Nolur Yayinlayin. Bekleyemem.
Tekrardan bedenlenmek için Ana Alan ile senkonize olamamak gerek. Ve öldükten sonra hala bizim bir frekansimiz var. Eger ana alan ile örtüsmüyorsa frekans, geri çökeriz. Tamam. Ama ruh demissiniz. Ruh hali? Su linkte, 13. paragrafta geçiyor sözleriniz.
https://www.janus722.com/kuantum/reenkarnasyon_5.html
Anlayip anlamadigimi bilmedigim bir nokta var. Sadece hissi yaklasiyorum. Empatlik yapmak denebilir. Bu ruh hali, benzesmek, birikimli bir sey midir? Mühür gibi midir?
Yoksa anlik bir çakisdan, parlamadan "PIRILTI" gibi bir sey midir?
Özetle, ölmeden evvel korkunç seyler yasarsak (yani çöktürürsek) ama buna ragmen o çöktürdügümüz zamana kadar olan bütün yasamimiz alabildigine cennetvari ve muhtesemse... O zaman ne olur?
Demek istedigim, Ana Alan'a olan senkronizasyonumuz anlik ilhamlar gibi midir? Gidip gelmek gibi midir? Yoksa kendi sahsi ruhumuzda gittike kalicilasan, biriken, dolan bir enerji midir?
Ve biz dalga fonksiyonundayken yayiliyoruz. Tamamen. Bu sonsuzluk demek. Sonsuza nasil bir sey eklenebilir? Sonsuz bir sey nasil bir seyler ekler kendisine?
Bana, Ana Alan ile senkronize olup kalici olarak o tarafa geçis yapmanin KRITERINI, TEMEL ÖLÇÜ BIRIMINI, FORMÜLÜNÜ, DENKLEMINI VERIR MISINIZ? Bildiginiz felsefe tasi gibi. Fizikçilerin "her seyin teorisi" dedikleri sey gibi.
ÖLDÜKTEN SONRA DA HALA BIR FREKANSIMIZ VAR YA? HEH ISTE O. O FREKANS YASAM BOYUNCA RUHUMUZDA BIRIKEN, BIRIKIMLI BIR SEY MI? YOKSA ANLIK OLARAK ÜRETILIP ÜRETILIP YOK OLAN VE GELECEGIMIZI BELIRSIZLIGE SOKAN SEY MI?
Seni güzel ve ipeksi dokunuslarla selamliyorum Güzel Adam. Allah seni güzellik kutusu yapsin. Nedendir bilmem. Küçükken anneme kagit olmak istedigimi söylermisim. Kutu kelimesi öyle aklima geldi iste.
Cidden ama cidden selamlarimi ve derin saygilarimi sunuyorum size Janus. Degerli bilgileriniz, ilgileriniz, emekleriniz ve umudunuz için. Ve Editörlere de selamlar.
Onlara da çok tesekkürler. Onlara da saygilar. Hepsine.
Kendime de selam. Bb.
YANIT
Sevgili arkadaşım, kafan iyiyken mi yazdın bu mesajı? Aziz, site koordinatörümüz, yayınlanma kararı alınan soruları da bana göndermeden gözden geçirir. Gerekli gördüğü yerleri çıkartır, çıkartmalar olduğu hakkında da notlar düşer. Senin sorunun neredeyse yarısını çıkartmış. Sorunun kabul edilme nedeni ise içerikte söylemek istediğimiz şeyler hakkında sorular olması.
Ciddileşelim ve yanıta geçelim: Bildiğiniz gibi biz bilimselliğe inanırız, ancak hala da okültistiz. Diğer alem ve reenkarnasyon konuları ise bilim ile fazla örtüştürülemeyen konular. Ancak Stuart Hameroff ve Deepak Chopra gibi bilimciler bunu kısmen olsa da -kesinlikle sübjektife kaymadan- yapabiliyorlar; buna " scientific possibility of spirituality" adı verilmekte. Bizde onların yolundan gidiyoruz; ama düşüncelere okült, mistik ve psişik bilgiler ekliyoruz. Bu yüzden sözlerim hayli bilimdışı olabilir. Basit bir anlatımla: Öte tarafa gidip dönen (ya da bunu hatırlayan) olmadığı için sözlerimi itidal ile okuyun lütfen.
" Ve öldükten sonra hala bizim bir frekansimiz var. Eger ana alan ile örtüsmüyorsa frekans, geri çökeriz."
Geri çökme diye bir şey olduğunu düşünmüyoruz. Ruh adı da verilebilecek olan dalgaboyunuzun senkronize olacağı, yani çökeceği (quantum collapse, quantum reduction),
mekan, bambaşka bir planet, hatta evren planeti de olabilir. Doğrudur; genelde Dünya adlı planet olduğu düşünülüyor, ama bu bir kural değil.
"Ama ruh demissiniz. Ruh hali? Su linkte, 13. paragrafta geçiyor sözleriniz."
Ruh yapısı ile ruh hali farklı şeylerdir. Ruhun yapısı, yaşam boyunca içine girilen ruh halleri ile biçimlenir diyeyim. Ruh hallerini belirleyen ise son derece karışık olan -soru gelirse ana hatları ile anlatırım- nedenlerle belirlenen NT salgıları ile her an yeni baştan "yapılandırılır".
"Bu ruh hali, benzesmek, birikimli bir sey midir? Mühür gibi midir? Yoksa anlik bir çakisdan, parlamadan "PIRILTI" gibi bir sey midir?"
Önce pırıltıdan söz edelim: Her bir bilinç saniyesi, doğu spiritüalizmi metinlerine göre bir pırıltıdır. Bu anlar birleşip bilinci var ederler. Ancak bilinç hala da Ana Alan ile kontaktadır. Whitehead bu durumu "geniş bir proto-bilinç deneyimi alanında meydana gelen deneyim olayları" olarak adlandırır.
Ve Ana Alan'a gelelim: QM teorilerine göre çöküşte bir proto-consciousness rol oynar. Bu bilinç, kuantum evreni Planck seviyesinde bir yapı, ya a bilgidir. Ona -bilimdışı bakış ile- kutsallık diyebilirsiniz. Yani ruhun çöküşünde "o da" rol oynar. Bohm ona pilot wave demektedir.
Hatta bazen çöküş var eder! Buna self-collapse adı verilir. Bize göre tehlikelerden garip şekilde kurtulan kişiler için söylenen "eceli gelmemiş daha" ya da "Allah korudu" sözleri çok da mesnetsiz değildir.
Çöküşün formülü E= h/t'dir.
E, süperpozisyonun boyutudur.
t, dalga boyudur.
h, Planck sabitidir.
(Görmektesiniz ki dalgafonksiyonu ile süperpozisyon yapısı ilişki içinde.)
Ana Alan, uzay-zamanın dokusunda yer alır; ona olayı biraz spiritüalizmden uzaklaştırarak "evrensel bilinç" diyebilirsiniz. Bizler imanlı olduğumuz için Ana Alan şeklinde algılıyoruz.
Sorunuza gelelim: Ruh halinizin nano-saniyleik pırıltıları bilincinizi var eder. Ancak bu pırıltıları var eden, -okültizme göre- seçimlerinize dayalı biçimde salgılanan, ama hala da Ana Alanın bir ölçüde de olsa kontrolunda olan NTlerdir. BU yüzden "evrim büyük olasılıkla geri gitmez" demekteyiz.
" ölmeden evvel korkunç seyler yasarsak (yani çöktürürsek) ama buna ragmen o çöktürdügümüz zamana kadar olan bütün yasamimiz alabildigine cennetvari ve muhtesemse... O zaman ne olur?"
Korkunç şeyler olarak adlandırdığınız olayları yoğun NE varlığı var eder; çünkü "korkunç olay" bir yorumdur ve yaşananların korkunç olup olmadığı yorumu da bilinç tarafından, daha doğrusu, bilinci var eden alanın yapısı tarafından yapılır. Olumsuz olaylarda son derece kişi lehinde durumlar olabilir. Bu durum ünlü Musa-Hızır hikayesinde vurgulanmıştır. Ancak negativite içindeki bir bilinç, durumları olumsuz yorumladığı için olay gerçek anlamı ile korkunçlaşacak olabilir.
Eğer beyin elektriğiniz pozitifse (küçük pürüzleri temizlemenin, arada evrim için GEREKLİ ve aşılması şart olan küçük olumsuzlukları sıfırlamanın imkanı yoktur) korkunç olay dediğiniz olaylar olmaz. Ancak yine de ciddi bir sorunla yüzleşilmiş ise, yaşamı pozitif kılmış beyin elektriği, yani bilinç, bu şer durumdaki hayrı (hatta gerekliliği) algılayabilir ve sakin kalır.
" Ana Alan'a olan senkronizasyonumuz anlik ilhamlar gibi midir? Gidip gelmek gibi midir? Yoksa kendi sahsi ruhumuzda gittike kalicilasan, biriken, dolan bir enerji midir?"
Bunların hepsi doğru. Liason pozitivitenin varlığına koşut olarak giderek güçlenir. Ancak arada son derece olağan, hatta fizyolojik nedenlere dayalı (örneğin bedensel yorgunluk, ağır bir yemek, meslek gereği uykusuz kalmak) durumlar NE celp edebilirler. Bu radyasyona dikkatsizlikle karşı konulamayacak olabilir. Bu durum minik bir NE envokasyonudur. Önlem alınmazsa artacak artar. Yani anlık durumlara da dikkatli olmak gerek.
Anlık ilhama ben pek inanmam. Olmaz demiyorum; ama yaşam felsefesini nadir durumlara ibla etmek doğru değil. Olursa olur… O ayrı. Demek istediğim şudur ki; negativite gibi, pozitivite de giderek artıcı eğilimde olsa da, anlık durumlardan etkilenebilir. Yaşarken kesinlikle "mutlak kalıcı" değildir. Uyanık olmak şarttır.
" Ve biz dalga fonksiyonundayken yayiliyoruz. Tamamen. Bu sonsuzluk demek. Sonsuza nasil bir sey eklenebilir? Sonsuz bir sey nasil bir seyler ekler kendisine?"
Sonsuzluğun olmadığı, evrenin sınırı belirlenerek anlaşıldı. Evren, SINIRINDA ışık hızını GEÇEN bir hızda dağılıyor. Yazdığınız mesajlarla SİZ DE ona katkı verenlerdensiniz. Bana "Peki; dağılan evrenin ötesinde ne var?" diye sorarsanız size brane cosmology'i incelemenizi önerebilirim.
" Bana, Ana Alan ile senkronize olup kalici olarak o tarafa geçis yapmanin KRITERINI, TEMEL ÖLÇÜ BIRIMINI, FORMÜLÜNÜ, DENKLEMINI VERIR MISINIZ? Bildiginiz felsefe tasi gibi. Fizikçilerin "her seyin teorisi" dedikleri sey gibi."
Bu kolaycı, hatta -sözümün kusuruna bakmayın- "oportünist" bakış açısı NE varlığının kanıtı olabilir. Makroda kolay çıkış yoktur. Zorluk olmadan ilerleme olmaz. Zorluğun, zorluk olarak algılanmaması için İSTEK şarttır. İstek (hatta inanç) kaçınılmaz zorluğun üstlenmesine neden olur. Her şeyin teorisini dahi birden fazla fizikçi yıllardan beri kan/ter/gözyaşı içinde ARIYOR. Üstelik, eğer bulurlarsa her şeye uyarlanacak, kolay çıkış var eden bir sihirli formül değil, her şeyin NEDENİNİN ANLAŞILACAĞI BİR AÇIKLAMA keşfedecekler. Felsefe taşı sadece ortaçağ bakış açısı majisine (ve mantalitesine) uygundur. Eğer böyle bir şey olsaydı, simyagerler bakırdan altın elde etmiş olurlardı; bizler de "majide başarı en iyi şartta %78'dir, genelde adeptlerde %60-70dir" demek zorunda kalmazdık. Ayrıca bilim (kan/ter/gözyaşı) laboratuvarda altın elde etme yolunu keşfetti… bunun rantabl olmadığını da…
" ÖLDÜKTEN SONRA DA HALA BIR FREKANSIMIZ VAR YA? HEH ISTE O. O FREKANS YASAM BOYUNCA RUHUMUZDA BIRIKEN, BIRIKIMLI BIR SEY MI? YOKSA ANLIK OLARAK ÜRETILIP ÜRETILIP YOK OLAN VE GELECEGIMIZI BELIRSIZLIGE SOKAN SEY MI?"
Ruh denilen EM alanın dalgaboyu, anlık olarak üretilen dalgaboylarının bir bileşkesi, sentezi. Benim gibi bir bekar erkeği düşünün; hamur işlerini çok seven bir adam, yemek yemeye de düşkün. Kötü haber o ki, her gün pizza alacak parası yok. Kendisi pizza yapmaya kalkıyor. Tarifleri okuyor; çanağa un, su ve maya koyuyor. Hamur cıvık ise biraz un ekliyor, katılaşırsa su ekliyor, sonra kıvama geldiğini düşününce üstünü örtüp dinlendiriyor… hamur ya kabarıyor… ya da taş gibi kalıyor. Taş gibi olursa adam ya bir daha evde pizza yapmamaya karar verir… ya da da yeniden dener… öğrenene dek… Pizza yapmayı becerince, daha girift tariflere geçer, ya da sevgilisine/belki de komşulara pizza pişirir. (Bu bekar erkek kendine pizza pişirmek değil, NEsi yüzünden hamuru kabartmayı bile başaramayıp, bu sevdadan vazgeçmiştir. Meraklısına açıklayıcı bilgidir. :D Artık kalmadı ama eğer varsa "elinin hamuru ile erkek işine karışma" diyen erkeklere iki laf çakayım: PE sahibi kişiler hamur kolay kabartırlar. Enerji yapınızı ölçmek için bu minik deneyi yapabilirsiniz.)
Evrim bir mayalanma ve giderek kutsal taam ekmek benzeri hamur işlerini pişirme maharetine erişmeye benzetilebilir. (Ekmek yemek PE celp eder; ekmek sevmek, PE varlığına işaret olabilir.)
" Seni güzel ve ipeksi dokunuslarla selamliyorum Güzel Adam. Allah seni güzellik kutusu yapsin."
Hayırdır dostum… dokunuş falan? Benim lokomotif erkeklere istim pek tutmaz. Şaka bir yana, "Güzellik kutusu" çok güzel bir söz… Çok teşekkürler. Bunu hafızama yazdım. İçinde sadece güzel şeylerin olduğu bir kutu, ya da oda, en azından hayatın birkaç saati olabilmek… Oraya diğerlerini almayı istemek… diğerlerini alabileceğini ümit ederek o kutuyu var etmek… Ama bir kutu gibi kapalı da olmak… (Kutu sözcüğü bana kapalılığı çağrıştırdı.)
Karşılıksız vermek, diğer yanağını çevirmek değildir. Layık olanla iltifat etmek gerekir. Dışarıda salgın varsa, itidalli olmak da, biraz kapalı olmak yani, en iyi ve doğru olandır. Bu tutum, bir dışlamayı, ya da itmeyi gerektirmez. Ama esnek de olsa bir sınır çizmek ve sınırın gerisinde durmak gerekliliğini bilmek de önemlidir.
" Ve Editörlere de selamlar. Onlara da çok tesekkürler. Onlara da saygilar. Hepsine.
Kendime de selam."
Bizlerden de size Selamlar… Afiyetler…