722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

REENKARNASYON, ÖLÜM ÖTESİ ve RÜYALAR

SORULAR ANA SAYFA | TÜM REENKARNASYON, ÖLÜM ÖTESİ ve RÜYALAR SORULARI

Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

Geçmiş yaşamdaki kimlik ve bu yaşamda nasıl davranılması gerektiği hakkında -astroloji bazında- bilgi almak için Ay Düğümleri adlı yazı dizisine başvurabilirsiniz.

Reenkarnasyonun varlığı ve nedenselliği hakkında -bilim bazında- bilgi almak için Reenkarnasyon ve Kuantum adlı yazı dizisine başvurabilir;
ya da yazıyı baştan okuyablirsiniz.


27 Ocak 2021
İntihar

Intihar konusunda ne düsünüyorsunuz ? Sizce de, intihar eden kisiyi ölümden sonra bekleyen kötü seyler var mi ?

YANIT

Sorunuza doğal olarak 722 Sistemi temelinde yanıt vereceğim. Ancak sözlerimin mutlak gerçekler olduğu iddasında değilim. Her zamanki sözümüzü yineleyeyim: “Sistemin mutlak doğruları yansıttıkları iddia edilmemektedir. Bilgiler, ‘doğru olduğuna mutlak olarak inanılanlar’ kapsamındadır."

722, kabul gören fizik teorileri üzerine kuruludur. Bilimci arkadaşlardan hoşgörü rica ederek, kimi teorilere ezoterik ve mitolojik bilgiler katılmış ve bazı sonuçlara ulaşılmıştır. Teorimizden emin olma nedenimiz onun hem din, hem bilim, hem mitoloji, hem de okült alandaki sorulara ortak yanıtlar vermesi, çelişme içermemesidir. İddiamızı odur ki, bizim yaptığımızı başarma nedenimiz üstün yetenekli kişiler olmamız değil, söz ettiğim dört alanı birbiri ile uzlaştırmak adına yola çıkmamız ve hepsinde (en az bilimde tabidir ki) bir ölçüde birikimli olmamızdır. Yani 722 sadece kuralların dışına çıkarak (düşman sanılanları uzlaştırarak) ortaya çıkmış, aslında ortada olanı gösteren bir sistemdir. (722, Bilimsel bir teori olan Kuantum Bilinci’ni (QM) destekler ve bu alanda bilinç, evrenin temel özelliğidir.)

Konuyu iki önemli nokta bazında konuşalım.

İlk önemli nokta şudur: 722 sisteminde insanları bekleyen korkunç durumlar/ortamlar, büyük cezalar, ödüller dağıtan ya da felaketler gönderen tanrı, hele ki "insanları acılarla, şanssızlıklarla, sorunlarla DENEYEN Yaratıcı" benzeri fikirlere yer yoktur. Her şeyi var ettiğine inanılan ve insan beyninin alamayacağı kadar iyilik ile dolu bir gücün sonradan insanları sorunlarla (acı ile) denemesi ya sonucu bilmemesi, ya da deneyerek geliştirecek şekilde -en baştan mükemmel biçimde yaratmaması- anlamına gelir. Bu durumlar onun yapısına (iyiliğine, iyilik kavramına) terstir. Acı, NE celp eden bir yapıdır ve ne iyilik tarafından üretilebilir, ne de iyiliğin bulunduğu ortamda yer alabilir.

Acı varsa NE vardır.

“Tanrının acı veren sorunlar yollayarak insanı denediği” benzeri inançların kaynağı, insanlara kötülükleri (sorunları, dertleri, yıkımı) onları iyi etmek adına cezalandırma amacıyla yolladığını (ek olarak kendinin kıskanç, öfkeli, savaşçı olduğunu) apaçık söyleyen Tevrat baş tanrısı Yahveh, yani Tevrat’tır.

