722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

RUHSAL SORUNLAR

SORULAR ANA SAYFA | TÜM RUHSAL SORUNLAR SORULARI

Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

Psikologlar ve Psikoterapi/Analiz hakkındaki görüşlerimiz, ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR >> Temel İnançlarımız linkinde yer alan
“Psiko-terapi ve psiko-analiz hakkında” ve “Psikologlar hakkında” başlıkları altındadır.

20 Ocak 2021
İlişkilerde hoşgörü ve unutabilmek

Merhaba. Dünya üzerinde insanlarin zoruna gidebilecek seyler yasanabiliyor. Olabiliyor ve sadece benim düsüncem degil sanirim bu. Yine çogu insan haksizliga ugradiklari inancinda olabiliyor. Bu haksizlik bazen gerçekten haksizlik da olabiliyor sanirim. Belki. Belki de degil.

Bu tarz olumsuz hislere yol açabilen (açan degil açabilme ihtimali bulunan) iliskileri, kisileri hosgörmenin, unutmanin yolu nedir?
--
Olumsuz iliski tecrübelerinden yipranmis biri (böyle biri de vardir illaki) bilinçli tek basinaligi tercih ediyor ve sadece dogal uyumlu oldugu, rahat anlasabildigi kisilere yer veriyor hayatinda. Bu yaptigi veya yapmayi düsündügü (o bile kesin degil) sey caiz midir hocam?

Umarim herkes benim gibi bir gün hayatin ve tüm insanlarin günes kadar çekici, Venüs kadar güzel, ay kadar tutkulu, Plüton kadar gizemli.. Ikizler Burcu kadar delirtici oldugunu görebilir.

YANIT

Eski öğrencime, hala benim için en özel kişilerden olan öğrencime, merhabalar!

Benim öğrencim olarak mesajınızın içeriğinin hatalı olması üzücü. Ancak hoşgörülü olmak adına yola çıkma isteğiniz çok büyük bir adım.

“Merhaba. Dünya üzerinde insanlarin zoruna gidebilecek seyler yasanabiliyor. Olabiliyor ve sadece benim düsüncem degil sanirim bu.”
Hatalı bir tutum çok kişi tarafından benimsense bile hata oranı azalmaz. ”Gerçek söz konusu olduğunda sayısal çoğunluk tamamen değersizdir. Sokrates.

Sözlerinize dayanak olarak yaptığınız hatalı kerterizi bir yana bıraksak bile düşünceniz yanlış; çünkü evreni bilinciniz kurar. “Zorunuza gidecek” davranışların sayısının fazlalığının yegane nedeni negatif beyin elektriği (yani hayata olumsuzluklara ağırlık vererek bakacak bir bakış açısı, hatta karakter) sahibi olmanızdır.

“Bu haksizlik bazen gerçekten haksizlik da olabiliyor sanirim.”
Bu cümlede çok ince bir dengeyi vurgulayacak bilgi var. Açalım: Öncelikle biliyorsunuz, kelimeler beyin elektriğinin dışa vurumudur. Bu yüzden feedback ile, yani beyin elektriği değil, kelimelerdeki pozitifleştirme ile, beyin elektriği rafine edilebilir. Aynı neden yüzünden cümleleri dikkatli kurmak gerekir. Önce kendinizi zorlayarak oluşturduğunuz konuşma jargonu, giderek alışkanlığa dönüşür ve beyniniz etkilemeye koyulur. Eğer hayata “haksızlık” diye bir kavram temelinde bakıyorsanız (ki, bu doğal, çünkü ataerkil kültür sanattan eğlenceye, her koldan bu kavramı yayar, "Haksızlıııkkk... Adaletsizliiiik... Başkaldırrrr" diye "yaygara koparır", beyninizde bu bakış açısının olağan olduğu kalıbını var eder) NE celp etmeniz kolaydır. Zaten amaç, acı/kayıp yaratan hatayı diğerlerine yükleyip, kişiyi çözümlerden uzak tutmak ve NE celp ettirmektir. Bu bakış açısı kişinin kendini mağdur kahraman ilan etmesine ve bir yandan hata yaparken, diğer yandan kendine bir üstünlük vermesine neden olur. Böylece kısır döngü kurulur ve NE celbi sürer.

Oysa hayata (evreni bilinçle var etmekten öte) “Arada sırada, nadiren de olsa, kazalar olabileceği” çerçevesinden bakarsanız, o zaman sadece küçük ve onarılması kolay bir şanssızlık yaşadığınızı görürsünüz. Ayrıca kazaların nedeni çokluk dikkatsizlik ve önlemsizliktir.

