MAJİ (Büyü ve Büyücülük) ARTIK BİLİMDİR
(Ekşi Sözlük için yazdığım bir makaledir. Ekşi Sözlükten okumak için tıklayın!)
Standart kuantum yorumu olan Kopenhag yorumu -yukarıda değindiğim gibi- gerçekliğin ölçüm ile var olduğunu deneysel olarak ortaya koymuştur.
Ancak gerçekliğin "çökme" ile meydana geldiği kanıtlansa da, nasıl gerçekleştiği tam olarak bilinmemektedir (bkz. Measuremet Problem) ve bu konuda ortaya bazı yorumla atılmıştır.
Bizim üzerinde duracağımız iki yorum Orch OR ve Von Neumann–Wigner yorumudur.
Orch Or ile başlayalım.
Bu yorum, bilincin beyindeki kuantum seviyesinde (yani beyin atomlarının altındaki evrende) var olduğunu ileri süren "Quantum Mind" yorumlarındandır.
Consciousness in the universe: A review of the ‘Orch OR’ theory
Stuart Hameroff, Roger Penrose
"Orch OR links consciousness to processes in fundamental space–time geometry. (..) so Orch OR suggests that there is a connection between the brain's biomolecular processes and the basic structure of the universe."
(Metni çevirirken kullanacağım bir hatalı sözcüğün anlamı değiştirebileceğinden çekindiğim için orijinal raporları mümkün olduğu kadar tercüme etmiyorum. Günümüzde internet ortamında çeviri yapmak mümkün.)
Beyin nöronlarının altyapısı sayılabilecek mikrotübül adlı oluşumlar gama dalgası frekansındaki titreşimler var ettiklerinde, dalga (bu dalga, kuantum dalga fonksiyonu değil, beyin dalgası) nöronları birbirine bağlayan "gap junction"lar tarafından tüm beyne yayılır ve oluşan "gama senkronizasyonu" ile bilinç meydana gelir.
"Dendritic–somatic membranes generate local field potentials (‘LFPs’) that give rise to the electro-encephalogram (EEG), including coherent gamma synchrony, the best measurable neural correlate of consciousness (..) Gap junctions are protein complexes which fuse adjacent neurons and synchronize their membrane polarization states, e.g. in gamma synchrony EEG" (a.g.e)
Gama dalgasını meydana getiren her bir "pulse" (atım, çakış) hem bilinçte, hem de gerçeklikte bir andır. Örneğin beyinde gama dalgası hertz'i 40 ise, bu durum 40 bilinç anı anlamındadır.
"(..) consciousness consists of discrete events at varying frequencies occurring across brain regions, for example 40 conscious moments per second, synchronized among neurons in frontal and parietal cortex." (a.g.e)
Bu demektir ki beynin var ettiği gama dalgaları ile gerçeklik oluşumu arasında güçlü bağlantı vardır.
Şimdi de Von Neumann–Wigner yorumuna gelelim.
Yukarıda anlattığım gibi gerçeklik dalga fonksiyonun çöküşü ile olmaktadır… ama nasıl? Buradaki belirleyici unsur (değim yerinde ise "çöktürücü eleman") nedir? Bu sorular yanıt veren farklı yorumlar bulunmaktadır.
Von Neumann-Wigner yoruma göre çökmeyi meydana getiren ölçüm değil, bilinçtir; daha doğru bir tanımlama ile ölçümü yapan bilinçtir!
" The von Neumann–Wigner interpretation, also described as "consciousness causes collapse [of the wave function]", is an interpretation of quantum mechanics." ( The von Neumann–Wigner interpretation - Wikipedia)
Kopenhag yorumunun deneyi sayılabilecek "çift yarık deneyi" adlı deneyde, bir adet dalga fonksiyonu ve bir ölçüm cihazı vardır. (Bu konulara yakın olmayanlar için konuyu basitleştirdim.) Dalga fonksiyonunu -herhangi bir yerinde- ölçüm cihazı ile ölçtüğünüzde olasılıklardan biri gerçeklik (kader) olarak çöker.
Wigner ise der ki "Dalga fonksiyonunu, ölçüm cihazı ölçüp maddeleştirmeden önce, herhangi bir yerini bilinç ile ölçerseniz çökme meydana gelir." (The consciousness of an observer is the demarcation line that precipitates collapse of the wave function, independent of any realist interpretation. Wikipedia)
Bu sözlerin anlamı, her insanın kaderini kendi tayin ettiğinden başka bir şey değildir.
Stapp (ki, kendi yorumları da vardır) işi daha ileri götürür "Quantum Theory and the Role of Mind in Nature" adlı kitabında insan beyninin ölçüm cihazına üstünlüğünü vurgular. "Evrende tek bir dalga fonksiyonu vardır. Beynimizi de, cihaz da aynı dalgadayız" der ve ekler "Düşüncelerimiz, bir cihazda olup bitenlerden çok daha güçlüdür; çünkü bizimle ve olanlarla en doğrudan ve dolaysız olarak bağlantılıdır".
Bu noktaya dek bilim temelinde konuştuk, artık bilimi bırakıp, pseudo-bilime geçeceğiz.
