Yine ben, umarim iyisin ve mutlusundur. Beta erkek kavramina inaniyor musun ve beta erkeklerin zamanla kadinlari elde edemedieri için sissy haline evrildigine dair iddaa edilen teorilere ne diyorsun ? Bati dunyasinda insanlarin rahatlikla kendi hislerini ve benliklerini ifsa ettiklerini görüyorum ama bizim bolgemizde mahalle baskisi dolayisiyla sakliyorlar. Sissy erkekler ve beta erkekler arasinda bir baglanti var midir sence ? Humiliation açligi nereden kaynaklanir ? En son olarak hangi tarz kadinlar sissy sever ? BDSM ile ilgilenen biri olarak bu konuda tam olarak aydinlanamadim ve senin görüsünü almak istedim.
YANIT
Heyy! Merhaba eski arkadaşım. İyiyim… Son aylarda mutfağın yolunu kaybetmedim. Hatır soranların bol olsun.
Şaaaane bi' soru sormuşsun. Öncel teşekkürler. Bizim dünya kadar -tammm da dogmatik oluyorum- heyecan ve dorukları yaşatan başka bir şey yoktur. Üstelik listemde bungee-jumping bile var. Bungee'de heyecan var… seks var mı? Yok. Adrenalinmiş! Yahu, adrenalin korku hormonudur. Yani havalı-havalı "ben adrenalin düşkünüyüm" diyenler "ben korkmaya doyamıyorum" diyorlar.
BDSMde ise -evet itiraf suçu yarıya indirir- seks kadar korku da ufaktan vardır. Ama işin güzelliğini, farklılığını veren de odur. Sınır diye bir şey vardır beyinde, uzun konferansa girmeyelim, ortamı soğutmayalım, o sınır aşılınca geride yasak ülke bulunur. Biraz pis bir yerdir… kanunsuzdur… ama doyumsuzdur da. Hani Gora'daki yer üstü ve Demolition Man'deki yer altı gibi. Beynin oraya gitmesi yasaktır. Ama BDSM ortamında kapılar açılır. İnsan, varlığını önceden yaşamadığını geç, var olduğunu aklına bile getirmediği zevklere ulaşır. Bitik düşer. Hiçbir normal orgazm o doruğu, o özgürlüğü, o doymuşluğu ve ardından gelen rahatlamayı yaşatamaz.
İşin ilginci şudur: Bu durum becerikli bir Master (ya da Mistress) ile tek taraflı, yani sub ya da slave tarafından yaşanır. Bize ise genelde avcunu yalamak düşer. Tehlikeli bir ortamdır SM ve bu yüzden bir tarafın (MAster ya da Mistress'in) aklı başında kalması lazımdır. BDSM, iddia ediyorum, köleler içindir; efendiler ve kadın efendiler uşaktır. Bizler zevkleri hayli suyuna tirit yaşarız.
[Gülünç bir film yaptılar Fifty Shades of Gray. Orada hazret pek bi' MAster ya, "I dont make love, I fuck hard" mealinden bir laf ediyor. Eğer bu mankafalık gerçek olsa, sokaktaki "şeyinin yolunı bilmez" hotan herifler ve kadın döven dingiller BDSM kralı demektir. Onların kafa o kadar basar. Ama onlar da haklı, filmi vanillalara yutturacaklar. Paraları cukklayacaklar. Master buz gibi adamdır. Ulaşılmazdır. Ben ideal MAster kimliğini Godfather (özellikle II'deki ve I'in 2. yarısındaki) Michael Corleone'ye benzetirim. Suça bulanmış halinden söz etmiyorum. Sakin dengesini… ve tehlikeli kimliğini. Bu kimlik sub'ına (ya da slave'ine) hem zevk verebilir, hem de onu BDSM tehlikelerinden koruyabilir.
Bana ilgi duyan arkadaşlar için kendimden bir örnek vereyim: Neredeyse 10+ yıldır hiçbir sub, ya da slave'imle (tabidir ki hanımefendiler evinde kalıyorlarsa) birlikte tek bir defa (rakam ile 1 defa) birlikte uyumamışımdır. Güzel saatler bitince onu yatırırım, kendim salondaki kanepede uyurum. Bu uzaklığıma rağmen, son derece de şefkatliyimdir. Ayrıca bu güne dek hiçbir sub ya da slave'ime hard fuck yapmadım. En sevmediğim şey soyunmaktır (ki, beni sürekli Janus olarak izleyen arkadaşlar çıplak olarak haftada 2-3 gün canlı yayında dans ettiğimi bilirler). Alt-alta, üst-üste sevişmek? Tanrım korusun. Bu davranışlar bütün gücümü sıfırlar. Benden beklenen de tam olarak budur.
]
Aldım başımı gittim yine. Konuya, soruna, döneyim.
" Beta erkek kavramina inaniyor musun ve beta erkeklerin zamanla kadinlari elde edemedieri için sissy haline evrildigine dair iddaa edilen teorilere ne diyorsun ?"
Az ve öz: Saçmalığın dik alası diyorum. Şeytan'ın tipik, ünlü, eski hikaye, kategorize edip insanları kendilerinden ayırma planı lafları.
Alfa erkek yok ki betası, gaması olsun kardeşim. Hepimiz insanız ve onlarca bölümden meydana gelen bir ruh taşımaktayız. Parmak izi sayısı kadar ruh yapısının olduğu bir evrende insanlara 2-3 sınıftan başka yer bırakmamak tam da tuzaktır.
Ben yakın zaman dek eskorttum, BDSM ortamında kadından çok erkekle oldum. Sana kendi yaşamımdan bazı yaşanmışlıklar ve gözlemler aktarayım:
-
Nice alfa erkek -sözüm yemin altındadır- plastik mama kabını dişleri ile kaldırıp su içtiler; kendilerine özel köpek adı takmam için para ödediler.
Sürekli müşterilerim (sözde kölelerimin) arasında bir terör gazisi vardı. Ünlü bir iş adamı vardı. Maçoluğu ile tanınan (eski devirden söz ediyorum) medyatik bir adam vardı. Bu alfalar bana onları aşağılayayım, ayakkabılarımı yalatayım diye kucak dolusu para döktüler.
-
Erkek eskort transseksüellerin, sözde en feminen erkekler (bunun ötesi var mı, kadınız diyorlar), kafaları kızınca çantalarla polislere kabadayıları özendirecek şekilde giriştiklerine kaç kez şahit oldum.
-
İki Mistress (can arkadaşım), sevgilileri (yani köleleri, işkence ettikleri, ezdikleri adamlar) onları terk etti diye zırıl zırıl ağladılar.
-
Ben anaerkiye geçtikten sonra BDSM yapamamaya başladım. Parasız kaldım.
Bu süreçte mafya denen adamlarla yakınlaştım. Sağ olsunlar beni sevdiler sanırım, ya da acıdılar, hiçbir karşılık beklemeden yanlarına aldılar. Pavyonlara gittiklerinde hep davet ettiler. Haftanın 4-5 gecesi onlarla içtim. (Hepsi silahlıydı ama söylendiği gibi insanlar değillerdi. Kendi kültürümdeki seçkin kimselerde izine rastladığım bir dürüstlük, birbirine bağlılıkları vardı. Elleri çok açıktı. Ama tehlikeliydiler. Ters ve geçimsizdiler. Farklı -bana uygun olmayan- değer hükümlerine inanmaktaydılar. Bunları zikretmeden geçmek istemedim.) O iki yıl içinde o sert adamların nasıl göbek attıklarını, birbirlerinin omuzunda ağladıklarını, birbirlerine sarktıklarını hayretle izledim. Benim gitmeye alıştığım barlardaki ortamdan bin kez daha özgürlerdi.
(Sonunda kadın cinsel organlarını metodik şekilde, bilimsel tabanda inceleyerek kendi BDSM metodumu -ABDSMyi- icat ettim ve ortama geri döndüm. Bu bilgilerden bazılarını, BDSM dışı bakış açısı ile Vulva MAsajı adlı kitabımda anlattım.)
(Editörün notu:
Bu konuda detaylı bilgi edinmek için Janus'un Altar Baykal mahlası ile yazdığı Vulva Masajı Teknikleri: Klitoris ve vajina için sıra dışı manuel teknikler
adlı kitabını okuyabilirsiniz.)
-
Babası olarak çizmelerle tekmelememi isteyen ve bana akıl almaz paralar veren bir hanım müşterimle de görüşmeye -istediklerini yapamadığım için- son verdim. Hanımefendi dişli bir gazeteciydi.
Şeytana göre "şu şöyle davranıyorsa budur, bunu böyle yapıyorsan illaki şusundur". Bu tuzağı yenin arkadaşlar!
[Yine kendimden örnekleyim. Canlı yayınlarda çıplak şekilde, kimi zaman çok maskülen olsa da, kimi zaman hayli feminen beden dili ile dans etsem de, ataerkil sınırları -bir hanım arkadaşım dansçı yanımı öğrenince beni "tangalı dansöz" diye suçlayıp terk edeceği kadar- zorlasam da (kendisi ile yaşadıklarımı Altar-Stil.com adlı sitemde hikaye ettim) eşcinsellikle hiçbir yakınlığım olmadı.
(Editörün notu:
Bu konuda bilgi edinmek için Altar-Stil.com adlı sitesinde yayınlanmış olan ÖZGÜR VE ÇAĞDAŞ BİR KADIN… MI?
adlı öyküsünü ziyaret edebilirsiniz.)
Yani erkek bedeni ya da cinsel organı, ya da beden dili bana değil çekici, hep itici geldi. (30 sene boyunca özel hayatıma -bu erkek bolluğunda- sadece iki kişi girdi, onlar da yürümedi, ikisi ile de can-dost olduk.) Kimi zaman feminen danslar yaptığım halde, normal hayatımda tradisyonel giyimli, kravat/kol düğmesi tutkunu, yaşlı olmaya bayılan ve eski tip beyefendi olmaya özen gösteren adam oldum.
Demek ki olabiliyor.
Hayır, ben sizlerden farklı biri HİÇ değilim. Farkım, sadece hayatıma hesap vermem gereken kişi sokmamak (evlenmemek, ilişkiye girerken kim olduğunu açıkça söylemek, gidenler için üzülmemek), olanları da elimine edecek (ailesiz yaşamak), az paraya razı olmak (standart işlere hayır demek) ve bu seçimlerin CİDDİ götürülerine tolere edecek kadar özgürlüğüne düşkün olmaktır. Hadi, daha da basitleştireyim: Evlenmemek, para için her şeyi yapmamak.
Daha da mi basit olsun?
Peki: Standart kültür dışında var olabilmek. Bunun bedeli yalnızlık… ama benzersiz bir özgürlük. Ya aile/iş/arkadaş… ya da özgürlük.
Seçim kişiye özel…
Bu sistemi ben yaratmadım. Sözlerim yüzünden beni suçlamayın.
Yani benim gibi -yaşamına hesap verecek unsurlar sokmayanlar- biraz da sınırları zorlamayı seviyorlarsa, ya da bundan korkmuyor ve kendileri olmayı çok seviyorlarsa, ortaya sıradan kişileri şaşkınlıktan bayıltacak karışımlar çıkacaktır. Şeytan'ın pis planı ile engellemeye uğraştığı (yani ürkünç 3-5 kalıp yaparak, insanları oraya tıkma tehdidi ile kendi özgün ve farklı yapılarından ayrı koymaya çabaladığı budur.
Hepimiz MARJİNALİZ aslında dostlar. Hepimiz benzersiziz. Hepimiz ilginç ve alışılmadık karışımlarız.
]
Neler, neler var anlatacağım, bu alta, beta, sigma, ya da "o gay, bu alfa, bu bi" benzeri sınırlamalarının boşluğunu gösterecek... İnsanlar kendilerini bir bıraksalar, bırakmalarına bir fırsat verilse, herkes kolayca, su içer gibi hem kendi olacak, hem de birbiri ile seks yapacak ve ardından hiçbir şey olmamış gibi işine-gücüne bakacak. Dert-tasa azalacak.
Yeniden soruna döneyim: Bir insanın kafasına "sen betasın" saçmalığı sokulursa, yani her yerden bu ahmaklığı okuyup duruyorsa ve kendinden kuşkulanmaya başlarsa, önce mutsuz, sonra sorunlu, ardından bir baş belasına döneceğini bilirim. Sokaklar onlarla dolu... Sana bir eski sır daha vereyim: Artık bu bilgilere itibar eden pek yok. Seri katillerin genelde pısırık ve güvensiz erkekler olduğu hakkında bir rapor okumuştum. Mazohistlerin ise genelde yönetici erkekler olduklarını da iddia ediyordu bu rapor. Ben kendi yaşamımda bilfiil, bu durumu yıllarca gözledim. Kötü muamele görmek, aşağılanmak, cinsel organlarına işkence edilmesini isteyen erkeklerin hiç birinde bir kişilik güçsüzlüğü izlemedim. MAster olan bendim. Ama ben hep -oyun (seans) dışında- hopplama tiptim, onlar ise sorumluluk yüklü hayatların lider konumunda -genelde- beyaz yakalı kimliklerdi. Çocuksu ve neşeli (gay) olan bendim… ama hala da MAster olan da bendim.
Şunu demeye getiriyorum: Her birimizin içinde bize yasakladıkları için hiç ama hiç bilmediğimiz, bebeklikten başlayarak ailelerce bastırılan yanlar, özler, kimliğimizin bölümleri var. Farklı-farklı, başka-başka insanlara gösterdiğimiz onlarca yanımız var. Bunlar yok edilmeye çalışıldığı için, ünlü "şuysan şusun; bunu yaparsan busun" pisliğine inandırdığımız için, bunca dert, tasa, suç, acı.
" Bati dunyasinda insanlarin rahatlikla kendi hislerini ve benliklerini ifsa ettiklerini görüyorum ama bizim bolgemizde mahalle baskisi dolayisiyla sakliyorlar"
Bilen bilir; batılıları hiç sevmem. Aryandırlar. Büyük adam sanılırlar, dünyanın başına gerçek derttirler ve çoğu ataerkildir. Ama bu konuda sana hak vermek zorundayım. Ancak şunu göz ardı etmemek gerek: Onların (oraların erkeklerinin) var ettiği bu cinsel özgürlük ortamının gerisinde cinsel güçlerinin (erkeklerden söze diyorum, kadınlar tam tersi) biz Türk erkeklerinden çok daha zayıf olması var. Demek istediğimi şöyle anlatayım: Eğer bizlerin arzu miktarı onlarda olsa, bence bizim ülkeden bin kat daha bağnaz bir kültür var ederlerdi.
"Humiliation açligi nereden kaynaklanir ?
Bu sorunla zurnamı zortlattın arkadaşım. Ben SMin (yani acıdaki zevkin) nedenselliğini bilimsel olarak tartışan, elimdeki argümanları, bilimsel raporları sunarak açıklayın biriyim. Binding dahil nice oyunun gerisindeki itilimi su gibi anlatırım… ama humiliation'un nedenini -bunu söylemek zor- bulamadım. Bilmiyorum.
Yine de aklıma takılan bir nokta bu işin gerisinde utanç duygusunun olması. Utanç, tahmin edilmeyecek kadar uyarıcı bir duygudur. Yani belki de sub, ya da slave, aşağılanınca biraz utanıyor… ve bu yüzden zevk alıyor. Ayrıca kapsamda kendini bir üst otoriteye feda ederek, ram ederek, onun gücünden pay alma, onun tarafından kabullenilme, kabullendiği için alınan rahatlama; dahası, kendi eksikleri yüzünden kendini cezalandırma gibi çok kompleks ve birden fazla ihtiyacın/duygunun bulunduğundan kuşkulanıyorum.
Buraya de kendi erkek sublarımdan söz ettim. Yani bir erkek Efendi, bir Master arayan erkeklerden…
Hetero erkek sublar için ise farklı düşüncelerim var: Bence onlar kadınların değerini çok iyi görebilen… ama yanlış mihvere oturtan kişiler. Kadın yüceliğini ruhunda hisseden, kendi ile kıyas yaptığında kendini eksik görerek ya cezalandırılmak, ya da tapınmak isteyen kimseler. Bunlar kişisel düşüncelerim; ama kadınlara kölelik eden erkekler içinde ağır negativite taşıyan karakter görmedim. Oysa MAsterlar arasında -üzülerek söylemem gerek (kendim dahil)- bolca NE izledim. Yine -kendi görüşüm olan- bir şey daha diyeyim: Masterlar arasında son derece negatif kimlikler olduğu için kendi benzerlerimin olduğu dünyadan hiç MAster arkadaşım olmadı. (Mistress oldu.) Anaerkiye geçtikten sonra, pek çoğuna, yaptıklarına, öfke duymaya başladım, araya mesafe koydum. Sözlerim yeminim altındadır.
