DESC. (Alçalan Burç) NEDİR?
Yazı: |
|
Fal ortamına pek az kimse ilgisiz kalabilir bence. İnsanoğlunun öğrenmeyi en fazla istediği şey, gelecekte kişiyi nelerin beklediği değilse nedir? Sözünü ettiğim merakın içerdiği konular farklı olabilir; ancak kanımca bunlardan en popüler olanı kalıcı ya da uzun süreli eşleşme anlamına da gelecek olan “evlilik” hakkındaki meraktır. Eşleşmek ne de olsa yaşamı ciddi ölçüde etkileyen (değiştiren) bir kurumdur. Bu yüzden konu hakkındaki merak pek de mantıksız sayılmamalıdır.
Astrolojide anılan düşkünlüğün yarattığı sorulara Descandant (kısaca Desc. "Alçalan Burç") ile yanıt aranır. İnanışa göre yasal ya da değil, uzun süreli birlikte olunacak kişinin (karının/kocanın) kim olacağı Alçalan Burç’u yorumlayarak anlaşılabilir.
Ancak ben yine standart yoruma uymayan bir anlayış içindeyimdir. Bana göre Alçalan Burç eşin kim olacağını DEĞİL, kim olması gerektiğini, yani ideal eşi (androgynous yarıyı) gösterir.
Biz insanlar, temelde ataerkil anlayışa sahip ortamlarda bulunduğumuz için kararlarımız genelde hatalıdır. Ataerkil doğrular bizleri kendimiz için gerçekten yararlı ve mutlu edici şeylerin tersini yapmak gibi bir yola itmiştir. Aldığımız hatalı kararlarla tehlikeli yollara sapma (sonra Tanrıyı, kaderi, feleği, meleği suçlama) ile biten inat (ya da yanılgı) genelde eş seçerken de ortaya çıkar. Pek az kimse gerçekten kendine uygun olan kimseleri beğenir ve seçer. Genelde genetik kodlama ve geçmiş enkarnasyonlarla edinilen kazanımlar ile sahip olduğumuz öz yapı, hatalı doğruların beynimize perkitilmesi ile ikinci plana düşer. Bize “iyidir, güzeldir, çekicidir, seksidir” diye dayatılan modele paralel seçimler yapmaya başladığımızda hatalı seçimlerimizi bize göstermek adına bilincimize ulaşamaz olur. (Yine de onu bir çok kişi duyabilmekte, "İçimden bir ses şöyle demekte" sözleri ile yorumlamaktadır.) Evliliklerdeki mutsuzluğun ana nedeni -her sorunda olduğu gibi- gerçekleri deşifre edememek, onlara uyum sağlayamamak, yani gerçeği beğenmemeye, ama bize iyidir diye ne belletildiyse (dayatıldıysa) onu kovalamaya koşullanmış olmaktır.
Kişilerin beynine ilk ataerkil doğrular ne yazık ki (kural olmasa da genelde) ailesi (anne ve özellikle babası) tarafından aktarılır. İşin traji-komik yanı, anne ve babaların zarar verici şeyleri yapmaya değil, yapmamaya programlı oldukları için bu denli yanlış davranıyor olmalarıdır! Bir diğer deyişle, “en iyi” diye onlara ne öğretildi ise, en iyisi olarak bildiklerine yönelme içgüdüleri yüzünden hataya düşerler. Ancak kurtuluş genelde özellikle anne ve babalardan gelir: Onlar, kişi her ne kadar kabul etmese, ya da edemese de, en iyi eşi, "ana/baba içgüdüsü" adı verilebilecek olan farklı (ve ataerkinin yok edemediği) bir sezgi ile bireyin kendinden daha iyi biçimde seçebilirler. Bu gerçeği kabul etmek ise kişi tarafından ne yazık ki imkansız denecek kadar zordur.
Tüm bu bilgiler sonrasında bana göre Desc, kişinin genelde çekici bulmadığı, ama yürekten/istekle kabullenebilirse (bu evrime ulaşırsa) gerçek anlamı ile eşleşebileceği (tamlaşabileceği, diğer yarıyı bularak öncel evreni bir ölçüde var edebileceği) kimseyi (buna genelde ailelerin önerdiği aday diyelim mi? ;), yani gerçek diğer yarıyı gösteren burçtur.
Ancak yineleyeyim: Bu yönlendirmeyi kabul etmek çok zordur (bendeniz tarafından hala başarılamamıştır). Aynı nedenler yüzünden Desc. ile yorumlanan karakteri gerçekten kendine eş gören kimselerin evrim (tanrıya, ya da öncel yapıya yakınlaşma) yönünde ciddi bir ilerleme içinde oldukları da söylenebilir. Ancak insanların kendi hatalı seçimleri ile de evrimselleşebileceklerini unutmamak ve aşırı baskıcı olmamak gerekir; çünkü bu evrende canlılar en iyi şekilde duyarak ya da görerek (örneğin okuyarak) değil, deneyerek (beş duyuları ile) bilgilenirler.
Asc. yani Ascendant, Yükselen Burç, doğum anında doğu ufkunda yükselmekte olan burçtur. Astrolojik haritada Desc, ise bu konumun 180 derece zıttı, yani batı ufkunda alçalmakta olan burçtur. Desc.’in gösterdiği kimliğin, ideal eş olarak -benim yorumuma göre- kolayca fark edilememe nedeninin astrolojik açıklaması budur. Bir diğer deyişle onun kaybolmaya eğilimi/yatkınlığı, onun kabullenilemediği hakkındaki teorilerin kanıtıdır. Diğer yandan şu noktanın da altı önemle çizilmelidir: Desc, karakteri kişiye genelde çekici gelmese de, Desc kişileri genelde kişiyi çekici bulurlar! Yani Desc karakterini işe eğlence katmak adına, “ailenin görücü getirdiği, aile kızını/delikanlısını sinir eden tip” şeklinde yorumlamak mümkündür.
Bölünmüş evren teorisine göre sadece evren değil, evrenin varlıkları da ortadan ikiye bölünmüştür. (Detalı bilgi için 722 RAKAMININ SIRLARI -
Bölüm 2: ANDROGYNOUS EFSANESİ adlı yazımı okuyabilirsiniz.)
İnsanoğlunun üstesinden genelde gelemediği yalnızlık ya da bir başına olamama duygusunun ve sürekli “ruh eşi” adını verdiği ideal partnerini arama nedeni budur. Hepimiz aslında eşimizi değil, kopmuş kolumuzu bacağımızı, hatta diğer kafamızı, aramakta; sakatlığımızı gidermeye çabalamaktayız. Evrende daima “benzer, benzeri çeker”. Bu gerçek Sempatizasyon yasası olarak adlandırılır. Oysa aynı evrende diğer yandan zıt (farklı yapıda oldukları için anlaşmaları güç olan) kutuplar birbirlerini çekmektedirler! Bu garip yapının nedeni aslında zıt sanılanın diğer yarı olmasıdır.
Desc’de, Asc.’ın tam zıttı olan burçtur. Desc karakteri ile (zıttı ile) anlaşabilen, uzlaşabilen böylece diğer yarısı ile bütünleşecek, öncel evrene -makrokozmosta yaşamanın mümkün olduğu ölçüde- geri dönecek ve önceden var olduğunu bilemediği bir tamlığa, doyuma, yani mutluluğa ulaşacaktır.
Kişi böyle bir evrime ulaşmamış olabilir. Desc.’ın bilinmesi, giderek kabul edilmesi, Desc. burcunda değil, bu karaktere yakın olan kişilikteki birini kabul etme, benimseme serüveni, ona sadece mutluluğunda değil, evriminde de önemli bir basamak olacaktır.
Zaten ikisi de -yani evrim ve mutluluk- pozitif korelasyon içindeki iki kavramdır. Birbirlerine paralel biçimde gelişirler.
|