YANIT
(Editörün notu: Sorular sayfasında reenkarnasyon konulu soruların peş peşe yayınlanması rastlantıya dayalıdır. Sorular daima geliş sıralarına bağlı kalınarak yayınlanmaktadır.)
Sorunun temeli bu kez -her zaman olduğu gibi- QM ve ETC 1 değil, yanıtlarda çok fazla söz etmesem de çok fazla kullandığımız QEDe dayalı. QED, tüm fizikçiler tarafından sadece kabullenilmekle kalmaz, baş tacı edilir. Çok basit (ve bence şirin) şekillerle (Feynman Diagramları ile) olayları özetleyen Feynman onu “Fizik alanının (tacının) mücevheridir” şeklinde onurlandırmıştır.
QED der ki, normal (makroya ait) elektrodinamiğin temelinde kuantum olayları vardır!
Bu sözler sadece girizgah… Sonrasında (çok basite indirgiyorum) kütleli parçacıkların, kütlesiz parçacıklarla ilişkisi olduğunu ve bu ilişkinin nasıl meydana geldiğini (alanlarla değil, virtual photonlarla olduğunu) açıklar. Yani dalga fonksiyonundaki kütleli ve kütlesiz parçacıkların (kütlesizlere “bedensiz varlık” demek bize göre yanlış değildir) birbiri ile sürekli iletişimde olduğunu, birbirini etkilediğini, hatta değiştirdiğini anlatır.
Bundan sonra ezoterizm devreye girer.
Biz deriz ki, ruh bir çeşit dalga fonksiyonudur. Beynin EM alanı olan bilinç, uykuda geçici şekilde, ölüm sonrası tamamen, parçacık halini terk eder. Yani ölüm sadece çökmüş halden kurtuluştur, asıl mekana dönüştür.
Buraya kadar az da olsa anlaştıysak biraz daha ilerleyelim.
Majikal tanrılar keşfedilmemiş kuvvetlerin bozonları (kuvvet taşıyıcıları), ya da keşfedilmemiş parçacıklardır. Majiyi, ya dalga fonksiyonuna geçip, ya da gama dalgası üretip (hatta ikisi birden yapıp) bu bozonları kullanarak yaptığınızı söylemek mümkündür. (Yaşarken dalga fonksiyonuna geçişte, hala beynimiz olduğu için, bilinç de sıfırlanmaz; bu yüzden çalışma sırasında EM alan frekansını gamaya yükseltmeye çabalamanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Gama dalga boyu –bize göre- majide vazgeçilmezdir. Farklı söyleyişle, teta benzeri dalgalar ilahi esin ile kontakta -belki- kullanılabilecek olsa da, majide çöptür.
Uyku sürecinde bunlarla olduğu kadar diğer alanlarla (ruhlarla) hatta makrodaki kişilerin alanları ile etkileşim mümkündür. Söz konusu etkileşime rüya görmek denir.
Peki rüyanızda gördüğünüz Kate Upton, ya da Burak Özçivit (bu yıldızların adını yanıtımı ilginç kılmak adına az önce netten araştırıp buldum), hatta “müteveffa” Ayhan Işık, Yul Brynner ve Marlene Dietrich ile (bunlar da benim devrimin yıldızları) nasıl sohbet ettiniz? Diğer alemde olanların alanları ile karşılaştınız diyelim; henüz hayatta olanlar ve de uyumayanlar (dalga fonksiyonunda olmayanlar, dipdiri parçacık konumunda, gecelere akmakta olanlarla) nasıl karşılaştınız?
Bu sorunun yanıtı ise “dalga fonksiyonu” adı altında matematik hesaplamalar adına yaratılmış bir kavram olan gizemli yapının gizemindedir.
Dalga fonksiyonu, her an her yerdedir!
Semear, yani bulaşık bir yapıdır.
Kimse burulmasın, aslında ne olduğu tam anlaşılamamıştır. Parçacığın olası yeri dalga fonksiyonu amplitude’un karesidir, tamam; ama o “smear” yapı tam da nedir? Hesap ile olası lokasyonlar tanımlansa da, içerik tam olarak anlaşılamamıştır.
Diğer alemde -bizim parçacık beyinlerimizin, daha kötüsü, ataerkil bilgilerle doğranmış parçacık beyinlerimizin- kabul edemeyeceği gerçeklikler vardır. Bunlardan biri de ruhun hem kendi olup, hem de her şey ile ilişkide olabilmesi, yani semear durumudur. Bu yapı şu anda kuantum uzayında işlemekte olan yapıdır bu akıl almaz sistem, bizim can sıkıcı makrokozmosu var etmektedir. Makronun temeli masal alemdir! Kendini biraz sıktıran bu öykülerden kolayca nemalanır… kitabı okurken, masala adım atar.