Bana göre Yahveh yoktur, insan uydurmasıdır… çünkü Tevrat, Kuran gibi vahiy ile yazılmamıştır; yıllar içinde onu insanlar kaleme almıştır. (Binbir macera sonucu bulunan en eski Tevrat, yüzyıllardır Tevrat diye okunandan farklı olduğu ortaya çıkartmıştır. Yaygın Tevrat’ta 35.000 düzletme vardır!) NE ise insanların beynine “sınandıkları” korkusunu var eden bir frekanstır (bunun nedenleri uzun ve konu dışı olduğu için bir yana bırakıyorum). Yani NE sahibi insanların korkuları ile yazdıklarını Yaratıcı’ya atfetmek bizde günahtır.

İşin en can alıcı noktası şudur ki; eğer Yahveh yoksa şeytan da yok demektir… cehennem de!..

Ancak tabidir ki insanlara doğa (Yaratıcı ile bileşik) yapılarından farklı şeyler hissettiren (yani onları mutsuz eden, korku yaratan, acı veren) frekanslar bulunur. Bu frekanslar ise SADECE ana alandan (Yaratıcı’dan) uzak kalınınca (bileşik/yekpare yapı bozulunca) var olurlar.

Konuyu şöyle basitleştireyim: Lüks bir yatta, dostlar, ya da sevgililer (hatta Playmates of the last five years”lar ile1) birlikte tropikal adları gezerken, “Of sıkıldım, ben maceracıyım, savaşçıyım; kıyıdaki kayalık ve berbat bölgeye çıkacağım” diye tutturursanız başınıza iş açma olasılığınız tavan yapar. Şeytan, o tekinsiz bölgedeki yapıdır sadece. Orada sizi sokmak için bekleyen böcekler, kafanıza düşüp kemiklerinizi kıracak kayalar, ya da derinizi kesecek zehirli otlar “Aman falanca buraya gelse ona kötülük yapsak, biz kötülüğüz, şeytanız! Hah hah hah haaaa!” diye beklemezler. Onlar da doğalarını yaşamaktadırlar ve o iklimin doğal yapılarıdır. Ancak Ana Alan’ın dışında kötülük olması, Ana Alan’ın mutlak olmadığı düşüncesini doğurur. Bu nedenle esprili örneği toparlamakta yarar vardır. Ana Alan dışında farklı ve negatif alanlar –bize göre- yoktur. NE, Ana Alandan uzaklaşmak ile var olmaktadır.

Ana alandan kopanlar (yani yattan kıyıya çıkanlar; bizler ve tüm diğer makro yapıları) düştüğümüz/çöktüğümüz yerde (çöktükten sonra var olmasına/sürmesine neden olduğumuz Dünya adlı planette) itişe dürtüşe yaşarken yaptığımız hataları sezer, böceklerden, kayalardan, otlardan korunma tepkisi içinde bilinç yapımızı değiştirir, frekansımızda farklılaşma var ederiz… bu evrimdir. En muhteşem frekans ise yaşamın son anında, yani son nefesi verirken ulaşılmış (o ana dek toplanmış) olandır. Bu frekans, son nefesi hohlayınca geçilen evrende -yine fizik kanunları gereği- benzeri ile senkronize olur. Ya yeniden parçacık halinde çöker (kendini Dünya ya da başka planentte bebek olarak “ıngaaa” sesleri çıkarırken bulur), ya da Yaratıcı ile yeniden yekpare hale geri döner.

İkinci önemli nokta ise kuantum fiziği ile ortaya çıktığı gibi evrenin aslında var olmamasıdır… yani evren biz ölçene dek yoktur. Biz ölçmüyorsak olasılıklar birbirine smear (bulaşık) halde çevrede akmaktadırlar. Beyin elektriğimizin yapısı (frekansı) bu karmanyola içinden kendine en uygunu ile senkronize olur, evrenimizi yaratırız. (Bu konuda bilgi edinmek adına KUANTUM MEKANİĞİ adlı yazımı okuyabilirsiniz.)