“Bu tarz olumsuz hislere yol açabilen (açan degil açabilme ihtimali bulunan) iliskileri, kisileri hosgörmenin, unutmanin yolu nedir?”
Ne yazık ki bir formül, yani hap yutup iyileşmek benzeri “yapınca düzelecek” bir önerim yok kardeşim. Hoş görmek, anlayışlı olmak, empati yapabilmek, bir insanın varacağı en yüce (yani elde edilmesi pek de kolay olmayan) konumdur. Bu erdemlere sahip insanların -genç olduğunuz için vurgulamak gereği duydum- cinsel yaşamları (flört ilişkileri) de pozitive olur. Çok eşlilik onlara yarayacaksa çok eşli olurlar, aşk yarayacaksa mükemmel aşk bulurlar. Bu sözleri söylediğim öğrencilerim bana olumsuz tutumlar içindeki erkekleri ve onların cinsel/flört hayatlarındaki başarılarını anlatmaya koyulurlar. Oysa öncelikle çok eşli olmak bir başarı değildir. Başarı, (tabi ki kimlikte eğilim varsa, ancak pek çok insanda vardır) tek eşle hem mutlu olmak, hem mutlu etmektir. Başarılı cinsel hayatları olan kişilerin başarı oranı hakkında gerçek kararlar almak için ilişkilerinde celp ettikleri enerjinin biçimine bakmak gerekir. Bence NE sahibi kişilerin ilişikleri tek eşli de olsalar, çok eşli de, sorunlarla doludur.

Konuyu -size özel, sormasanız da- saptırdım biraz. Kusura bakmayın. Toparlayayım: Benden “yol” adı altında istediğiniz çözüm, uzun zaman içinde, adım-adım, ama istek varsa her bir gün öncekinden güzel olmak kaydı ile PE celp edecek davranışlara ilerlemektir.

Dahası; siz bir maji öğrencisisiniz. Elinizde bu uzun ve biraz zor yolda (altını çizeyim, zorluk en çok baştadır) çok güzel bir desteğiniz, kol değneğiniz var; bunu küçümsemeyin. Maji, bir çeşit anti-depresandır. Hayır, belli beyin sistemlerini uzun süreli aktive ederek rahatlık sağlamaz. Zaten anidepresanlar kişi sadece rahatlasın diye verilmezler. Maji de benzer bir kol değneğidir.

Siz ise kesinlikle değişmek değil, olduğunuz yerde -yakından bildiğim- acıları sıfırlama peşindesiniz. Bu yaklaşım evrende bedel ödemeden sahip olma hevesidir. Makroda hesabı ödemeden restorandan kaçabilirsiniz. Bir AVM de hoşa giden bluzu aşırabilirsiniz. Hatta hırsız olup malikanelere girip mallar çalabilir, bilgisayar sistemlerini hackleyebilirsiniz. Bu tavırlarla “Ah” alındığı için olumsuz geri dönüşler olur; ama yine de yapılabilir bunlar. Oysa kuantum ortamında (QM teorilerine göre beynin içinde, mikrotübüllerdeki kuantum ortamında) hesap ödememek (yani avantadan lavanta ;-) ) şansını sıfırdır.

“Olumsuz iliski tecrübelerinden yipranmis biri (böyle biri de vardir illaki)”
Bu cümle, mesajın içeriğinde bir çok yerde olduğu gibi, kanı güçlendirmek adına, hatta bana kendi düşüncesini empoze etmek adına belki de kurulu! Soru değil, inanç aktarmakta. Bu sözleri yazarken beyninizdeki tehlikeli alanları nasıl aktive ettiğinizi fark etmemeniz sizin açınızdan büyük kayıp.

[Bizlerin psikologlara -belki de bir ölçüde- karşı tutumumuzun nedeni budur. Kişiler onlara danışmak DEĞİL, dert anlatmak, bildiklerini ve inandıklarını anlatıp-anlatıp sözde rahatlamak için para ödemektedirler. Psikologların önerilerini dinleyen değil, duyan bile çok az sayıdadır. Oysa bu “anlatmalar” beyindeki alanları kelimelerle eksite edip durmak manasındadır.]

Ayrıca içerik hatalı: “Olumsuz iliski tecrübelerinden yipranmis”. Yıpranmak, gerçek anlamı ile yıpranmak, tahmin edemeyeceğiniz kadar zordur… tabidir ki doğanıza sizi koruması için izin verirseniz. Doğanın kendi kadar, kişinin doğası da onu en iyi şartlarda hayatta tutmak için programlıdır. Doktor, ilaç yokken, milyonlarca yıldır insanlar böyle var olmuşlardır ve hayvanlar hala böyle var olmayı sürdürmektedirler. Hiç kimse birkaç düş kırıklığı yaşadı diye yıpranmaz. Bu doğal yasalara terstir. Sıkıntılı olaylara, acılı manzaralar yükleyip, beyin elektriğini "yıpratan" kişinin kendidir. Hiçbirşey sizin ona yüklediğiniz anlamdan ötesini taşımaz.

Olumsuz geri dönüşlerde biraz canın sıkılması, bir katre öfkelenmek, azıcık kendinden kuşku duymak doğaldır. Ama BUNLAR eğer izin verirseniz, eğer ataerkil yalanlara kendinizi gömmezseniz, doğanız tarafından kısa sürede size unutturulurlar. Sistem doğal mekanizma işlemesin, unutmayın, bunlara saplanın, alan yaratın diye size yanlış şeyler öğretmektedir. Amaç sizden (üreteceğiniz NE ile) beslenmektir.

“bilinçli tek basinaligi tercih ediyor ve sadece dogal uyumlu oldugu, rahat anlasabildigi kisilere yer veriyor hayatinda. Bu yaptigi veya yapmayi düsündügü (o bile kesin degil) sey caiz midir hocam?”
Ben yalnızlıkta bir yanlış görenlerden değilim ve bu Amerikan çıkışlı “sosyalleşmenin” olumlu olduğuna inanmıyorum. Sosyal olmak eğer PE yaratıyorsa iyi bir şeydir; kavgalara, çekişmelere, kıskançlıklara, üste çıkma arzusuna, bencilliğe neden oluyorsa o ortam bir “güruh”tur. “Dinlemenin olmadığı yerde konuşmadan değil, gürültü çıkartmaktan söz edebiliriz.”

Ancak önemli olan kişinin gerçek yapısını (arzusunu, ihtiyacını) fark etmesidir. NE genelde kişinin ihtiyacı olan şeyi (ki, bunu belirleyen özgün kimliğidir) tersini empoze eder. Yani NE içindeki kişi çok sosyal olabilecek biri iken, NE ona “sen yalnızlığı seviyorsun” düşüncesini empoze eder.

Sizin haritanıza insan ilişkileri, aşk ve flört ile ilgili evler biraz sert. Dahası; inziva evi (bu evde -yalnız yaşamak kadar- akıl hastaneleri, hastaneler, hapishanelerde var) pırıl pırıl. Tanrı korusun, böyle bir durum yaşarsanız bu durumun size çok büyük yarar sağlayacağını unutmayın derim. Ayrıca sizin kişiliğiniz bu -kimse kusura bakmasın- “kırık dökük astroloji bilgileri”ni ezip geçecek kadar güçlü. Bana “astrolojiye kırık dökük diyorsunuz, kişiliğimi de haritada görüyorsunuz” demeyin. Harita, kendi izlenimlerimi doğrulayan bir detaydır, pusula değil. Ayrıca sizin gözünüze baktım, sizi gördüm, düşüncelerinizi dinledim… Yorumum öncelikle bunlara dayalıdır. Ancak -darılmamanızı rica ederim, bu bir aşağılama değil, gözlem- tembelesiniz. İnatçısınız. Beyninizi kullanmayı hiç beceremiyorsunuz. Siz iyiliğe inanmıyorsunuz. Oysa siz bir anaerkil ezoterizm rahibi olabilirsiniz. Bizlerin dünyasına ve doğrularına o kadar büyük yatkınlığınız var. Siz ise beyninize doldurulmuş ataerkil bilgilere tırnaklarınızı geçirmiş, başka türlü düşünmeye karşı inatla direnen bir haldesiniz. (Bu sözlerde kınama hiç yok.)

Son olarak birkaç öneride bulunayım, sizi eli boş döndürmeyelim. : ) Bizim düşüncelerimizi -başta inanmasanız bile- ezberlemeli, beyniniz arada isyan etse de (biz de bu yollardan geçtik) ona belli düşünme kalıpları yerleştirmeli, zamanla bunlarla fikir üretmeyi beklemelisiniz. Başta çok boğucudur, bilirim. Ama biz başardıksa, (çoğumuzun karanlık -yasalara karşı gelmek anlamında değil- geçmişi var) sizin başarmamanızın nedeni yoktur. Tüm dürüstlüğümle söylüyorum, sıradan, olağan insanlarız; üstün beyinli Maguslar değil. Tabi ki beynimiz olağandan biraz faklı işliyor… ama bu bir üstünlük değil, antrenman fazlalığının verdiği kazanım sadece. Hafta sonu jog atan bir erkek ile hafta sonu hanımın böreklerine gömülen erkek farkı kadar üstünlük.

“Umarim herkes benim gibi bir gün hayatin ve tüm insanlarin günes kadar çekici, Venüs kadar güzel, ay kadar tutkulu, Plüton kadar gizemli.. Ikizler Burcu kadar delirtici oldugunu görebilir.”
Güzel bir cümle! Şahane… Ancak Ay tutku değildir. Ay denizdir. Engin rahatlama, böylece oluşan -eğlenceden, dinginliğe- duygulardır.

Karar alma aşamasında bana da danıştığınız için teşekkür ederim. Yineleyeyim: Sakın pes etmeyin. Güçlü bir erkeksiniz, acıdan (değişimden) kaçmayın. Eğer başarırsanız, İSTEMEDİĞİNİZ ŞEYLERİ YAPAR (yani istemediğiniz düşünceleri benimserseniz, sizi -ama yaşlılığınızda- çok güzel bir gelecek beklemekte. İçerikte evlilik, erkeklik, gizem, pozitif farklılık ve maji olduğunu söylesem şaşar mısınız?

Siz bu muhteşem kaderi var etmek için bu yaşamı seçtiniz. Ama şimdilik başarılı olduğunuz hiç düşünmüyorum. Bana kırılmayın olur mu?


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -