabalama, emek verme, sabretme, kan/ter/gözyaşı olmasa da ciddi oramda zorlanmadır. Nevmit (na-ümit) olmayın. Maji, gerçektir. Sadece kolay değildir.
Sonuç olarak: Bu mesajı dikkatle okur, beyninize farklı doğruları yükleyebilir, düşünme şeklinizi değiştirebilirseniz, yani hedef ve özlemleriniz reelleşirse bence hayat ile senkronize olacaksınız… kapılarını açmaya koyulacak. (İşin doğrusu ise şu: Yeni düşünce kalıpları ile rahatlayıp beyin elektriğinizi pozitive edince, şimdikinden daha güzel bir paralele atlayacaksınız.)
Ana fikriniz şu olsun, zamanla beyninizde nöroplastisite ile kabul ettirin: Yalnızsınız. Kimseye -o şekilde- ihtiyacınız yok. Eşleşme Cennett'ten yollanırsa baş tacı edersiniz. Saygı ve özveri ile yaşarsınız. O ödül gelene dek aklınızı bunlara takmadan hayatın gerçeğini (yani eğlenmeyi, gülmeyi, sevişmeyi) doya doya yaşamak en büyük bilgeliktir.