Ve sonunda intihar konusuna gelelim:

Diyelim bir kişi yaşadığı hayatı beğenmiyor ve kuantum teorilerini bilmediği için yüzleştiği sorunlar adına anasını, dayısını, bacanağını, kahpe feleği veya bir başka kahpeyi suçluyor; bu beter hayattan ölüm ile fıymayı planlıyor. Sokrates’in “Her gittiğin yere kendini götürdüğün sürece şartları değiştiremezsin” mealindeki sözünden de ya habersiz, ya da bu sözün kuantum mekaniği ile doğrulandığını bilmiyor. Yani intihar ettiğinde kendi bilinci ile (frekansı ile) diğer aleme geçtiği için “şıp” diye öldüğü kaderdeki bir yer ile senkornize oluvereceğini, benzer bir yerde/şartta/kaderde doğacağını (parçacık olarak çökeceğini), aynı hayata yeni baştan, ıngalayarak başlamak zorunda kalacağını, asıl yerinden (Yaratıcıdan) bir kez daha uzağa düşeceğini bilmiyor… E, o zaman da başına geleceklere razı olmaktan başka da yapacağı yok demektir.

Her yolculuk bir bilgi haznesidir. Ölüm de… ama ne gerek var ki? Bence bu yazıyı okuma kaderini yaratan kişi artık güzel karma puanlar toplamaya, iyi huylar edinmeye çabalar, frekansı düzeltir ve zamanı gelip ölünce kendini az önce söz ettiğim yatta bulur. ;-)

Her şeyin gerisinde fizik vardır. Evrenin işleyişini kuantum mekaniği ortaya çıktığından beri kutsal kitaplar, ezoterizm, okültizm vb. ile anlamaya çabalamak sağ kulağı sol elle değil, sol ayakla kaşımaya çabalamaya benzer; çünkü artık standart fiziği aşan bilim, insanoğlunun tüm kuşkularını gidecek niteliktedir ve her an açıklayıcılığı artmaktadır.

Bilimden korkmayın. O eski can sıkıcı bilim (Newton fiziği) 1920de vefat etti. Onun sevgili evladı çağdaş bilim, artık nice sorularınıza yanıt verebilen eğlenceli bir arkadaştır. Hafiften ona takılmaya başlarsanız, inanın pişman olmayacaksınız. Hele ki diğer elinizde -önyargılarınızdan uzaklaşmış halde, beğenmediğiniz yerleri atlayıverecek hafiflikte- Kuran’ı tutuyorsanız…

E, bizim siteye de arada uğrar, hatırımızı sorarsanız, size anlatacağımız “bizden” şeyleri de “alesta” sizi beklerken bulacaksınız.

Yolunuzu bulmak için her kapının ipini çekin… Yedi kralla barışık olun. Her devrin adamı olun. Her dönemde dost edinin. Taraf-maraf seçmeyin, ortada olun, dengede durun.

Böylesi kişiler o zaman yaşamın ne eğlenceli bir yer olduğunu görecek, intihar gibi kavramlara bakıp "Püff... amam da saçma iş!" diyerek (ve bıyık atından gülerek) şaşacak ve dahası, artık ölümden de korkmaz olacaklardır.

“İyi diyosun da, ben hala ilk baştaki başbelası tipim. Evrim kim, ben kim?” şeklinde bir düşünceniz mi var? Çok gereksiz! Yaşadığınız her gün birşeyler öğrendiğinize göre, iyiye gidiyorsunuzdur. Doğrudur; ana hamurun yapısı (kabarma potansiyeli) belki zor değişir. Ama yaşarken kişi fark etmeden hamuruna nice lezzet verici çeşniler katmaktadır.

Evrimde geriye gidiş çok, ama çok nadirdir. Yıllar daima geliştirir. Yaşlıların gençlere göre (hatta 30lu yaşlardakilerin 20li yaşlardakilere, 50li yaşlardakilerin 30lu yaşlardakilere, 70li yaşlardakilarin 50li yaşlardakilere göre) daha “olgun” olmalarının nedeni budur.



DİP NOTLAR

Maskülen referanslara hanımlar kızıyorlar, cümleme ekleme yapayım: “Elinde tek taş pırlantası ile gelmiş, aşık bir Best Model Of The World” diyelim. Siz ona "Oğlum al sen tek taşını... cebine sok... bir arkadaşın varsa onu getir" mi diyeceksiniz? Olur tabi ki, bizim için hiç bir sakıncası yok. ;-)


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -