AB-I HAYAT'IN İZİNDE
İÇİNDEKİLER
|
ÖNSÖZ
|
KONU
|
SATIN ALIN!
|
176 sayfa - ₺26,40
Üyelere Ücretsiz
-
KİTABI ÜCRETSİZ İSTEYİN!
İÇİNDEKİLER
Önsöz
Yazım Tekniğim Hakkında Açıklamalar
|
1 - YAŞAM PINARI ya da KAYNAĞI
1.1 - Giriş
1.2 - Çok Garip Bir Sure
1.3 - Bir Mağarada Üç Yüz Yıllık Uyku
1.4 - Musa Peygamberin Gizemli Yolculuğu
1.4.1 - Ölmeyi Reddeden Peygamber
1.4.2 - Bilinmeyen Genç Yardımcı
1.4.3 - Muharip Başkomutan Yeşu
1.4.4 - Diriltilen Harun
1.5 - Ölümsüz Hızır ve Can Verme Gücü
1.5.1 - Büyük İskender’in Aşçısı Andreas
1.5.2 - Zülkarneyn’in Başkomutanı
1.5.3 - Ledün Sahibi Bilge Kişi
1.5.4 - İlyas Peygamber Ve Zülkarneyn’in Akrabası
1.5.5 - Boz Atlı Yol İyesi
1.5.6 - The Green Man (Yeşil Adam)
1.5.7 - Aziz George
1.6 - İki Dünya Arasındaki Gezgin Peygamber İlyas
1.6.1 - Tevrat’taki Anlatım
1.6.2 - İlyas Olduğuna İnanılan Peygamberler
1.6.3 - Diriltmesi… Ve Dirilmesi
1.6.4 – Bilinen Genç Yardımcı Elişa
1.6.5 - İki Dünya Arasında Yolculukları
1.6.6 - Göğe Alınışı
1.7 - Gizem Dolu Bir Kral Zülkrneyn
1.7.1 - Boynuzlu Krallar Ve Diğerleri
1.7.2 – Ölümsüzlük Arayan İskender-Zülkarneyn
1.7.3 - Dirilen Zülkarneyn
1.7.4 - Karanlıklardaki Ab-I Hayat
|
2 - TANRISAL AĞAÇ
2.1 - Giriş
2.2 - Sümerli Adapa ve Yaşam Ekmeği ile Suyu
2.2.1 – Rahip Adapa
2.2.2 - Sonsuz Yaşam Ekmeği Ve Ölümsüzlük Suyu
2.2.3 - Adapa, Adem mi
2.2.4 - Ölümsüzlük Kapısının Bekçileri Dumuzi Ve Gizzida
2.2.5 - Ölümsüzlük Ağacına-Ekmeğine Ulaşmak
2.3 - Sümerli Etana ve Ölümsüzlük Bekçileri
2.3.1 - Doğum Bitkisi
2.3.2 - Dipsiz Kuyu, Yani Abis
2.4 - İspanya Kralı Garna Skeelance
2.5 - Lugalbanda
2.6 - Huluppu Ağacı
2.7 - Diğer Öyküler
2.8 - Tevrat'taki Ağaç ve Yılan
2.9 - Kartal ve Kanatlı Küheylan
2.10 - İslam Dini ile Paralellikler
2.10.1 - Yaşarken Cennet'e Giren İdris
2.10.1.1 - Üç Kimlikli Peygamber
2.10.1.2 - Azrail’e Açılan Üçkağıt
2.10.2 - Miraç
2.10.3 - Burak
2.10.4 - Tuba Ağacı
2.10.5 - Ağaçtaki Kartal
2.10.6 - Sedir Ağacı
|
3 – ÖLÜMSÜZLÜK OTU
3.1 - Giriş
3.2 - Utnapiştim
3.3 - Girit Kralının Diriltilen Oğlu
3.3.1 - Can Veren Karışım
3.3.2 - Eczacı Cadılar
3.4 - Diriltici Doktor Asklepios
3.4.1 - Rüyaya Girip Tedavi Eden Doktor
3.4.2 - Dirilen Kahramanların Adları
3.4.3 - Yılanlar Ve Gizemli Otlar
3.4.4 - Şifalı Canavar Kanı
3.4.5 - Ölüme Çare Bulmuş Eski Bir Anadolu Halkı
3.5 - Balıkçı Glaucus ve Tanrıların Ölümsüzlük Otu
3.5.1 - Denizerkeği Olan Balıkçı
3.5.2 - Daima Yaşayan Çimen
3.5.3 - Unutulmuş Bir Soy
3.6 - Anadolulu Şifacı Lokman
3.6.1 - 3000 Yıllık Tarihe Yayılmış Bir Adam
3.6.2 - Anadolu'nun Gizemci Herbalisti Lokman
3.6.3 - Uzun Yaşam İçin Kullandığı Bitkiler
Sonsöz
|
KİTABIN ÖNSÖZÜ
Sizlere bu kitapta "Ölümsüzlük vardır… Bir ot yemek veya bir pınardan su içmek ile elde edilebilir!" mesajını vermeyi aklımdan geçirmiyorum. Ancak araştırmalarım sonrasında eriştiğim bilgiler dünya üzerinde kayıp (unutulmuş) bir bitki veya pınar suyu ile yaşam kalitesini arttırmanın, benzersiz sağlığa ulaşmanın, böylece ömrü uzatmanın, hatta "gençlik" olarak nitelenen "canlı ve taze" duruma ulaşmanın mümkün olduğu düşünmeme neden oluyor!"
Aralarında binlerce yıl, binlerce kilometre olan kültür, inanç ve dinlerde daima, sürekli olarak, bu bilginin yinelenmesi ise önemli durum. Sümer'de ve tüm Mezopotamya inançlarında, Yunan mitolojisinde, Anadolu bereket kültlerinde, İslam düşünür ve yorumcularının, hadisçilerinin kitaplarında, Kuran'da, Tevrat'ta, İncil'de, çeşitli gizemcilik ekollerinde, Yahudi ezoterizminde hep aynı öykünün anlatılmasının hiçbir anlamı olmayabilir mi?
Ortada farklı şekillerde dile getirilen, farklı kültürel etkilerle değişik şekilde süslenen, ama temelde benzer olan bir hikaye vardır. Sözlerinin dinlenmesini isteyen, sanki bu yüzden binlerce yıl boyunca dört bir taraftan sesini duyurmaya çalışan bir hikaye! Bu hikayeye göre
bazı serüvenciler o sesi duymuş, böylece yola çıkmış; eskinin kısıtlı koşullarında bile bir, ya da ikisi bu işi başarmıştır!
Binyıllar önce, teknoloji diye bir şey henüz yokken, araştırmak için dokuman/bilgi eksiği bulunmaktadır. Dünyanın dört bir tarafına yayılmış bilgileri toparlayacak, kategorize edecek, eşleştirecek donanım bulunmamaktadır. Eski moda kütüphanecilik tamamen yetersizdir adı geçen öncel arayış için. Günümüzde ise bu imkansızlıklar büyük ölçüde yenilmiş olsa bile gerekli arayış yine yapılamamaktır; çünkü bu kez engel teknolojik yetersizlik değil; kutsal metinlerin ve mitlerin apaçık, ya da gizliden gizliye “saçmalık” şeklinde algılanmasıdır.
Mitlerin (folk hikayelerinin, efsanelerin, fablların) düşsel yanları vardır; ancak bu durum onların gerçek üzerine kurulmadıklarını, yani bütünü ile safsata olduklarını göstermez. Geçmişi yüzyıllara dayalı bir kültür ve anlayış ile kaleme alındıkları ve de binyıllar içinde bilinçli ya da bilinçsiz biçimde darp edildikleri için alışageldiğimiz veri dokümanlarına benzemezler. Yine de dikkatle incelenecek olurlarsa birçok çağdaş gerçeği –farklı anlatımlar ve sembollerle de olsa- içerdikleri, en azından onlara -teğet olmasa da- paralel bilgiler verdikleri görülebilir.
Diyebilirsiniz ki, "hepsi ilk bir öncel saçmalamanın tekrarı; göçler aracılığı ile bilgi taşınması sonucu oluşmuş bir durumdur". O zaman yine sorarım: Neden bu durum inançların içeriğine asla yansımamıştır? Benzerlik, ölümsüzlüğün olduğu ve nerede olduğu hakkındaki bilgilerdedir?1 İnançlarda tapım biçimleri farklıdır, tanrılara yönelme şekli farklıdır, hatta inançların empoze ettiği doğrular farklıdır. Oysa ölümsüzlük konusunda anlatılanlar hep aynıdır: Sürekli aynı tip birkaç adam, benzer arayışlar, benzer olaylar, benzer sonuçlardır anlatılan.
Elinizde tuttuğunuz bu kitap mitlerin hor görülerek; kutsal kitapların ise –sözde hoşgörü dolu ama aslında küçümseyici- şekilde kenara atılmış, bu yüzden de deşifre edilememiş bilgilerle1
yüklü oldukları inancı üzerine bina edilmiştir. Kitap boyunca girilecek araştırmalarda kaynak ve referans olarak temelde kutsal kitaplar, kutsal yazılar ve mitler kullanılacaktır.
Araştırmacı olmak, bilim adamlarının da, din adamlarının da, yapmadığını yapmakla ilintilidir. Bir araştırmacı, imanlıların bile "hoşlarına gitme ve akıllarına yatma" kriteri ile ayıkladığı kutsal kitap bilgilerini, belki de yazarına (tanrıya) inançsızlığına rağmen ciddiye almakta ve söylediklerini dinlemektedir! Bıkıp usanmadan kutsal kitaplarda yazılanları, çeşitli mitolojilerin mitlerini, eski dokümanları, yazmaları ve de bilimsel verileri yan yana getirir; onların fısıldadıklarına kulak kabartır; söylenenlerin birbirine uygunluğunu inceler. Sonunda –şansı da yaver giderse- bütünü görür, zaman içinde o bütüne uymayan parçaları ayıklar, bir şablon çıkartır. Ardından elde ettiği her yeni bilgiyi bu şablona göre değerlendir.
Birçok araştırmacı sadece bu yüzden, yani bilim dünyasının hiç de ciddiye almadığı, din dünyasının incelemeyi günah saydığı kaynaklara farklı önemler verdiği için bilimci olmadığı halde önemli keşiflere imza atmıştır. Örneğin Kuran'da söz edilen İrem Kenti, 1980 yılında serüvenci Ranulph Fiennes, avukat George Hedges ve filmci Nicholas Clapp tarafından, Kuran metinlerinin gerçeği anlattığına inanıldığı için bulunmuştur. Aynı şekilde Homeros'un İlliada'sına bilim adamları dahil, hiçbir kişi önemsemezken, kitabın gerçekleri yansıttığına inanan, arkeolog olmayan Scheilleman antik Truva kentini keşfedebilmiştir. Onlar bilimdışı bir ortamda gözüpekçe maceralara atılmış; sonunda bilim adamlarının ciddiyetle inceleyemeye başlayacağı buluşlara imza atabilmişlerdir. Kim bilir, belki mitosların ve kutsal kitaplardaki sözlerin gerçekleri yansıttığına inanan araştırmacılar bulgularımı baz olarak alır, incelemeye girişir, önemli yollar kat ederler.
Siz, sevgili okurum, söz konusu arayışa çoktan katıldınız. Bilinmeyen bir yerlerdeki (hem de bazı insanların bir zamanlar bir biçimde ulaşabildiği bir yerlerdeki) "ölümsüzlük veren bir ağaç, bir pınar, bir bitki, ya da başka bir şey" için yola koyulmak adına ilk adımı attınız bile. Devam edip etmemeye kitap sonunda karar vereceksiniz.
Bu ilk adımda sayfalar arasında üç ana başlıkta ilerleyeceğiz.
- İlk bölümde kitabın adı olan “Ab-ı hayat”ı araştıracağız. Bu bölümde ölümsüzlük adı verilebilecek durumu yaratan bir pınar ve bunu arayan serüvenciler ile ilgili bilgiler ile buluşacak; söz konusu serüvencilerin birçoğunun yakından tanıdığınız kutsal kimlikler olduğunu göreceğiz.
- İkinci bölümde “öte dünya” denilebilecek bir yere ait, ya da orası ile ilgili bir ağaç hakkında konuşacağız; çünkü bazı mitlerde ölümsüzlük bu ağaç çevresinde yer almakta. Ardından İslam dünyasına geçeceğiz. Aktardığım mitlerin izlerini Kuran, İslam hadisçileri ve bilginlerinin kitaplarında izleyecek ve ortak benzerlikler nedeni ile şu soruları soracağız:
“Mitler öncel masallardan kaynaklanan, kültürel etkileşimlerle abartılmış anlatımlar, yani uydurma olabilirler. Ancak bunların İslam yorumcularının kitaplarında da yer alması nasıl açıklanabilir? İslam din ya da tarih bilginleri, uydurmaları “ağız birliği etmişçesine” gerçek diye mi aktarmış olabilirler mi?”
- Son bölümde ise kitabın yazılmasının ana nedeni olan “Ölümsüzlüğü unutun, ama orada bir bitki var bir yerlerde ve o bitki kesinlikle insan dostu” düşüncesine argüman olarak kullanılabilecek mitlere dalacağız.
İlk başta söyleyeceklerim bu kadar. Dilerseniz daha fazla gecikmeden çıkalım artık yola, başlayalım serüvene. Rotamız sarp ve zorlu; ne de olsa Yunan illerine, İtalya’ya, Anadolu’ya, Mezopotamya'ya, Arabistan’a ve Hazar civarına gideceğiz.
Unutmadan ekleyeyim: Lütfen sizi seçkin, akıllı, aydın vb. yapan her şeyi bir süreliğine geride bırakın. Yanınıza sadece saf ve çılgın olan, ama her şeyi duyup gören yanınızı, yani içgüdülerinizi ve “gönlünüzü” alın. Daha ciddi arayışlara çıkmak adına yegane ihtiyacınız, biricik gereksinimiz onlar çünkü…
İyi yolculuklar dilerim.