Eldeki veriler ortada iki postula bulunduğunu göstermektedir.
Postulalar:
- Bilinç, beyin dalgaları ile meydana gelir; en yüksel bilinç, en yüksek gama dalgasına eşittir (Orch OR yorumu).
- Her insan gerçekliğini kendi bilinci ile var eder (Wigner yorumu).
Basitleştirelim:
Beyin dalgaları bilinci var eder.
Bilinç, gerçekliği var eder (dalga fonksiyonunu çöktürür).
Bu postulalari sentezleyip sistemi bir feedback ile tersine çevirsek majinin işleyiş mekanizması hipotezine ulaşabiliriz:
Hipotez:
Maji, beyin dalgalarını iradi olarak gama dalgasına yükseltip, gerçekliği arzu yönünde çöktürme metodudur. Söz konusu sürece "gerçekliğe, beyindeki kuantum olayları ile bilinçli şekilde biçim verme" denilebilir.
Mikrokozmosu, yani gerçekliğin var edildiği uzay/evreni bir mutfağa benzetebiliriz. Bu mutfakta, tasarrufumuz olmayan bir süreçte, bizim beyin dalgalarımızla bizim için sofralar kurulmaktadır. Majisyen ise bu "bizim enerjimizle kendi kendine çalışan" mutfağa (prosese), yüksek gama dalgası ile girip dilediği yemeği pişiren (sisteme müdahil olan) kişidir. Mutfağa girme yolu olağandan yüksek gama dalgasıdır.
Ancak Wisconsin üniversitesi deneyinde Dalai Lama tarafından özel olarak seçilmiş Budist rahiplerinin EEG ile ölçülen gama değerleri olağandan çok yüksek olsa da onlar maji yapamamaktadırlar. Bu durumun nedeni mutfağa girmenin yeterli olmaması; dilenen yemeği pişirmek adına mutfaktaki alet-edevat ve besinleri tanımayı/kullanmayı bilmenin gerekliliğidir. Alet, edevat, besin, tarif ise majikal metotlardır.
Ancak hayır; alet-edevat vb. sanıldığı gibi gizemli dualar, garip şekiller, buhur dumanları, otlar, bitkiler, uğurlu saatler değildir. Sistemimiz olan 722ye göre söz konusu argümanlar henüz keşfedilmemiş olan elektromanyetik (EM) dalgalar, onların fotonları, hatta bozonlardır. (Örneğin "Tanrı Parçacığı" denilen Higgs bozonu maddeyi var ettiği için aslında bölendir; çünkü makrokozmos, dalga fonksiyonun çökmesi ile [maddeleşme] ile var olmuştur.) Beyin elektriğinin dalga boyu ile bu keşfedilmemiş EM alan radyasyonlarının dalgaboyu senkronize edilirse (spinler paralelleştirilebilirse), başlayacak olan rezonans ile aşçı önlüğü ve şapkası kuşanılmış olacaktır.
Mutfaktaki ekipman (EM enerjiler) ise iki polar yapıdadır. Bunlardan biri bölünmüş öncel tamlığı birleştirip Cenneti (öncel evreni) yeniden var etmeye odaklı "birleştirici enerji" (bu enerjiye imanlı kimseler Yaratıcı, Tanrı ya da Allah diyebilirler), diğer ise "bölen enerji"dir (bu enerjiye ise biraz teatral bir ifade ile Şeytan denilebilir). Bunlar EM spektrumun iki ucunda yer almaktadırlar.
O zaman toparlayalım: Maji, yüksek gamaya çıkmayı ve tayfın iki yanındaki dalgaboyları ile senkronizasyon yapmayı öğrenmektir. Şekle, buhura, saate gerek yoktur.
Ve daha ileri gidelim: Majikal eğitim almamış ya da bu konuya ilgi duymayan kişiler de meditasyon, hatta dua süreçlerinde fark etmeden mütevazi ölçüde maji yapıyor olabilirler!
Doğrudur; başarılı meditasyonda (ve yoğun duada) üretilen dalgaboyu, gama'nın tam tersi olan theta'dır. Ancak theta'da da "nested" şekilde gama dalgaları bulunmaktadır.
"Slower periods, e.g. 4 to 7 Hz theta frequency, with nested gamma waves could correspond to saccades and nested gestalts." (a.g.e.)
Gelecek yıllarda nörobilimciler ve fizikçilerin el-ele vereceğini ve beynin kuantum çöküşündeki rolünün ve gücünün ortaya daha da çıkacağına emin olabiliriz. Söz konusu sonuç ise hepimizin kaderini yeni baştan yazabileceği anlamındadır. Gizem ve esrardan hoşlananlar ise dilerlerse bu sürece "büyü" de diyebilirler.
Umarım maji giderek gizemciliğin tekelinden kurtulur ve bilim insanları artık çekinmeden (utanmadan) bu konunun da üzerine giderler. Biraz esnek bir anlayışla bakabilirsek görebileceğiz: Derinlerde (derin kutantum katmanlarında) ortaya insan yararına çıkmayı bekleyen çok şey var.
722 SİSTEMİ EĞİTİMLERİNİ İNCELEYİN!
|