Lafları pratiğe aktaralım: Öldüğünüzde ruhunuzun -yaşarken yüzleştiğiniz olaylara verdiğiniz tepkilerle yenilenmiş- bir frekansı vardır. Bu frekans sizin diğer alemdeki ruhlarla (alanlarla) kontağınızın belirleyicisidir. Diyelim diğer evrende sizin çok sevdiğiniz, ama kendinizi bir türlü sevdiremediğinizi birisi var. Bize göre bu kişi (bu alan, bu dalga fonksiyonu) ile kontak zordur. Ancak aile bireyleri arasında bu tarz durum nadir olduğu için, bilakis, karşılık istek -yani çekim, sempatizasyon- bulunduğu için (Sempatizasyon yasasının ne dediğini anımsayalım: “Benzer, benzeri çeker”) ölüm ötesinde kontak olasıdır.
Ancak daha ölmediğimiz için bu sözler biraz “afaki” kalmakta. Yerine güncele dönelim: Şu anda, diyelim elma yerken, ya da beni okurken, ya da bir yandan elma yiyip bir yandan beni okurken, beyin elektriğini pozitive etmeyi biliyorsanız, sözlerime -katre kuşkusuz- inanıyorsanız (yani Planck seviyesinde dust speck yoksa) ve de -diyelim- “Canım annecim/babacım/teyzecim/halacım/dayıcım, burada mısın? Seni çok seviyorum! Bunu söylemek istedim sadece” dediğiniz an ardından gelen nano saniyede kontak mümkündür. Kontağın kurulduğunu bir fiziki tepki ile anlayabilirsiniz. Beyninizin içinde bir “tık” sesi duyarsınız. Üst kattan bir “pat” sesi gelir. Gözünüzün önünden bir ışık geçer, perde yerinden oynar, kapı gıcırdar, bir kuş uçar, bir yaprak düşer… bir şey olur.
[Bir keresinde PE açısından üst düzey bir ruh ile kontağımda, bir anda -en azından otuz karga (kargalar anaerkide kutsaldır) nereden çıktılarsa- başımın üzerinden pike yaparak geçmişlerdi. Babam ve üvey annemi (beni yetiştiren hanımefendidir ve ikinci annemdir) bir gün ara ile yitirdim. 2. günde kaybettiğim babamın cenazesinde iki -yine- karga, yan yana başımın üzerine pike yaptılar ve biri ağzındaki bir ağaç kabuğunu önüme attı. Bu durumu kontağın varlığı ve birlikte olduklarını belirterek bana “merhaba” dedikleri şeklinde yorumladım.]
İşin (başarının) üç kağıdı neşeli olmak, çok sevilen bir arkadaş ile karşılaşma mood’una girmek, olayı eğlenceli bir birlikteliğe adım atmak gibi görmektedir. Aşırı şekilde ağlamak, avaz-avaz ağıt yakmak, tepkisel acı duymak kontağa engel olur. Hiçbir ruh, negatif beyin elektriğine yaklaşmaz… tabidir ki kendi negatif değilse!
[Bu konuda da hz. Muhammet’ten bir veri paylaşayım: Hz. Muhammet’in yitirdiği yakınlarının cenazelerinde gözleri yaşarınca “Sen de mi ağlıyorsun?” diye eleştirenlere “Bunlar acı değil, şefkat gözyaşlarıdır” diye yanıt vermiş ve şöyle demiştir: “Cenazede ağlamak kalpten gelirse Allah’ın rahmetinin eseridir. Dil bağırır, el yaka-paça yırtarsa bu da şeytandandır.”
Kişisel olarak ben hiçbir ruhun (atıyor gibi görünmeyeyim, pek çok ruhun diyeyim) negatif olduğuna inanmamaktayım. Yani eğer ailenizde seri katil, ya da masum insanların ülkelerini fethedip(!) kahraman ilan edilen tiplerden ve benzerlerinden yoksa, aile bireyleriniz -ben, moderatörüm Mali, editörüm Uğur, baş tacirimiz Süleyman bey gibi- olağan insanlardan müteşekkil ise, sizin keyif ve inanç oranınızda kontak kurulacaktır.
Bir diğer örnek vereyim: Rüyanızda inançlıysanız hz. Muhemmet’i görebilirsiniz. Dinsel bakış açısı ile onun düzeyinde olmadığınızı varsaysak bile bu durum kontağın kurulduğunun, kurulabildiğinin, kanıtıdır. Senkronizasyon sizin celbinizle de olabilir, peygamberin sizi celp etmesi ile de…]
Yine eklemem gerek: Beyni bu tarz çalışmalara alıştırmak kolay değildir (en azından ilk denemelerde başarı elde edilmesi kolay değildir). Bir jimnastikçiye bakın: Bedenini verdiği şekiller insan bedeninin -zorlanınca- ulaştığı kapasiteyi gösterir. Oysa çoğumuz kolumuzu sertçe arkaya kıvırsak hafif sakatlıklar geçiririz. Bu kolumuzun değil, ona kapasitesini yaşama imkanı vermeyen karakterimizin (bilincimizin) suçudur. Beyin de böyle bir organdır. Kapasitesi büyüktür. Çok şey öğrenebilir. Örneğin ona küçük antrenmanlarla her sabah neşeli bir ruh durumuna atlaması (Pozitif Enerji eğitiminde bu basit antrenmanlar anlatılmaktadır), hatta sıkışık trafikte yoların açık olduğu paralel evrene zıplaması zaman ve çaba ile öğretilebilir.