DİP NOTLAR
[1]
Söz ettiğim garip benzerlik mitolojilerin yaratılış mitlerinde de izlenir.
KİTABIN KONUSU (Tanıtım Metni)
Gizli-saklı bir yerlerde ölümsüzlük veren bir pınar ve/veya bir ot, ya da başka bir şey, meraklı bir serüvencinin onu bulması için beklemekte. Üstelik mitlerin dediğine göre, çoktan unutulmuş bir zamanda bir kişi ulaşabilmiş ona! Gelin, biraz konuşalım bu konuda…
Eski Ahit (Tevrat) ve İncil’de, Yakın Doğu inançlarında, Yunan mitolojisinde, Anadolu bereket kültlerinde, İslami öykülerde hep aynı serüven anlatılır: Bir dolu kişi ölümsüzlüğü aramaya çıkar; ama ya başarmaz, ya da kaybolur. Ancak tek bir kişi bu yolculuktan eli boş dönmez. O hala yaşamaktadır.
Farklı uygarlıkların mitlerindeki çarpıcı benzerlik “göçlerle oluşan kültürel etkileşim”e bağlanabilir; ama acaba hepsine ilham veren çekirdek hikaye uydurma mıdır? Aynı anlatımların kısmen Kuran’da, geniş ölçüde ise saygın hadisçilerin kitaplarında –hem de İlk Çağ mitlerine paralel şekilde- yer alması, “muhaddisler, müfessirler, bilginler mitlerden etkilendi” şeklinde mi açıklanacaktır? İslam alimlerine böyle yakıştırmalar yapmak pek doğru olmasa gerektir.
“Ab-ı Hayat” olarak adlandırılan ögeyi “hiç ölmemek” (ölümsüzlük) şeklinde algılamak yanlıştır. Söz konusu kaynak ya da ot, yaşam kalitesini inanılmaz ölçüde yükseltici, yaşam süresini uzatıcı bir faktör şeklinde görülmelidir. İlk bölümünü incelemekte olduğunuz iki kısımlık (ikinci kısım "Ab-ı Hayat nerede?" başlıklı bir incelemedir) bu araştırmanın yazılma amacı mitlerdeki “ölümsüzlük” olarak sunulan yaldızı silip -okuru sıkmadan- asıl gerçeğe dikkat çekmektir.
- Dileyen amacımı “hoş ve de boş” bir çaba olarak görür ve kitabı mitoloji kitabı olarak okur. Bu gruptansanız kitabımın size “boş değil ama hoş” zaman geçirteceğine inanıyorum. İçerikte çeşitli mitolojilerden, İslam ve Yahudi gizemciliğine; Kuran, Eski Ahit ve İncil’den, İslam dininin önde gelen din ve tarih bilginlerinin kitaplarına dek bir dolu farklı kaynağın ölümsüzlük hakkında söyledikleri; peygamberlerin farklı ve hiç bilinmedik özellikleri; geçmiş ilginç olaylardan aktarımlar ve unutulmuş eski bilgiler yer almaktadır. Sayfalar arasında Yunan mitoslarının öncel (asıl) anaerkil kaynakları, yani anaerkil mitolojiden esintiler de bulunmakta…
- Dileyen ise bir düşünür, “Ya Ab-ı Hayat gerçekse; varsa bir yerlerde?” diye. Bu kuşku beyne düştüğünde ilk adım atılmış olacak; belki de zaman içinde çok uluslu şirketlerden, bireysel maceracılara, en azından benim (ya da bu konuda araştıran/yazan diğer yazarların) uzattığım bayrağı alıp, çok daha ilerilere taşıyacak başka incelemecilere dek pek çok kişi bu işe el atmaya koyulacak, böylece insan hayatına kalite katacak o unsura ulaşmak adına bir arayış start alacaktır.
“Ab-ı Hayat” adı verilen bir pınar ve/veya bitki, yaşamımıza benzersiz güzellikler katmak için binyıllardır sabırla bulunmayı beklemekte…
Musa peygamber, Züklarneyn, Hızır, Utnapiştim, İlyas, Asklepios, Glaukus, Gılgamış, Hz. Muhammet ve daha pek çok kutsal ve/veya tanıdık kimliğin eşliğinde arayışa katılmak ister misiniz? Yanıtınız "Evet, isterim!" ise fazla gecikmeden çıkalım artık yola, başlayalım serüvene; ne de olsa Yunan illerine, İtalya’ya, Anadolu’ya, Mezopotamya'ya, Arabistan’a ve Hazar civarına doğru uzanan geniş bir rotamız var.
|