Eğer böyle bir arzun varsa, bir kadına sub olmayı istiyorsan, bana sorarsan yapacağın en doğru şey… psikologların dediği gibi bu işten vaz geçmek… çünkü kişiliğin örselenebilir… mi diyeceğimi sandın?
Cevap veriyorum: Ha-ha-ha- haaaaaaa.
Ve gerçek yanıtımı yapıştırıyorum: Eğer böyle bir arzun varsa, bana sorarsan yapacağın en doğru şey -saniye olsun gecikmeden- işten anlayan bir Mistress bulup zevkini yaşamak. Eğlenmekten, rahatlamaktan kimseye bir zarar gelmez (tabidir ki diğerlerinin alanına girmiyorsan). Zararı yaratan ket vurmaktır. Şeytan ise hep iyilik (koruma, adil olma, yüceltme vb. vb.) adına ket vurur.
İstediklerini yapma yürekliğin varsa iş burada bitmez, işin ikinci yarısı, isteğini ifa ettikten sonra suçluluk duymamaktır. Oysa tüm bir sistem -ampirik hiçbir birikimi olmayan psikoloji disiplini bile- (amprik bilgisi olmadığı için bilim değil, disiplindir) seni ezmeye koşullanmıştır.
Yeme.
"En son olarak hangi tarz kadinlar sissy sever ?"
Ve en radikal yanıtım: Çağdaş denilen kadınların %85i… Bu laf yine deneyimlerime dayalı…
Ama hemen ekleyeyim: Bu durum bir değişim. Benim devrimde böyle şey yoktu. Kadınlar edilgendi. Korumak, kollanmak, sahiplenilmek isterlerdi.
Bu durum sona erdi.
Bu yüzden yıllar-yıldırı sevgilim yok. Aramaktan da vaz geçtim; çünkü beklentilerimi ifade ettiğimde -değişen koşullar ve doğru davranış kriterlerindeki devrim yüzünden- bağnazlıkla suçlanıyorum. Ha, diyeceksin ki "korunmak, kollanmak isteyen kadın senin gibi 'tangalı dansöz'ü ne yapsın?" Ben bir denesin derim. Düş kırıklığına uğramayacak olabilir.
Devir, slave ve sub erkeklerin devri… ve bu artacak. Kimse kadın değişimine karşı koyamayacak. Ben -gerçek bir "kadın-zever" olarak- yine de oyumu kadınlardan yana kullanıyorum. Onlar en dominat hallerinde bile neyi, ne kadar yapacaklarını bilirler.
İzin verirsen Misterssler hakkında iki laf edeyim: Onlar "paracıdır" derler… Doğrudur! Ama bence bunda katre yanlışlık yoktur. Onlar boyun eğme ve özveri (özünden en değerli şeyini verme) isterler. Bu makroda özgürlük kadar değerli bir şey de paradır. Ayrıca kadına para vermek kutsal iştir. Hayr getirir. Ciddiyim.
Yine de paran azsa pro'ya (pro-domme) gidemiyorsan "kendi Mistressini kendin yarat". Evet. Çok da kolay… Biraz baskın karakterli bir hanıma doğru davranırsan, ondan harika bir Mistress yaratabilirsin… paran da cebinde kalır. (Nasıl yapılacağı hakkında soru gelirse yanıtlarım.)
Ve bir son not: BDSMden korkma. Hiçbir Mistress'in karakterine ulaşamayacağına emin ol. Bu dangalakça iddialar şehir efsaneleridir. Erkeğe (eğer karakterinde yoksa, ki, erkeklerin %99unda yoktur) hiçbir zaman boyun eğdirilemez.
Bu iyi bir şey midir? Ayrı konu… Konuşmanın yeri değil.
Sen sadece şunu unutma: Anaerkil krallıkları bile %95 erkekler (anaerkil erkekler) yönetmiştir.
İyi eğlenceler kadim dostum.