Bu noktada bir uyarı yapmak isterim: Diğer alemdeki ruhların tam olarak konumunu hiç birimiz bilmemekteyiz. Aktardığım bilgiler araştırmalarla tespit edilmiş ve tarafımızdan denenmiş şeyler olsalar da, detaylar -oraya gidip bakamadığımız için- eksiktir. Diğer alemde enkarnasyon (alanlarla etkileşim sonrası frekansın pozitive edilmesi) sürmekte midir? Bunu bilemiyoruz (şimdilik bilemiyoruz diyeyim). Bu yüzden parçacık konumundan çıkmış alanlarla “zırt-pırt” kontak kurmaya çalışmak bize çok da doğru bir şey değil gibi gelmektedir. Önerimiz, arada sırada, kısa süreli, yanıt beklememecesine, iyi niyet ve sevgi yollama bazında kontaklar kurmaktır. Fazlası ölüm ötesindeki kişilerde rahatsızlık yaratacak olabilir.
Konu açıldı, Müslüman kardeşlerime (Müslümanlık dininden olmadığımı, Müslümanlık araştırmacısı hiç olmadığımı, yanılma payımın bulunduğunu hatırlatarak) ezoterik bilgilerime dayalı bir öneride bulunayım: Kuran okumanın ruhlara ne kadar ulaştığı hakkında bilgimiz yok. Ancak bizce onlara -keşfedilmemiş muhteşem bozonlar olan- esmaların yollanabileceğine inanmaktayız; çünkü esmalar araştırma konumuzdur.
Örneğin Vedud (Vedud hakkında bilgi edinmek adına
Esmalar (Vedud), zikirler ve alanlar adlı yanıtı okuyabilirsiniz).
Örneğin Basit (Bu konuda bilgi edinmek adına 722 RAKAMININ SIRLARI - Bölüm 9: YA BÂSİT (Esmalarda 2 ve 7) adlı yazımı okuyabilirsiniz)...
Esmalar ana alanın (buna Yaratıcı’dan Allah’a, Ana Tanrıça/Baba Tanrı’dan, “bilinçsiz ama bütünü ile pozitif değerlerle dolu kuantum alanı”na dek çeşitli adı verebilirsiniz) radyasyonudurlar. Onları beyninizle yönlendirebilirsiniz. (EM alanınıza senkronize edebilir ve arzuladığınız hedefe yönlendirebilirsiniz. İslami majinin temeli olan esma zikrinin mantığı budur.)
Her şeyin gerisinde fizik vardır… gizem değil. Ölüm, ürkünç bir son değil, bir çeşit boyut farklılığına atlamaktır; frekans pozitif ise çok da eğlenceli, hatta keyiflendirici bir durumdur… ciddi kazanımlara gebedir. Ölüm korkusunun gerisinde ataerkil kültür vardır.
Müslümanlık alıntılarım hoşa gidiyor (ben de yapmayı seviyorum); yine inanca bir dokunduralım: Müslümanlıkta ölüm -eğer kişi mümin ise- (bize göre alanı pozitif ise) “Allah’a kavuşmak” (lika) olarak nitelenir (Ankebut 5-6, Yunus 7-8). Buna rağmen Buhari ve Müslim’in aktardığı bir hadiste hz. Muhammet Allah’ın günahkarlara kavuşmak istemediğini söylemiştir. BU sözleri kuantum mekaniğinin keşfedildiği günümüz bilgi ortamına uyarlayalım: Bilinci meydana getiren EM alanın dalgaboyu pozitif (iyicil yaratıcınınkine benzer) değilse senkronizasyon kurulamayacaktır.
“beni pozitif enerjiye yönlendirdigin ve bu anlamda yardimlarin için..”
Bunu becerebiliyor muyuz az da olsa? Eğer yapabiliyorsak çok sevinirim. Yardım için teşekkür almak… Ne kadar mutlu oldum. Ya ben duygusal adamım, bu kadar güzel şeyler yazmayın, gözüm falan dolar, karizma çizilir. :) Çok teşekkür ederim.
“kalpten kocaman sevgilerimle”
Bu tarz “feminen” (şirinlik dolu, sıcacık, pırıl-pırıl) sözler ofisi aydınlatıyor ve bize çalışma şevki veriyor. Ek teşekkürler...
DİP NOTLAR
[1]
Kısaltmaların açılımı için lütfen mouse’unuzla Sorular ana sayfa sağ blokta yer alan “YANITLARDA YER ALAN KISALTMALARIN AÇILIMLARI” cümlesine dokunun.